|
|
ŞAHİNÎ (Hülya Yıldırım)
Tarlanın yolunda dünyaya geldi
Sarıldı toprağa gül oldu Veysel
Anası beleği toprağa sardı
Sarıldı toprağa göl oldu Veysel
|
Yediveren küstü gülün
vermiyor
Öldü desem buna dilim varmıyor
ŞAHİNÎ’yim der ki selim durmuyor
Sarıldı
toprağa yol oldu Veysel
|
Asıl adı Hülya Yıldırım'dır. 30 Ağustos 1956'de Şarkışla'nın Saraç köyünde doğmuştur. Dokuz çocuk ailenin üçüncü kızıdır. Babası Deliahmetler sülalesinden Hasan, annesi ise Micikler sülalesinden Döne'dir. Köyünü ilkokulda tamamladıktan sonra çok arzu etmesine rağmen tahsiline devam edememiştir. Çünkü babası çalışmak için Almanya'ya gitmiş, evin yükü annesi ve kızlarına kalmıştır. Ancak sonra (1990) okul dışından imtihanlara girerek ortaokulu bitirmiştir. 2.6.1978 günü on sekiz ay nişanlı kaldığı Âşık Emanetî ile evlenmiştir. Eşinin Ankara'da Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde işe girmesi üzerine 1979'da Ankara'ya taşınmışlardır. 1991'de Ankara'da bir mühendislik-mimarlık bürosunda işe başlayan Hülya halen aynı yerde çalışmaktadır. Hülya'nın Serhat ve Sevilay adlarında iki çocuğu vardır.
Şiir söylemeye Emanetî ile nişanlandığı 1978 yılında başlamıştır. Eşinin şair oluşu ve saz çalması şiire yönelmesinde etkili olmuştur. Şiirlerinde evlenmeden önceki soy ismi olan Şahin sözünü kullanmaktadır ve bu mahlası eşi vermiştir. Şahinî'nin yüz kadar şiiri vardır. Şiirlerinde genellikle toplum meselelerini dile getirmiştir.
|
AĞIT
-Ablasının 1995'te ölümü üzerine-
Ulu şafakların esen yelleri
Eğil yanağından bir yol öpsene
Konuşamaz olmuş tatlı dilleri
Efil efil es de bir can versene
Benzi kehribara dönmüş gördün mü
Sırma saçı tel tel olmuş ördün mü
Terini silip de bir su verdin mi
Misk ü anber kokuları sürsene
Hüzünlü gözleri yakın bakışı
Ay ile güneşe benzer akışı
Odunsuz çırasız beni yakışı
Perişan eyledi beni görsene
Yavrularım öksüz kalır deyişi
Bedeni döşeğe cansız yayışı
Yakasız gömleği sessiz giyişi
Ne olur kadere karşı dursana
ŞAHİNÎ de der ki yandım sızladım
Ablam ölür iken sonun gözledim
Karlar gibi eriyişin izledim
Geri döner mi ki acep sorsana
KENDİNİ BİLMEZE
İnsan sıfatında sanki bir hayvan
Bedeni çöp gibi kalçası yayvan
Kendini beğenmiş kendine hayran
Vallahi görmedim böyle şebeği
Çok küstah, insanı küçümser durur
Suyuna gidersen göğe kaldırır
İçini yedikçe dışa saldırır
Billahi görmedim böyle güveyi
Erkek sinek görse kanı akıyor
Sevecen sempati tavır takıyor
Ağına düşenin canın yakıyor
Ömrümde görmedim böyle düveyi
ŞAHİN doğru söyler Hakk'a aşikâr
El seyrine çıkmış kusura bakar
Her gün çerçi gibi takılar takar
Hayatta görmedim böyle deveyi
|
|
GÜL OLDU VEYSEL
Tarlanın yolunda dünyaya geldi
Sarıldı toprağa gül oldu Veysel
Anası beleği toprağa sardı
Sarıldı toprağa göl oldu Veysel
Yedisinde felek aldı gözünü
Karakış eyledi bahar yazını
Küçük yaşta ele aldı sazını
Sarıldı toprağa tel oldu Veysel
Özgür düşünceyle çığır yol açtı
Hoşgörü eriydi sevgiyi saçtı
Tohum ekti zihinlerde gül açtı
Sarıldı toprağa gül oldu Veysel
Gönül gözü ile düştü yollara
Kardeşlik aşladı nice kullara
Hürriyetle kavuşmuştu bunlara
Sarıldı toprağa yol oldu Veysel
Atatürk'e bağlı ona hayrandı
Ata'nın yurdunda yolu seyrandı
Geldi üryan gitti yine üryandı
Sarıldı toprağa dal oldu Veysel
Yurdu milletini severdi candan
Gönlünü arıttı nefretten kinden
Geleceğe ışık tutmuştu dünden
Sarıldı toprağa bel oldu Veysel
Şatıroğlu göçtü yirmi bir martta
Gözyaşı döküldü ulusta yurtta
Üztadı sevenler kalmıştı dertte
Sarıldı toprağa sal oldu Veysel
Yediveren küstü gülün
vermiyor
Öldü desem buna dilim varmıyor
ŞAHİNÎ’yim der ki selim durmuyor
Sarıldı
toprağa yol oldu Veysel
|
|
|
|
Hüseyin UÇURAN, Dostlar Seni Unutmuyor, Ankara, Tarihsiz, s.
56-57.
|
|