ana sayfa
türkü sözleri
türkü notaları
türkü hikayeleri
gönül verenler
bağlama-nota
ozanlarımız
halk müziği
konser-tv
kitaplık
yazılar
sözlük
arşiv
linklerimiz
görüşleriniz
site içinde ara

Güncellemelerden haberdar olmak için
e-mail listemize üye olunuz. 

İsim: 
E-mail: 
            
 

 
  
 Ordan Yâre Selam Edin Turnalar...

İsmail Bingöl *

       
   "Türkü tanımak için, türkü dinlemek gerek." Şemsi Yastıman'a ait olan ve bir milleti anlamanın en kısa yolunun tarif edildiği bu söz, gerçekten birçok düşünceyi barındırıyor içinde... "Türkü" kavramı burada "kültürel kimliğimiz"e nasıl ulaşılacağının yolunu gösteriyor.

Daha açık bir ifadeyle: Bir milleti anlamanın, tanımanın yolu, o milletin kültürel bakış açısını öğrenmekle olur. Bu ise, o milletin kültürel değerlerinin neler olduğunu bilmekle mümkündür ancak... O zaman anlayabiliriz o kültürün içinden gelen kişinin sergilediği davranışların altında yatan gerçek sebepleri... Çünkü insanı tanımak zordur. Bu zorluğu aşmak çaba ister, çalışma ister, sabır ve tahammül ister. Onun için de, "Dağların taşların kabul etmediği emaneti üstlenen" garip, çelişkili, bazen aklının, bazen hislerinin emrindeki "insan"ı çözümlemenin pek fazla taliplisi yoktur.

Bu anlamda çevremizi, yaşadığımız yeri ve burada yaşayan insanları gerçek manâda tanıdığımız söylenemez. Zira "tanıma" gibi bir çabanın içinde olanlar parmakla gösterilecek kadar az. Sadece gördüklerimizle yetinerek de bu işin altından kalkamayız. Meselâ; asırlardır " vatan" tuttuğumuz bu toprakları ne derece tanıyoruz? Tarihi geçmişine, kültürel kimliğine ne derece vâkıfız? Adetleri, gelenekleri, görenekleri, şarkıları, türküleri, kısaca folklorik değerleri hakkında neler biliyoruz?

Türküleri dedik... Acaba kaçımız bir türküyü baştan sona söyleyebiliriz? Ya da sözlerini bilebiliriz. Peki o halde, dışarıda bir yerde mahallî kimliğimizi nasıl ispatlayacağız yöremize ait bir tek türküyü bile tam olarak bilmiyorsak...

Türkü deyip geçmeyin... Arada bir de olsa, eski insanları anarak, artık bu vasıfları taşıyanların olmadığından ya da çok azaldığından şikâyet ederiz. Peki; dağıyla, ovasıyla, sokağıyla, çarşısıyla türkülerde yaşayan şehirlerimiz, kendine özgü renklerini niçin bu kadar çabuk kaybetti? Bu iş olup biterken, konuya sahip çıkması gereken insanlar neredeydi ve bugün neredeler? Bu sorular sorulmalı ve cevapları aranmalıdır.

Meselâ bugün hayatta olmayanlardan, derledikleri türküler ve besteledikleri şarkılarla musikî dünyamıza eşsiz eserler kazandıran Kaleli Hafız'ın, Kemanî Haydar Telhüner'in, Seyfettin Sığmaz'ın ve daha nicelerinin adını şimdiki nesilden kaç kişi duymuştur ya da onlarla ilgili ne bilmektedir? Onlar şimdi, kabirlerinde, vefadan uzak (isimlerini, türkü ve şarkı anonslarında dile getirmek, bu uzaklığı bir nebze azaltsa da) bir halde yatmaktadırlar.

Bu ülkenin insanını anlamak isteyenler, türkülerini dinlesinler. İnsanlıklarıyla, kahramanlıklarıyla, mertlikleri ve vakarlarıyla türkülerde yaşıyor şimdi onlar... Bu yaşayışı Ahmet Hamdi Tanpınar, bakın nasıl hikâye ediyor:

"Hiç unutmam: Uludağ'da bir sabah saatinde, dinlediğim çoban kavalına birbirini çağıran koyun ve kuzu seslerinin sarıldığını gördüğüm anda, gözlerimden sanki perde sıyrılmıştır. Türk şiirinin ve Türk musikisinin bir gurbet macerası olduğunu bilirdim, fakat bunun hayatımızın bu tarafına sıkı sıkıya bağlı olduğunu bilmezdim. Manzara hakikaten güzel ve dokunaklıydı, beş on dakika bir sanat eseri gibi seyrettim. Bir gün Anadolu insanının his tarihi yazılır ve hayatımız bu zaviyeden gerçek bir sorgunun süzgecinden geçirilirse, moda sandığımız birçok şeylerin hayatın kendi bünyesinden geldiği anlaşılır."(1)

Türkülerin hakkını teslim eden bu cümlelerde de görüleceği üzere, onlar Anadolu insanının mertliği ve insanlığını sembolize etmektedirler ve türkülerin, kötülüğü, kini tavsiye edenine rastlayamazsınız. Onlar, kederin, ızdırabın, aşkın, güzelliğin, çilenin, başka söyleyişlerle ifadelendirilemeyecek olan sevdaların ve halka ait daha birçok değerin ölmez temsilcileri olarak yaşayacaklardır aramızda daima...Sahip çıkanı ve söyleyeni sınırlı olsa bile...

Fakat son zamanlarda, Anadolu insanının his dünyasını dolduran ve onu yeniden eski sevdaların yakıcı ve inceltici zamanlarına geri götüren türkülere dönüş; Tanpınar'ında belirttiği gibi, moda olarak değil de, hayatın kendi bünyesine bir geri dönüş olarak görülmesi gerektiği açıktır. Zira, insanımızın bir bölümü, bütün bir tarih maceramızı içinde yaşatan türkülerimizi yıllardan beri hep dinlediler ve yüreklerinde yaşattılar. Kendilerinden bir parça olan ve kendilerini en iyi anlatan dostlarını, vefasızlık edip, koparıp atmadılar bir kenara...Diğer bir bölümü ise; köklerinden koparılmış olmanın acı tecrübesini bizzat yaşayarak, yaşatılarak, gün be gün uzaklaştıkları türkülerimizi, şimdilerde sanki yeni bir şey bulmuşlar gibi, yeniden keşfetmenin hayreti ve sevinci içerisindeler. Manzaraya hangi cepheden yaklaşırsak yaklaşalım, netice değişmez. Öyle ya da böyle, Anadolu insanı , unutturulma

Bütün bu yazdıklarımızdan sonra diyoruz ki:

Bir dağın, koca, koskoca bir dağın, Palandöken'in, o "göğsü gül nakışlı" yamaçlarında biten binbir çeşit çiçeğin hoş rayihalarıyla içinizi doldurmak isterseniz türkü dinleyin. Dinleyin ki; unutulmuş, bir köşede kalmış, sesi, soluğu çıkmaz olmuş türkülere can gelsin... Türküleri dost edinen, kalbinin bir köşeciğinde olsun, onlara yer veren biri olarak, sizin de içiniz şenlensin... Maddenin dışındaki herşeyin değerinin azaldığı bir dünyada, giderek kaskatı kesilen yüreğiniz yumuşasın.

Ama, sıradan bir sözü dinler gibi, alelâde bir mevzuya kulak kabartır gibi dinlemeyin türküleri... Dost bildiğiniz bir insanı dinler gibi...Vefasından, insanlığından emin olduğunuz, sözün, sohbetin ne demek olduğunu bilen birini dinler gibi dinleyin onları... Yüreğinizi açarak...Kendinizi vererek... İçten ve samimiyetle... Ancak o zaman ne dediğini duyabilir, iletmek istediği mesajları anlayabilirsiniz.

Çünkü; yazıda yabanda biten "Hüdâyî nâbit" gibidir türküler... Türkülerimiz... Kokulu, saf ve gösterişsiz... Ancak, tanıyan bilir değerini...Her türlü ihtimamla elde yetiştirilen, alabildiğince çekici, ama kokudan yoksun çiçeklere benzemez Anadolu türküleri...Kokmayan çiçeğin nesi çiçektir ki zaten... Görüntüsüyle, bakanı yanılmaktan başka neye yarar böyleleri... Ancak vazoyu süsler bu tür çiçekler.

Aşık Veysel'e birgün tanınmış bir sanatçıdan armonize edilmiş bir halk türküsü dinletir ve fikrini almak isterler. Veysel'in biraz düşündükten sonra söyledikleri çok çarpıcıdır:

"Dağlarda gösterişsiz, fakat hoş rayihalı çiçekler olur. Şehirliler bunları görür, bahçelerinde yetiştirmeye heveslenirler.Yetiştirirler de. Hatta onların ki daha güzel, daha gösterişli olur. Gelin görün ki, rayiha, artık o rayiha değildir."

Haydi çevirin radyonuzun düğmesini... Belki Kaleli Hafız, "Pasinli Güzel"i söylüyordur bir arşiv bandında... Ve belki de yine ondan derlenen bir Erzurum türküsünü, radyo sanatçılarından biri seslendiriyordur şimdi...

"Çıkın Akbaba'ya edin niyâzı
Uğrama Pasin'e, geç gelir yazı
Bizde de misafir Erzurum sazı
Ordan yâre selâm edin turnalar" diyerek...



(1) Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir, İstanbul, Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı Kültür Yayınları 1972, önsöz



Türkülerimiz

Gel ey dost...
O kâdim söyleyişinle söyle...
Söyle ve can kat canımıza türkülerinle...

Ayrı düştük
Ayrıldık nicedir...
Kopardılar
Seni bizden
Bizi senden

Söyle o uzun havaları...
Esrisin canımız yeni baştan...
Açılsın bahtımız, dönsün talihimiz...
Kaplasın içimizi delâlin...
Yürüsün “Hüma”nın geldiği yere doğru hayalimiz...
Çocuk bir ruhtan yükselen dileklerle dolsun kalbimiz...
Bir türkü sıcaklığında çarpsın gövdemizi melâlin...

Gel ki kavgalarımız bitsin...
Gel ki acılarımız dinsin...
Gel ki kötülükler sinsin...
Açılsın ufkumuz
Umutlarımız boy verip tazelensin...

Söyle o eski sesin...
O riyasız ve şüphesiz sevdanla
O güzelim türküleri
Depreşsin
Acıdan geçen, güzelliğe dair kavgalarımız...
Duyulsun sesi ötelerden...
Duyulsun...
Çileden geçmiş uzun havalarımız...




* Prodüktör-Yazar



 



anasayfa l notalar l sözler l bağlama l hikayeler l gönül verenler
halk müziği l ozanlar l yazılar l kitaplık l konser-tv l linklerimiz l görüşleriniz

Herhangi bir konuda yazışmak için: turkuler@turkuler.com