|
|
AŞIK MİNHACİ
Hay vefasız kanlı zalim!
Bir yol bana er demedin.
Eller gibi candan sevip,
Yar
demedin, yar demedin.
Çağırdıkça
sağır dedin,
Sen
kendine ağır dedin,
Sefil
MİNHAC şair dedin,
Bür
demedin mür demedin. |
Siva'ın Deliktaş bucağında doğan ve asıl adı Ali
olan Minhaci, XIX. yüzyılın meşhur aşıklarından Ruhsati'nin oğludur.
Annesi ise Ruhsati'nin Mihri diye çağırdığı Elbistan'lı Meryem'dir.
"Deliktaşlı Minhaci, Hayatı ve Eserleri" adlı kitabı yayımlayan
Kemal GÜRPINAR, onun 1279 (M. 1862)'da doğduğunu, 1317 (M.1901)'de
öldüğünü söylüyor. Gerek doğum gerekse ölüm tarihinin doğruluğunu
tetkik ettiğimizde aksini gösterecek herhangi bir bilgi veya
vesikaya rastlamadık. Şu halde, verilen tarihleri biz de doğru
olarak kabul ediyoruz.
Minhaci'nin babası olan Ruhsati'nın başından dört nikah geçmiş, bu
evliliklerden yirmi üç çocuğu olmuştur. Bunu, Ruhsati'nin şiirindeki
bir ifadesinden öğreniyoruz.
"Eğer nikahtan sorarsan dördü bitirdim tamam
Eğer evlattan sorarsan yirmi üçtür heman"
Ruhsati, ilk olarak Meryem'le evlenmiştir. Meryem biraz önce de
söylediğimiz gibi Elbistanlı bir Türkmen kızıdır. Deliktaşlı Ali
Ağa'nın yanında hizmetçilik yaparken, Ali Ağa, Ruhsati'nin Mihri'ye
gönül verdiğini öğrenmiş, iki genci evlendirmiştir. Fakat Meryem
1293 (M. 1877)'te vefat etmiş, arkasından beş çocuğu öksüz
bırakmıştır. Çocuklardan üçü kız, ikisi erkektir. Ali, Abdüssamet,
Vesile, Fatma, Hatice. Bunlardan Abdüssamet de 4.9.1938'de vefat
etmiştir.
Ömrü yoksullukla geçen Minhaci, çocukluğunda Karacalar Tekkesinde
Müderris Hasan Efendl'den ve Sivas'ın Koyuncu köyünden olan Seyit
Efendiden dersler almıştır.
Mizaç itibariyle içine kapanık, sakin ve çevresindekilere saygılı
olan Minhaci, bildikleriyle ve inandıklarıyla amel eden bir yapıya
sahiptir. Elinden geldiğince dinin emirlerini yerine getirmeye
çalışan, namazlarında ve diğer ibadetlerinde kusur göstermeyen
Minhaci'nin, çevresinde Molla Ali olarak tanınması da bu yüzdendir.
28 yaşında iken kendi köylerinden Kara Bali'nin kızı Hatice ile
evlenmiştir, Deliktaş ve civarında ''Ağgelin'' olarak şöhret bulan
Hatice oldukça güzel bir kızdır. İki genç başlangıçta çok mutlu
olsalar da bu, pek uzun sürmez. Zira zifaf gecesinde olsun,
sonrasında olsun karı koca olamamışlardır.
Sonunda, Ağgelin Minhacı'yi terk edip, Hüyüklüyurt köyünden Dilo
Kahya'nın oğlu Batal Osman'la evlenmiştir. Ağgelin'i çok seven
Minhaci, hassas bünyesi bu ayrılığa fazla tahammül gösteremeyince
yatağa düşmüş, bir müddet sonra da vefat etmiştir. Bu sebepledir ki,
Minhaci'nin şiirleri oldukça liriktir ve çoğu bu ayrılığın verdiği
acı ile söylenmiştir.
Yrd. Doç. Dr. Doğan Kaya
Aşık Minhaci
Sivas - 1994
|
|
Eserlerinden bazıları:
|
1
Hay vefasız kanlı zalim!
Bir yol bana er demedin.
Eller gibi candan sevip
Yar demedin, yar demedin.
Hakka doğru idi özüm,
Her kez dinlemedin sözüm,
Yok yok dedin sende gözüm,
Var demedin, var demedin.
Taşlara çaldın sen seni,
Bilmedin emr-i Yezdan'ı,
Malamat eyledin beni,
El demedin, ar demedin.
Çağırdıkça sağır dedin,
Sen kendine ağır dedin,
Sefil MİNHAC şair dedin,
Bür demedin mür demedin.
2
Salma dilgüştesin meydana aşık
Bahr-ı aşkta hadd ü payan bulunmaz
Her yerde keşfolmaz sırr-ı hakayık
Bunu fehmedecek bir can bulunmaz
Devamsız sözlerden almazsın ibret
Efsane sözlerden eyle kıraat
Hani var mı bir sahib-keramet
Çok Ali var Şah-ı Merdan bulunmaz
MİNHACİ alemde gezdin serseri
Asla farkeden yok dürr ü gevheri
Kimsenin kimseden yoktur haberi
Lakin benden özge seyran bulunmaz
3
Evvel bahar yaz aylan gelende
Selleri gördüm de bulanıyorum
Lale bitip sümbül boyun eğende
Gülleri gördüm de bulanıyorum
Aşağıdan gelir sırma sayalı
Hiç gitmiyor karşımızdan hayali
Başı kar ' ardıçlı yalçın kayalı
Dalları gördüm de bulanıyorum
MİNHACİ'm de derki Ali'dir pirim
Elimden aldırdım gül yüzlü yarim
yardan ayrılalı dinmez didarım
Elleri gördüm de bulanıyorum
4
Boşuna hey deli gönül boşuna
Değirmenler döner çeşmim yaşına
Henüz değdim on üç on dört yaşına
Ciladan sevdaya saldırdın felek
On beşinden yiğirmiye yol oldu
Otuzunda çevre yanım bir oldu
Kırk yaşımda aklım başıma geldi
Hayrımı şerrimi bildirdin felek,
Ellisinde ömrüm yansı geçti
Altmış dedi elim ayağım şaştı
Yetmişinde yolum yokuşa düştü
Merdiven merdiven indirdin felek
Sekseninde azalarım üzüldü
Doksan dedi ferman berat yazıldı
Yüz yaşında can cesetten üzüldü
MİNHAC'ı sabiye döndürdün felek
|
|
5
Yüce dağda şaşan kervan
Sızılanır zarilenir
Bir soysuza düşen yiğit
Geçer ömrü farilenir
Sabahın seher vaktinde
Sultan oturur tahtında
Şu benim kara bahtımda
Bitmiş işim gerilenir
Okuyalım ferman gibi
Her dertlere derman gibi
Gönül bir değirmen gibi
Ufak döker irilenir
MİNHACi'yim sözüm ezel
Gül benzime düştü gazel
Sevdiğine varan güzel
Çiçek açar korulanır
6
Ela gözlerini sevdiğim dilber
Muhabbetin benim ile yan gider
Benim ile küsü tutup gezen yar
Eller ile güler oynar can gider
Ben de vara idim yarim yanına
Yüzümü süreyim Hakk'ın yoluna
Bir busecik himmet eyle kuluna
Ah çektikçe yüreğimden kan gider
Güzel yağlığını atmış boynuna
Anın güzelliği çıkmış aynına
Soyunsam da girsem yarin koynuna
Sermayenden nen eksilir nen gider
MİNHACİ'm de der ki bahar erişti
Kırmızı gül goncasına karıştı
Gözün geldi gözüm ile görüştü
Hilal kaşın kaşım ile ceng eder
7
Dilerim Mevladan işin onmasın
Bir gonca gül iken soldurdun beni
Kesilsin suların çarhın dönmesin
Derd-i firakınla öldürdün beni
Pek nazlı yürürsün bağrım ezilir
Ağ gerdana ağ inciler dizilir
Ağ gögüsten düğmelerin çözülür
Aşkınla aleme bildirdin beni
Efendim aşkınla, oldum avare
Bulmadım alemde derdime çare
Baht-ı siyahımdan giymişim kare
Aleme şanınla doldurdun beni
Her gördükçe yaralarım tazeler
Gerdana yakışmış altın kozalar
Al yanak üstünde kirpik süzeler
Divan 'edip aleme güldürdün beni
Güzelliğin şan vermiştir aleme
Niçe bir medh edip çeksem kaleme
MİNHACİ der kail oldum selama
Aşkın bıçağıyla dildirdin beni
|
|
|
|
şair: arpa
bür: buğday
bulanmak: içi dolmak ağlamaklı olmak
yağlık: başörtüsü |
|