“Türküz Türkler yoldaşımız
Hesaba gelmez yaşımız
Nerde olsa savaşırız
Türküz türkü çağırırız”
Diyen Aşık VEYSEL Veya;
“Ben halkım hey!
Feleğin sillesini çok yemişim.
Kalem vermemişler elime
Diyeceklerimi türkülerle demişim.”
Diyen Şadan Gökovalı, türkünün ne demek olduğunu aslında çok güzel
ifade etmişlerdir. Gönül bardağını taşıran son damladır aslında
türkü. Türk milleti duygu ve düşüncelerini, güncel hayatı, toplumsal
olayları kısacası yaşadığı ve kendisini duygulandıran her olayı
türkülerle anlatmıştır. Bu nedenle; türkülere sadece bir müzik türü
gibi bakmak ve düşünmek sadece çok küçük bir özelliğini anlamak ve
görmek demektir. “Bir türküden fazlasıdır söylenen, Mızrap tele
değdiği zaman” Diyen ozanın da anlattığı gibi; Türk’e ait anlamına
gelen türkü; bir müzik türü olmasının çok ötesinde bir takım
özelliklere sahiptir. Bu nedenle türküleri gerek anlamak ve
özellikle icra edebilmek için müzikal yeterlilikle birlikte yöre
kültürü, halk edebiyatı, halk dansları, halkın yaşantısı, yöre
ağızları, yörelerin sosyolojik ve tarihsel yapısı, yöresel çalgı ve
icra biçimleri gibi birçok konuyu da çok iyi bilmek gereklidir.
Türkülerin gerek saz ve gerekse ses icralarının yapılabilmesi için;
ne nota ne de söz ile anlatılamayan bu müzikal ifadelerin mutlaka
bilinmesi gereklidir. Aslına bakılırsa başarılı bir icranın sırrı da
zaten burada gizlidir. Bu sırra erebilmek için ise; mutlaka mahalli
sanatçıların dinlenmesi, halk danslarının izlenmesi hatta müzik icra
ortamının görülerek o ruhun hissedilmesi gereklidir. Bu ise
öğretilemez veya anlatılamaz ancak kaynaktan direk görerek veya
dinleyerek öğrenilir.
Türk müzik kültürünün veya geleneğinin aktarımında, repertuarın bu
güne taşınmasında tanınmasında, mahalli sanatçılar oldukça
önemlidir. Yöre müzik icralarının eğitim ve öğretiminde özellikle
Türk müziğinde usta çırak ilişkisi oldukça önem taşımaktadır. Her ne
kadar bu icralar nota ile tespit edilse bile bu duygu ve icraların
öğretilebilmesi için bu mahalli sanatçıların icralarının yukarıda da
anlatıldığı gibi mutlaka dinlenmesi veya izlenmesi gereklidir.
Gaziantep yöresi halk müziğine kaynaklık etmiş önemli mahalli
sanatçılardan birisi de özellikle “Şavo Garibi(Güzeli)” ve “Bey
Beyrek” adlı barak havalarındaki usta icrası ile bilinen Aslan
Sazcı’dır. Barak havalarının önemli icracılarından olan Sazcı, 1936
yılında Kilis’te doğmuştur. Okula hiç gitmemiş fakat askerde okuma
yazma öğrenmiştir. Gaziantep veya Kilis yöresinde “Abdal veya
Aşiret” adı ile bilinen ve erkek akrabalarının hemen hemen hepsi
müzisyen olan abdal geleneği içerisinde kendisini yetiştirmiştir.
Zira çalgı çalmayı ve bildiği türküleri o da babasından öğrenmiştir.
Sazcı’nın yedi oğlunun hepsi de davul, zurna, bağlama, gibi yöre
çalgılarını icra etmekte ve dolayısı ile yine geleneksel olarak
abdallık geleneğini devam ettirmektedirler.
Yörede daha çok abdal veya aşiret adı ile bilinen mahalli
sanatçılar; bu ezgileri ve çalgıları çalmayı dedelerinden ve
babalarından öğrendiklerini, sülalelerindeki insanların hemen hemen
hepsinin eskiden beri çalgı ile uğraştıklarını veya çaldıklarını, bu
geleneğin babadan oğula aktarılarak günümüze kadar geldiğini bize
anlatmışlardır. Eskiden bölgede “abdal” diye adlandırılan
müzisyenlerin bir çadırda oturduğunu ve geçimlerini düğünlerden
aldıkları “Şaba veya Şabaş1” denilen ücretle sağladıklarını, diğer
bütün ihtiyaçları ise köylüler tarafından karşılandığını yörede
yaptığımız araştırma çalışmalarımız sırasında öğrenmiştik. Bunun ile
birlikte daha önceleri her aşiretin kendi bünyesinde bir müzisyen
(abdal) gurubu bulundurduğu ve bu müzisyenlerin diğer aşiretlerin
düğünlerine gitmedikleri de tespitlerimiz arasındadır. Yakın bir
zamana kadar ise; Gaziantep’teki yerli ailelerin düğünlerine giden
veya gidecek abdalların belli olduğunu, abdalların bu aileleri
tanıdığı ve ailenin düğünlerini takip ettiğini düğün olacağı zaman
bunların düğünlerine gittiğini yörede yaptığımız derleme ve
araştırma çalışmalarımız sırasında öğrendik. Görüldüğü üzere bu
gelenekler hayatın veya çağın durumuna göre eskiden aşiret iken
günümüzde aileye indergenerek, şekil değiştirerek devam etmektedir.
Gaziantep halkı düğün ve eğlencelerinde günümüz yaşama biçiminin
getirmiş olduğu salon düğünlerini de tercih etmekle birlikte
geleneksel motifleri bu tarzın içerisinde ustalıkla
kullanabilmektedir. Zira bu eğlencelerde, gerek gelinin çeyizini
alma veya gerekse düğüne gelen misafirlerin karşılanması aşamasında
davul ve zurna çalan abdallar mutlaka bir şekilde yer almaktadır.
Fakat bu eğlencelerde abdalların şaba denilen bahşişleri almak için
dansın haricinde çeşitli hareketler yapmaları, hoplayıp zıplamaları
hatta yerlere yatmaları zaman zaman bize, İslamiyet’ten önceki
şaman, kam, baksı adı ile bilinen büyücü saz şairlerinin ayin
törenlerini hatırlatmıştır.
Gaziantep abdallarının en çok kullandığı çalgı yukarıda da
belirtildiği gibi davul ve zurnadır. Zurnanın gümüşlü olması ise
görselliğin ötesinde ayrı bir anlam ifade etmektedir. Zira
zurnaların gümüşletilmesi çok eski bir gelenektir. Zurnanın
gümüşletilmesi ise çalgıcının kendisi tarafından değil, icrasını
beğenen düğün sahibi veya toplumun ileri gelenleri tarafından
yaptırılmaktadır. Bunun ile birlikte zurnanın gümüşletilmesi ve bir
abdalın gümüşlü zurna sayısı abdal açısından önemli bir mertebedir.
Abdal ise günümüz magazin medyası gibi zurnasını gümüşleten kişinin
reklamını her gittiği düğünde ve ortamda yapmaktadır.
Aslan Sazcı’da babasından ve dedesinden öğrenmiş olduğu türküleri
düğün ortamlarında ve köy odalarında icra ederek ve yöresel
müzisyenlerle meşk ederek kendisini geliştirmiştir. Fakat babası
keman çaldığı halde kendisi daha çok bağlama ve cümbüş eşliğinde
türkü söylemeyi tercih etmiştir. Barak bölgesinde söylenen türküler
genellikle uzun hava formunda olduğu için Sazcı’nın icra ettiği
eserler de daha çok yörede yaygın olarak bilinen uzun havalardır.
Sazcı Gaziantep barak bölgesinden Kilis, Hatay, Kırıkhan, Reyhanlı
ve Adana’ya kadar olan bölge içerisindeki düğünlere gitmiştir. Daha
önceki çalışmalarımızda da belirttiğimiz gibi; Gaziantep’te başta
“Gezer Aşireti” olmak üzere Hatay ve Kırıkhan bölgesindeki yine
soyadları “Gezer” olan ve diğer birçok abdal aşireti birbirleri ile
akrabadırlar. Bunun ile birlikte Gaziantep’teki abdal aşiretinin
aynı zamanda Orta Anadolu’daki abdallar ile aynı soydan geldiğini de
söylemek mümkündür.2 Sazcı’nın da Gaziantep’ten Kırıkhan’a kadar olan
bölge içerisindeki bu düğün ve eğlencelere gitmesinin sebebi barak
müzik kültürünün bu bölge içerisinde hakim veya baskın olması ile
birlikte, bu bölge içerisindeki abdalların akraba olması, icra ve
üslûp benzerliğinden dolayı olduğunu söylemek mümkündür.
Aslan Sazcı, 1994 yılında gök kubbede hoş bir seda bırakarak
Gaziantep’te ölmüştür. Fakat toplumun yetiştirmiş olduğu bu
değerleri bilmek, tanımak, tanıtmak, belgelemek ve icralarını
günümüz teknolojisi ile arşivlemek yeri geldiğinde bunları
kullanarak yeni biçimler oluşturmak kültür millet ilişkisi
bağlamında önem taşımaktadır.
KAYNAK KİŞİLER
Adı Soyadı Doğum Yeri ve Tarihi Eğitimi Mesleği
Tevfik KARALAR Gaziantep-1974 İlkokul Terk Müzisyen
Ramazan Karalar Gaziantep-1976 İlkokul Terk Müzisyen
Reşit BULUT Gaziantep-1973 Ortaokul Mez. Müzisyen
Mustafa BÜKRÜK Kırıkhan-1950 Okula Gitmemiş Müzisyen
Soner GEZER Kırıkhan-1990 Okula Gitmemiş Müzisyen
Ali SANCAK Kırıkhan-1954 Okula Gitmemiş Müzisyen
Kenan GEZER Kırıkhan Okula Gitmemiş Müzisyen
Hasan GEZER Kırıkhan Okula Gitmemiş Müzisyen
Halil GEZER Kırıkhan Okula Gitmemiş Müzisyen
Hacı ÇİÇEK Adıyaman-1952 İlkokul Mezunu Müzisyen
Battal SAZCI Kilis-1974 Okula Gitmemiş Müzisyen
Hacı SAZCI Kilis-1969 Okula Gitmemiş Müzisyen
Nazım SAZCI
Kilis-1972
Okula Gitmemiş Müzisyen
Hacı BULUR
Oğuzeli-1967
İlkokul Mezunu Müzisyen
1) Bahşiş anlamına gelen bu ifade
Azerbaycan’da da kullanılmaktadır.
2) Daha geniş bilgi için; “Savaş EKİCİ;
.“Gaziantep’li Şerif Akbağ ve Kırşehir’li Muharrem Ertaş’ın İskan
İcrası Bağlamında Barak ve Bozlak Havaları Üzerine Bir
Değerlendirme” Kültür ve Turizm Bakanlığı, VII.Milletlerarası Türk
Halk Kültürü Kongre Bildirisi, Gaziantep, 2006.” Esere bakınız.
*) Gaziantep Üniversitesi,
Türk Müziği Devlet Konservatuarı, Sanatçı Öğretim Elemanı.
|