Yayladan Gel Kömür Gözlüm Yayladan Hikayesi
Karabel, Arguvan’ın Şotik köyüne yakın, Sivas’ın Divriği ilçesine bağlı bir yerleşim yeridir. Burayla ilgili olarak 70–80 yıl kadar öncesine uzanan bir öykü anlatılır: Bir ailenin 12 yaşlarında bir oğlu vardır. Anası yaşlıdır ve evin işlerini çekip çevirecek birine ihtiyaçları vardır. Yakın-karşı köyden akrabalarından birinin kızını oğlana alırlar. Ancak, oğlan daha oyun yaşındadır, evli olduğundan sanki de habersizdir. Çevredekiler; “Küçük bir çocuğun karısı” ya da “Sen mi çocuğun kocasısın, çocuk mu senin kocan?” diye alay ederler. Gelin bu duruma çok içerlenir, derdini de kimseyle paylaşamaz. Durumu, yazgısı olarak görerek kabullenmeye çalışır.
Olay üzerine türkünün yöreden dışarıya yayılması, türküyü dinleyen Arapgir’de berberlik yapan Mustafa’nın birçok ortamda söylemesi ile olmuştur, anlatısı vardır. (1) Konuyla ilgili olarak Ali Seydi Adıgüzel’in anlatımı şöyledir:“Yörede bir kızı varlıklı bir ailenin 13–14 yaşlarındaki oğluna verirler. Kız oğlandan büyüktür ve başkasını sevmektedir; ancak, sevdiğine vermezler. Türkü, yaylada kızın ağzından Kürtçe olarak söylenmiştir. “Karabekir eline” biçiminde söyleyenler vardır. “Karabelin eli” ya da “Karabelin Düzü” olmalıdır. Burada geçen “hoca” da “eğitmen” anlamındadır. Adıgüzel, türküyü 1968 yılında Arapgir’de Berber Süleyman’dan aldığını, Türkçeye çevirerek müzik düzenlemesini yaptığını da ekler.Türkü, yörede halk tarafından benimsenip söylenmiş, Battal Küpeli, Songül Işık, Kerem Altıner, Cengiz Özkan gibi birçok sanatçı tarafından okunmuş; dizelerinde-dörtlüklerinde farklılıklar göstererek kuşaktan kuşağa aktarılmıştır.
I.
Gelin oldum Karabel’in eline
Yedi bayram kına yakmam elime
Gurban olam çiğdem gibi geline
Yayladan gel kömür gözlüm yayladan
Önüme koydular bir çift suyudu
Çocuk geldi kucağımda uyudu
Baba bana edeceğin bu muydu
Yayladan gel kömür gözlüm yayladan
Senin baban karşı köyün hocası
Çok peşime düştü genci kocası
Bana derler şu çocuğun kocası
Yayladan gel kömür gözlüm yayladan (2)
II.
Gelin oldun Garabel’in eline
Yedi bayram kına yakma elime
Gurban olam senin gibi geline
Yayladan gel kömür gözlüm yayladan
Senin baban karşı köyün hocası
Çok peşime düştü genci kocası
Bana derler şu kötünün kocası
Yayladan gel kömür gözlüm yayladan
Ne kadar methetsem o kadar güzel
Top bürür saçını gözünü süzer
Mıskalar yaptıram değmesin nazar
Yayladan gel kömür gözlüm yayladan (3)
III.
Ben de gelin oldum Garabel’in eline
Yedi bayram kına yakmam elime
Gurban olam güççük gibi geline
Yayladan gel kömür gözlüm yayladan
Gurban olam güççük gibi geline
Yayladan gel kömür gözlüm yayladan
Altıma serdiler minderden döşek
Kucağıma koydular ufak bir uşak
Küskün değilim ki gülek barışak
Yayladan gel suna boylum yayladan
Küskün değilim ki gülek barışak
Yayladan gel suna boylum yayladan
Sabahınan oğlan gider guzuya
Dişleriynen ekmek doğrar tazıya
Adını sorarsan adı Şaziye
Yayladan gel suna boylum yayladan
Adını sorarsan adı Şaziye
Yayladan gel kömür gözlüm yayladan
Ocağa koyduğum dünkü suyudu
Şahin geldi kucağımda uyudu
Aman Allah bana yapacağın bu muydu
Yayladan gel suna boylum yayladan
Aman Allah bana yapacağın bumuydu
Yayladan gel kömür gözlüm yayladan
Karşı köyde köyümüzün hocası
Başıma toplandı genci kocası
Dizime vurdum da gerdah gecesi
Yayladan gel kömür gözlüm yayladan (4)
Konuyla ilgili türkü metinlerinde anlatılan öyküyle örtüşen dizeler-dörtlükler olduğu gibi, ayrılan dizeler de bulunmakta.
I. metinde “Gelin oldum” söylemi ile türkünün gelin tarafından yakıldığı akla geliyor. Hemen üçüncü dörtlükte “Çok peşime düştü genci kocası/Bana derler şu çocuğun kocası” dizeleri var. Burada bir çelişki varmış gibi görünüyor. İlk akla gelen, gelinin de küçük yaşta olması. Bununla birlikte çevredekilerin, “Bu çocuk mu senin kocan, yoksa sen mi çocuğun kocasısın?” diye alay etmeleri ve “Çok peşime düştü genci kocası” dizeleri kızın daha önce taliplilerinin de çok olduğunu gösterir.
II. metin, Muharrem Temiz tarafından Kerem Altıner’den derlenmiş, 2001 yılında Muharrem Temiz ve Cengiz Özkan’ın birlikte yaptıkları “Yâre Dokunma” adlı kasete Cengiz Özkan tarafından okunmuştur. Bu metne göre düşünürsek; gelin-kızın evlenmesinin ardından onu seven, ancak başkasıyla evlenmek zorunda kalan bir genç tarafından yakıldığı düşünülebilir:“Gelin oldun Karabel’in eline” dizesiyle başlayan dörtlükte kızın başka bir yere gelin gittiği anlaşılır. Diğer yandan, “Bana derler şu kötünün kocası” söylemi ile gencin “kötüye düştüğünü”, bunun alay konusu olduğunu dile getirdiği akla geliyor. “Ne kadar methetsem o kadar güzel” ile de sevdasını yeniden dile getirmesi açısından türkünün bir genç tarafından yakıldığı olasılığını güçlendiriyor.
III. metin, Âşık Çobani tarafından 1970’lerin sonlarında kasete okunmuştur (3. Özel Kaset, Özgüler kasetçilik-Malatya). Bu metin, I. Metinde öykülenenlerle benzerlik olmasının yanında, oldukça ayrıntılıdır. İkinci dörtlükte, “Altıma serdiler minderden döşek/Kucağıma koydular ufak bir uşak/Küskün değilim ki gülek barışak”; üçüncü dörtlükte, “Sabahınan oğlan gider guzuya/Dişiyinen ekmek doğrar tazıya/Adını sorarsan adı Şaziye”; dördüncü dörtlükte, “Ocağa koyduğun dünkü su muydu/Şahin geldi kucağımda uyudu” dizeleri birçok konuda bilgi verir; 1. Gelinin kocası fiziksel olarak ve yaşça küçüktür. 2. Gelinin adı Şaziye’dir. 3. Oğlanın adı Şahin’dir. 4. Oğlan, evliliği bir çocuk oyunu gibi sanmaktadır. 5. Gelin daha evliliğinin ilk gününde pişmandır. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, aralarında oldukça yaş farkı bulunmaktadır. Bu durum çevrede yadırganmış, alay konusu olmuş; geleneksel kültür içerisinde büyük bir sevinç, töresel kutlamanın simgesi olarak adlandırma yönüyle anlam yüklenmiş olan “düğünde, bayramda ele kına yakma” geleneği yönüyle, “yedi bayram kına yakma/yakmam” denilirken olayın kişileri derinden etkilediği-yas tutma biçimine dönüştüğünü bize açıklamaktadır.Sonuç olarak; türkünün öyküsü bir önemli mesajı dizelerde vermiştir. Evlilik kurumu, bir evcilik oyunu olamaz; dengi dengine ve seven de sevene verilmelidir. Bu değerlendirme, türkünün topluma mesaj aktarma bakımından önemini açıkça ortaya koymaktadır.
1 KK: Mustafa GÜRER: 1938, Malatya, D: H. ŞAHİN, DT: 09.03.2002; KK: A. Seydi ADIGÜZEL: 1945, Arguvan, D: S. ÖZEROL, DT: 10 Ekim 2000. 2 TM: 166’da yer alan biçimi. 3 Muharrem TEMİZ-Cengiz ÖZKAN: Yâre Dokunma, Kalan Müzik, İstanbul 2002, A/1 4 Âşık Çobani: III. Özel Kaset, Özgüler Kasetçilik, Malatya, A/2
Kaynak: Arguvan Türküleri - Halkbilimsel Bir Araştırma Denemesi Hüseyin Şahin - Süleyman Özerol Arguvan Ve Köyleri Eğitim Kültür Vakfı İstanbul-2004
Aktaran: Süleyman Özerol
|