| 
     | 
    
      
        |    | 
        
           
          KARŞILAŞMA ÖRNEKLERİ: 
           
           
          
          
          
          
            | 
            
      
        
             | 
            
             | 
           
          
            | 
            
      
        
    
      CEFAÎ-GÜLŞADÎ KARŞILAŞMASI 
       
      CEFAΠ                                          
      GÜLŞADÎ 
       
      Mehdanında engel olursam üstat         
      Yavrum emeğimi boşa çıkarma 
      Tepemden dağımdan sen sorumlusun    Azımdan çoğumdan
      sen sorumlusun 
      Bülbül gibi zarda kalırsam üstat           
      Beni kendin tanı ellere sorma 
      Gülümden bağımdan sen sorumlusun     Varımdan yoğumdan
      sen sorumlusun 
       
      Elimden geldikçe eyledim vefa            
      Âşık oldum Hak yoluna koşarım 
      Ufak kusurları görme hurafe               
      Sabır ile engelleri aşarım 
      Gülersem sefadır ağlarsam cefa          
      Siz beni andıkça ben de yaşarım 
      Devrandan çağımdan sen sorumlusun    Ölümden sağımdan
      sen sorumlusun 
       
      Viraneydin gül getirdin bağ ettin         
      GÜLŞADÎ'yim çırağımı yetirdim 
      Bir efsane yaşanacak çağ ettin           
      Hozan tarlalarda darı bitirdim 
      Küçük CEFAÎ'yi koca dağ ettin            
      Ektim biçtim ben harmana getirdim 
      Karımdan çığımdan sen sorumlusun      
      Samandan tığımdan sen sorumlusun 
       
       
       
      CEFAÎ-BÜLENT KARŞILAŞMASI 
       
      CEFAΠ                                       
      BÜLENT 
       
      Hakk'ın hikmetine bir bak Bülend'im   Mevlâ'm kullarına bak
      neler vermiş 
      Bedenin aşikâr canı gizlemiş           
      Varlığın aşikâr dini gizlemiş 
      Üzerini deri ile kaplamış                 
      Kudretinde cümle ruhu yaratmış 
      Damarın içinde kanı gizlemiş           
      İnsanı aşikâr cini gizlemiş 
       
      Gafil kullar ibret ile bakmıyor          
      Murat aldım Yaradan'ı seveli 
      Birisi yakıyor biri yakmıyor             
      Bu bendeki sırrı bilemez veli 
      Birisi çıkınca biri çıkmıyor              
      Ay batmazdan gün doğmazdan evveli 
      Gündüz ayı gece günü gizlemiş      
      Gecenin sonunda tanı gizlemiş 
       
      CEFAÎ der bin bir şeye sır atmış      ÂŞIK
      BÜLENT der ki âşıklık Hak'tan 
      Çetin sınav yeri büyük Sırat'mış      Hak
      bizi korusun her tür günahtan 
      "KÜN" diyerek kâinatı yaratmış       
      Hepimizi halk eyledi topraktan 
      "Feyekün"da ahır sonu gizlemiş      
      Yine ora seni beni gizlemiş 
       
       
       
      BÜLENT                                        
      CEFAÎ 
       
      Âşık Cefaî'yle girdik bir cenge           
      Manadan mantıktan hitap eyledim 
      Bilmem kaç okkalı daralı âşık            
      Seninle meydana gireli Bülent 
      Manalı sözlerde kurunca denge         
      Âşığım demeden hicap eyledim 
      Baktım atışmanın kralı âşık               
      Sendeki hüneri göreli Bülent 
       
      Allah'ın kaderi can ile yoldaş             
      Bağbanın amacı bir gonca güldü 
      Aşk ile gönüle koyduk bir ataş          
      Gonca gülün yari dertli bülbüldü 
      Genç yaşta dolmuşam dert ile kardaş  Ne belim doğruldu ne yüzüm
      güldü 
      Var mı benim gibi yaralı âşık              
      Felek sillesini vuralı Bülent 
       
      ÂŞIK BÜLENT der ki hazı görmedim      CEFAÎ
      der aşkı bilen görmedim 
      Sevdiğim güzelde nazı görmedim        
      Âşık olup aşka gelen görmedim 
      Yirmi beş yıldır bahar yazı görmedim     Bu aşkı
      yaşayıp gülen görmedim 
      Hayatım tipili boralı âşık                    
      Böyleymiş hayatın kuralı Bülent* 
       
    
    
   
              | 
           
          
            | 
            
      
        
             | 
            
            
      
        
             | 
           
          
            | 
             | 
            
             | 
           
         
         | 
       
      
        
   
          
        *Türk Folkloru, S. 95, 2.1999, s. 21-24.
         
   
          | 
       
     
     |