Seyrani Şiirleri 5
Kuran yazılırken arş-ı Rahmanda
Kuran yazılırken arş-ı Rahmanda Kudret kâtibinin elinde idim Kandil asılırken ulu mekânda Bülbül idim gönce gülünde idim
Ezel Cebrailin ilk selamında Kırkların derneği aşk âleminde Muhammed Ali'nin sır kelamında Nihan söylenirken dilinde idim
Erenler toprağa bastı kademi Topraktan halkolup sürdüler demi Balçıktan yarattı Mevla âdemi Ol zaman atamın belinde idim
Yunus Nebi bahra daldığı zaman Balığın karnında kaldığı zaman Ali Zülfîkar'ı çaldığı zaman Hayber Kalesinde kolunda idim
Seyranî'yim buldum aşkın arısın Kadrini bilmezse vermem yarısın Bir kuşa seksen bin şehir darısın Rızık verilirken yanında idim...>>
Kurtla kuştan alıp benim haberim
Kurtla kuştan alıp benim haberim Kalkıp yoluma mı baktın birader Geldiğin duyunca arttı kederim Gözlerimden yaş akıttın birader
Nasıl geçtin boz bulanık sellerden Haberin mi aldın esen yellerden Yadigâr mı geldin bizim illerden Gül reyhan misali koktun birader
Sen geldin de bilemedim yüzünden Yola yürüyünce bildim izinden Melul mahzun yavruların yüzünden Öpüp sevip de mi geldin birader
Yola yürümekten şişmiş tabanı Çeker de yırtarım mintan abamı Ak sakallı pir ihtiyar babamı Korkarım ki divan-ettin birader
Aceb çift olanın nicolur teki Bana bir akıl ver bilmem bu ne ki Bir bezirgan gelmiş gam imiş yükü Metaın bizlere sattı birader
Kesilmez buranın yağmuru karı İzin verse bize Yaradan Bari Cümle ahbablarım iyi mi bari Kimler bize selam etti birader
Aman sultan seni redif almasın Yavruların melul mahzun kalmasın Buna sebeb olan çare bulmasın Derdim birken beşe arttı birader
Sılada nicedir körpe kuzular Uzattık arayı bizi özü! er Âşık Seyranî'yim yaram sızılar Ateş ciğerimi yaktı birader...>>
Mahkeme meclisi icat olduğu
Mahkeme meclisi icat olduğu Çeşme-i rüşvetin akmaklığından Kaza bela ile âlem dolduğu Kazların kadıya uçmaklığından
Selefin rüşvetle hüccet yazması Halefin anlayıp hükmün bozması Yıkılan binanın birden tozması Asıl mayesinin topraklığından
Asıl sermaye-yi niyabetleri Emval-i eytamdır ticaretleri Davet-i rüşvete icabetleri Sıdk ile gönlünün alçaklığından
Bülbülün aşkıdır dalda öttüğü Çobanın sütedir koyun güttüğü Toprağın Habil'i kabul ettiği Şüphesiz yüzünün yumşaklığından
Dünyadan ahrete gidip gelmemek Olmasa iktiza eder ölmemek Balık baştan kokar bunu bilmemek Seyranî gafilin ahmaklığından...>>
Mahpuslukta elin yoklukta dilin
Mahpuslukta elin yoklukta dilin Cömert olur sanki vezir tuğusun Varlığa gelince bağlanır elin Yokluğun varısın varın yoğusun
Arif olan âdem kılı kırk seçer Herkes bu dünyada ektiğin biçer Çıplağın gönlünden kırk gömlek geçer Amma çoğun azı azın çoğusun
Mekke'den Kudüs'ten hacılık neden Atadan anadan bacılık neden Ey mey sendeki bu acılık neden Sen üzüm suyunun elbet buğusun
Aslanın mekânı olmuş meşeler Ateşle Seyranî çiğler pişeler Elmaslı kadehler billur şişeler İçinde büyümüş bir ak kuğusun...>>
Matbah-ı aşkımın pilav zerdesin
Matbah-ı aşkımın pilav zerdesin Veren ateşler gözden kurumuş Hissiz eller zevkin yırtmış perdesin Dökmüş hicap suyun yüzden kurumuş
Ne mümkün yanmasa çiğler pişmeler Ağlamak sayılır bu gülüşmeler Fazilet şehrinde akan çeşmeler Bütün susuz kalmış gözden kurumuş
Şeyhülislamdan sor ey âlicenap Sevaba günah der günaha sevap Fıkara hakkında hayırlı cevap Söyleyecek diller sözden kurumuş
Seyranî şer düşü hayra yorması Sevap düşmüşlerin halin sorması Şehr-i Medine'yle Mekke hurması Bitmez olmuş kökten özden kurumuş...>>
Merhemlerin telef etme tabibim
Merhemlerin telef etme tabibim Yârelerim kabul etmez em benim Tecelliden böyle imiş nasibim İşim gücüm oldu dert ü gam benim
Can havfından geçit yere varılmaz Selamet geçmeye köprü kurulmaz Kızılırmak gibi asla durulmaz Hasret ile akan gözden nem benim
Cefa ile hasret bizi tartıyor Gurbet ilde ar perdesin yırtıyor Aklıma düştükçe gamım artıyor Yâr ile sürdüğüm gizli dem benim
Seyranî geçmiş gün geçmez destime Rabbim kavuştura çeşm-i mestime Gam keder gurbette bindi üstüme At gibi ağzıma taktı gem benim...>>
Muhabbet badesin bezm-i ezelden
Muhabbet badesin bezm-i ezelden Nuşeden saki-i ebrar elinden Bir yâr bulup huyu suyu güzelden Kurtarmış yakasın ağyar elinden
Bülbül hicabından güldür terleyen Yavru bülbülleri güldür perleyen Arifin ruhudur Hakkı birleyen Âşık çile çeker dildar elinden
Nazarını atma Hicaz Aden'e Bir can taksim olmuş cümle bedene Her gönül Kabe'dir tavaf edene Çıkmış bina değil mimar elinden
Seyranî beyhude gezme her suyu Alma kulağına her güft u guyu Bir su teskin eder nâr-ı Tamuyu Serpilip Ahmed-i Muhtar elinden...>>
Muhabbet küpünün olsam şarabı
Muhabbet küpünün olsam şarabı Yâr beni doldurup içer mi bilmem Mamur olmak için gönül harabı Bir mimar eline geçer mi bilmem
Âşıkm olmaz mı çile çekmezi Çilenin olmaz mı boyun bükmezi Helal süte katan haram pekmezi Seçmek murat etse seçer mi bilmem
Bülbüle gül yarar deveye diken Çiledir âşıkm boynunu büken Tarlasına haram tohumu eken Helal mahsulünü biçer mi bilmem
Kimi mevtasına kefen biçmiyor Kimi helal rızık yiyip içmiyor Yavrusundan kelp iken kelp geçmiyor Tanrı Seyranî'den geçer mi bilmem...>>
Münafığın alametin söylevim
Münafığın alametin söylevim Muhabbet ehline buğz u kin tutar Mümin diye münafığı neyleyim Muhabbet içinde gizli din tutar
Münafık meclise gelir oturur Muhabbetin halavetin götürür Şeytanı kalbinde gizli getirir Muhabbet ehlinin başın cin tutar
Âşık Ferhat Şirin lebin öpesi İster iken delinmiştir tepesi Koyun kuzu kulağının küpesi Sahibinin muradınca en tutar
Seyranî bu aşkı zevk diye bilen Muhabbettir kalbin lekesin silen Zevk-i aşk akıtıp muhabbet bilen Muhabbet ehlinin kalbin şen tutar...>>
Ne hikmettir şu dünyaya
Ne hikmettir şu dünyaya Gelen ağlar giden ağlar Soralım yoksula baya Aslı nedir neden ağlar
Ömrümün defterin dürdüm Hâk-i paye yüzüm sürdüm Bir acayip kal'a gördüm Burç u baru beden ağlar
Bir deveci yeder deve Yularından seve seve Birbirinden ive ive Deve ağlar yeden ağlar
Seyranî'ye acep n olmuş Derunu dert ile dolmuş Kimi etmiş kimi bulmuş Bulan ağlar eden ağlar...>>
Ne var gülbank-i tevhide cevabım bir hu'dan gayri
Ne var gülbank-i tevhide cevabım bir hu'dan gayri Hayatına sebep yok (küllü şey'in) bir sudan gayri
Araştırsan eğer var her nefeste doğru yol Hakka Soran rahı bulunmaz hiç yanılmış yolcudan gayri
Hudanın lütfuna her şey için bir ihtiyaç vardır Şefaat kanına muhtaç olan yok suçludan gayri
Büyük küçük günahım var ise elbet bilir Gaffar Ümmid-i mağfirette müşkülümyokborçludangayri
Azab-ı ahiretten hıfzeder Tanrı lütufkârdır Aziz cana azap olmaz cihanda korkudan gayri
Diyorlar en büyük düşman cihanda nevm ü gaflettir Fakat Seyranî'ye yok istirahat uykudan gayri...>>
Nice defterlerden ismim sildirdin
Nice defterlerden ismim sildirdin Gelmedi hiç senden ses kara bahtım Bahtın gemisinde yelken yok bildin Durma lodos gibi es kara bahtım
Ahdettim bir gönce yolmamasına Bulmadım bir çare solmamasına Bu derdinden iflah olmamasına Katiyyen ümidin kes kara bahtım
Âlem yıkılmakta yoktur yapıcı Kimi cellat olmuş kimi kapıcı Evvel giymez iken mesti pabucu Verdirdin çanğa mes kara bahtım
Ağır meclislerde sıkılmaz iken Mengeneye versen bükülmez iken Seyranî aslana yıkılmaz iken Dedirdin tilkiye pes kara bahtım...>>
Olgunlaşmış bir bostan var
Olgunlaşmış bir bostan var Şu kıraçta susuz nesiz 0 bostanda bir ağaç var Meyvesi yok dalsız nesiz
Bu bahçede yoktur duvar Bir ağaç var göğe uzar 0l ağaçta bir kuş gezer Kanadı yok tüysüz nesiz
Yeryüzünün menekşesi Her birisi bir yol açmış Bu ne şekil irenk imiş Boyası yok seğsiz nesiz
Seyranî bir eski derviş Ona bu Haktan verilmiş Dividin yok kalem mafiş Yine okur cüzsüz nesiz...>>
Ormanda büyüyen adam azgını
Ormanda büyüyen adam azgını Çarşıda pazarda seyran beğenmez Medrese kaçkını softa bozgunu Selam vermek için insan beğenmez
Alemi tan eder yanına varsan Seni de yanıltır mesele sorsan Bir cim bile çıkmaz karnını yarsan Meclise gelir de erkân beğenmez
Her çeşit insandan birkaç eşi var Mektepten kovulmuş günah işi var Rabbi yesirde dört yanlışı var Tahsil etmek için irfan beğenmez
Ellerin evinde çul fîraş olur Burnu sümüklüdür gözü yaş olur Bayramdan bayrama bir tıraş olur Gider berbere de dükkân beğenmez
Dağlarda taşlarda dolaşan Yörük İnsanlar içine çıkmayan hödük Bir elife dili dönmeyen sürtük Şehirde tecvitle Kuran beğenmez
Yayladan yaylaya konup göçer de Arpayı buğdayı ekip biçer de Mısır yaprağın kıyıp içer de Tütünü bulunca duman beğenmez
Bir odası vardır gayet küçücek Kendi aklı sıra keyf yetirecek Bir çanağı yoktur ayran içecek Kahveyi bulunca fincan beğenmez
Seyranî söyledi bu doğru sözü Haddeden çekilmiş doğrudur özü Şehre gelin gitse bir köylü kızı Lal ü güher ister mercan beğenmez...>>
Örümceğin sıratından
Örümceğin sıratından Kendi geçer kimse geçmez Ay güneşin suratından Bir zerreyi yerip seçmez
Bir koyunu kurt yese de Kalır bin bir vesvesede Pis denir kelp batan süte Susuz kalsa çoban içmez
Seyranî daldan budaktan Dilin esirge dudaktan Çoban kurtulmaz ödekten Bir tene iki can geçmez...>>
Padişah-ı aşka olalı nedim
Padişah-ı aşka olalı nedim Çilehane oldu mesken-i kadîm Enelhak demedim Entelhak dedim Melamet dalında astırdın beni
Eyledim dervişlik bir Huda dedim Başladım eliften sonra ba dedim Münkirler la dedi ben illa dedim Şeriat babında susturdun beni
Aşkla güleşmenin vaktin geçirdin Ben bade istedim sen zehr içirdin Bazen kartal gibi sarpta uçurdun Bir vakit serçeye pusturdun beni
Koydun Seyranî'yi mecnun yerine Aklın ermez ettin hayır şerrine Cellat oldun kılıç vurdun serine Baht-ı siyahıma küstürdün beni...>>
Rabbim sana hacet değil arzuhal
Rabbim sana hacet değil arzuhal Her nefeste sen alimsin sözüme Tenimde canımda kalmadı mecal Medet senden yokuş ile düzüme
Amel sazım bozuk düzen çalmışım İsyan deryasına düşüp dalmışın) Aziz gecelerde gafil kalmışım Nevm-i gaflet düşman imiş gözüme
Düzemedim turna gibi katarım Viranede baykuş gibi öterim Ben aşkın nârına yanar tüterim Hayrettedir tamu nârı özüme
Hava-yi nefsimle ettim ülfeti- Başa satın aldım gamı mihneti Açıldığı zaman amel hücceti Seyranî'yim cürmüm vurma yüzüme...>>
Rabbim seninle ettiğim ahdi
Rabbim seninle ettiğim ahdi Bulayım kal'a-yı iman içinde Ahir zaman olup gelince Mehdi Bulmasın imanım güman içinde
Kimin ayağına gelse bir oyun Cellat satırına uzata boyun Kendi rızasıyla kurda bir koyun Veren var mı göster çoban içinde
Yumurtanın iki olsa sarısı Beyazına çıkar onun yarısı Cahil adam misl-i yaban arısı Çeç yapsa bal yapmaz orman içinde
Aşkın çıkrığını eğirse iği Seyranî ateşsiz pişirir çiği Okkanın dirhemin artık eksiği Belli olur mizan irfan içinde...>>
Sahte bir cilveyle gülme yüzüme
Sahte bir cilveyle gülme yüzüme Candan muhabbetin var değil bana Gelip görünsen de kâhi gözüme Derim aşkla gönlün yâr değil bana
Hatırımı hasta iken sormaya Geldin mi şer düşüm hayra yormaya Sevdin birdenbire geri durmaya Sana namus ama ar değil bana
Gönülde parlarken ümmid-i vuslat Beynimize düştü ateş-i firkat Aşkımın şiddet-i nârına nispet Cehennem ateşi nâr değil bana
Seyranî bülbülde olsa ötmemek Güllerin elinden gelse bitmemek Ateş-i aşkınla yanıp tütmemek Elden gelse bu aşk kâr değil bana...>>
Sakın dokunma destime
Sakın dokunma destime Kaza olur fincan düşer Hançer çekersin kasdime Gel eyleme bir kan düşer
Feryadım hep gün yarısı Kınayanadır darısı Rast gelse güzel sürüsü Sehmime bir civan düşer
Mecnunum leyi ü nehar Zar ederim vakt-i seher Kande doğsa yaz ü bahar Bülbüllere efgan düşer
Seyranî'yim yolum uzak Turnalarda olur tozak Ben bülbüle kursam tuzak Tecellimden yılan düşer...>>
Sana ağyarlardan olur mu vefa
Sana ağyarlardan olur mu vefa Aklını fikrini sadık yâre ver Yeter yâr yüzünden çektiğin cefa Man sur gibi milki kıdemdara ver
Her güzelin olmaz yeşili alı Her arının olmaz çecinde balı Muhabbete nasip olmayan malı Hâkime hekime nâra kara ver
Aşkın metaından düzdüm bohçemi Seyranî'yim yan basarnam ökçemi Ben veririm muhabbete akçemi Sen yel çalış ömrün rüzigâra ver...>>
Sene bin iki yüz altmış sekizde
Sene bin iki yüz altmış sekizde Alamet dumanı çöktü çökecek Dikilecek kudret kalmadı dizde Ecel belimizi büktü bükecek
Bitmez oldu hurmaların eyisi Hurma tadı verir erik kayısı Sadrıâzam etsen eğer seyisi Ölmüş eşek arar nalın sökecek
İnsan yılan zehrin malına döktü Köpekler zehrini yalına döktü An çiçek zehrin balına döktü Bal da bu insana döktü dökecek
Hiç çoban koyunu güder mi dağda Olmasa gözleri süt yoğurt yağda Meyvesi bitmedik ağacı bağda Sökerler Seyranî daldan kökecek...>>
Seyrederler sarayından köşkünden
Seyrederler sarayından köşkünden Kokularlar amberinden miskinden İçindeki güzellerin aşkından Yanıp tutuşursun nâra İstanbul
Dünyanın yokuşu düzü sendedir Bütün güzellerin özü sendedir Yedi düvellerin gözü sendedir Âlem sana gelir kâra İstanbul
Yedi yıl eğlendi kaldı Seyranî Bütün tahsil etti ilmi irfanı Sendeyken her türlü mürüvvet-kanı Bulmadın derdime çare İstanbul...>>
Seyrimde bir şehre eyledim nazar
Seyrimde bir şehre eyledim nazar Gördüm elvan türlü meyhaneler var Teşne var mı diye sakiler gezer Ellerinde dolu peymaneler var
Birtakım doldurur birtakım sunar Birtakım susamış birtakım kanar Birtakım soyunmuş birtakım yanar Birtakım çevrilir pervaneler var
Bir eli kaseli bir eli taşlı Birtakım keyflidir birtakım yaslı Birtakım deli var birtakım uslu Birtakım aşk içre mestaneler var
Âşık olan mürşidine yan verir Bu Seyranî dilden dile şan verir Hast-olmadan pir önünde can verir Nice bizim gibi divaneler var...>>
Sofu olmaz bizim ham demirimiz
Sofu olmaz bizim ham demirimiz Haddeden çekilmiş teli biliriz Yürütmüştür cansız dıvar pirimiz Temiz zevki temiz dili biliriz
Sofu bilmiş olsa hakkı rızâyı Sazdan sözden kaçıp etmez riyayı Ay gün yıldız gibi vermez ziyayı Kuru arktan akan seli biliriz
Biz de bu dünyanın bina temelin Cism-i canla bildik ilm-i amelin Sanma bizi ter-ü taze kız gelin Öpüp tükürecek eli biliriz
Vâkıfız bu aşkın biz manasına Talib ol Seyranî dal deryasına Hazret-i Mevlâ'nın ehibbasına Âşinâ olmayan eli biliriz...>>
Bu bölümde toplam 139 adet Seyrani şiiri bulunmaktadır.
1
2
3
4
5
6
|