|
|
CEFAÎ
İnsan bir fidandır çınara döner
Yaklaştıkça on beş yaşına doğru
Yüzü aya benzer gözleri fener
Sürmeler çekilir kaşına doğru
|
Geniş dünya CEFAî'ye dar oldu
Hak'tan geldi Hakk'a döndü kâr oldu
En sonunda kara toprak yar oldu
Yan verdi uzandı döşüne doğru
|
Asıl ismi Binali Aydın'dır. 20.4.1958'de Sivas'ın merkez köylerinden Hasbey'de doğmuştur. Dursun ve Nuriye'nin oğludur. Orta halli bir ailenin tek erkek çocuğudur. Üç kere evlenmiş, 1974 yılındaki ilk evliliğinden bir kızı (Fadime) olmuştur. 1988'de ilk eşinden ayrılmış, 1990'da ikinci defa evlenmişse de bir yıl sonra bu evliliği de sona ermiştir. 1992'de üçüncü kere evlenen Binali şu anda mutlu bir hayat sürmektedir. Son evliliğinden Dursun ve Kürşat isminde iki oğlu olmuştur. On yıl Sivas Demir Çelik müessesesinde çalışan âşığımız, buranın özelleştirilmesi dolayısıyla işten çıkarılmış olup halen işsizdir.
Âşıklığa 1975 yılında başlamıştır. Önceleri şiir yazma şeklinde ortaya çıkan bu heves, Binali'nin Âşık Gülşadî'yle karşılaşıp ona çırak olmasından sonra saz çalabilme ve irticali olarak şiir söyleme noktasına gelmiştir. 100'den fazla şiiri olan Cefaî'nin mahlasını da yine Gülşadî vermiştir. Herhangi bir hikâye bilmeyen Cefaî, genellikle Gülşadî ve çıraklarıyla karşılaşma yapmıştır.
|
İNSANOĞLU
İnsan bir fidandır çınara döner
Yaklaştıkça on beş yaşına doğru
Yüzü aya benzer gözleri fener
Sürmeler çekilir kaşına doğru
Yirmiye gelince titirer yerler
Bileği bükülmez koç yiğit derler
Erkekler nişanı sakalı terler
Bıyık büker gezer eşine doğru
Otuzda tezdiren avcı misali
Canından bezdiren avcı misali
Şahini süzdüren avcı misali
Gider bir kekliğin peşine doğru
Kırk yaşında gaflettedir çağ düşer
Uyanınca üzerine dağ düşer
Yavaş yavaş sakalına ağ düşer
Beyazlar çoğalır başına doğru
Ellisinde düzgün deri çekilir
Adımları geri geri çekilir
Dizden takat gözden feri çekilir
Kelpeten yanaşır dişine doğru
Altmışında bahar yazı bilmedi
Yetmiş gazel döktü güzü bilmeli
Seksen senedeki hızı bilmeli
Yanaştı hayatın kışına doğru
Doksanda değişti tüm çarkı devran
Yüzüncü kapıda yıkıldı kervan
Artık yürüyemez yorgun bezirgân
Selâm verdi mezar taşına doğru
Geniş dünya CEFAî'ye dar oldu
Hak'tan geldi Hakk'a döndü kâr oldu
En sonunda kara toprak yar oldu
Yan verdi uzandı döşüne doğru
|
|
GÜZELLEME
Seni sevmek bana verse de çile
Yılmadan çekerim yeter ki he de
Sen gibi nadide ender bir güle
Gözyaşı dökerim yeter ki he de
Kör şeytan vermesin sana vesvese
Korkma sevdiğimi demem herkese
Seni sevmek bana kötü kaderse
Ben boyun bükerim yeter ki he de
Allah'ım gönderse sev diye ferman
Olursun her türlü derdime derman
Hayat abidemsim mazimde roman
Heykelin dikerim yeter ki he de
Dertli CEFAÎ'yim şifa bulurum
Nasıl ister isen öyle kalırım
Ya Köroğlu ya da Ferhat olurum
Dağları sökerim yeter ki he de
VAR
Yüce mimar eser yapmış buzu var ısısı var
Pazar günü temel atmış, ayı var haftası var
Yarattığı bu eserin dünya demiş adına
Dört tarafa bir yön vermiş, ne güzel yapısı var
Zemin kata toprak demiş, sırrı gömmüş oraya
Bin bir çeşit desen vurmuş dere , tepe, ovaya
Dört çeşmeden su bağlamış hayat vermiş havaya
Üç yüz altmış beş pencere, on iki kapısı var
Herkesin zamanı belli gerek yoktur kuraya
Makamını terk ediyor, kim gelirse sıraya
Canlı cansız bütün varlık mekan tutmuş buraya
On sekiz bin alem mevcut içinde hepisi var
Bir sanatı size sunduk CEFAÎ'nin dilinden
Şirke götürür insanı, bahsetmek emsalinden
Halk eden Hak, yok eden Hak, korkarım sualinden
Kur'an gibi bir münevver, elinde tapusu var
|
|
|
|
|
|