Aşık tarzı "on yedinci asırdan Divan Edebiyatıyla Halk Edebiyatı ve Tekke Edebiyatı unsurlarının karışımından hasıl olan muhtelit bir mahsüldür. XIX. asırdan Anadolu'da yetişmiş birçok saz şairi arasında Dertli, Bayburtlu Zihni ve Erzurumlu Emrah en tanınmışlarıdır."
Erzurumlu Emrah XIX. asrın birinci yarısında yaşamıştır. Araştırıcılar, Erzurum'lu olduğu konusunda ortak bir noktada buluşmuşlardır. Kendisi divanındaki bir gazelinin sonunda:
Ne aşıklar çıkuptur Erzurum'dan lik Emrah'ı
Bu esnada hakikat bezminin üstadı ben çıktım.
beytiyle Erzurum'lu olduğunu belirtmiştir.
Erzurum'dan Yavı Nahiyesi'ne giden yol üstünde Tanbura Köyün'de
dünyaya gelen Erzurumlu Emrah'ın doğum tarihi hususunda ihtilaf vardır.
Emrah'ın hayatı belirsizlik içindedir. Klasik halk şairlerinden Tokatlı Nuri ve Erzurumlu Erbabi ile aynı yüzyılda yaşamış bulunduğuna onlarla müşterek hayat sürdüğüne bakılırsa, 1230-1235 m.1815-1820 seneleri arasında doğduğuna hükmedeceğiz.
Bazı araştırıcılar Tokatlı Nuri, ile aynı yüzyılda yaşadığına bakarak 1230-1235 m.1815-1820 yılları arasında doğduğunu kabul ediyorlar. Halbuki Emrah,
Tokatlı Nuri'nin ustası olduğuna göre ondan daha yaşlı olması gerekir. Kendisi şu beytiyle:
Hubb-ı dehr-i (Emrahi) müşkül maceradır galiba
Geçti sinin elliyi bu maceradan geçmedin
Elli yaşından fazla yaşadığını söylüyor; halk rivayetleri de yaşını yetmiş beşten aşağı düşürmüyor. 0 halde bizim bulduğumuz kitabeye göre 1271 m.1854'de öldüğü düşünülürse 1191-1196 m.1781-1786 yılları arasında doğduğunu kabul etmek gerekirse de, on sekizinci asrın son yılları içinde doğduğunu söylemek daha doğru olur. Emrah saz şairleri hakkında duyduğu hikayelerin etkisi altında büyür. Bu sebeple seyahat etme arzusuna kapılır. Küçük yaşta köyünden ayrılır ve medrese eğitimi için Erzurum' a gelir.
Kelamın fehm eylesinler bu müseddesten
Bu feyz-i almışım Emrah bir şeh-i mukaddesten
diyen Emrah, Nakşibendi Tarikatının Halidiye kolunu kuran Şeyh Halid'e bağlanarak, onun fikir ve telkinlerinden de feyz alır. Arapça ve Farsça sözcükleri, deyimleri öğrenmeye çabalar, aruz veznindeki ses dalgalanmalarını sezinler gibi olur. Fakat medresenin kasvetli ve esrarlı havasına daha fazla dayanamayarak köyüne geri döner. Köyünün kendisine yabancı geldiği hissine kapılarak, deve tüyü rengi abası, beyaz keçeden külahını çevreleyen ince sarığıyla yollara düşer. Bayburt ve Gümüşhane'ye uğrayarak Kop üzerinden Trabzon'a varır. Pazar kapısındaki azlumoğlu'nun kahvesinde saz çalıp yöre halkının gönlünde yer etmiştir. Değimendere taraflarında bir gezisinde Güleser isminde bir çingene kızına aşık olur. Fakat anne ve babası kızları Güleser'i saz çalıp türk'ü söyleyen sefil bir dervişe vermek istemezler. Bu yüzden oradan ayrılırlar. Aşık olduğu kızın izini kaybeden Emrah Trabzon'da kalmak için bir nedeni olmadığını düşünerek oradan ayrılır, köyüne geri döner.
"Kastamonu'da cıkan Açık Söz gazetesinde Arif Efendizade Ziyaddin Efendi'nin Emrah hakkındaki bir yazısına göre: Emrah hicri 1253 m. 1837-1838 senesinde Kastamonu'ya gelir."
Kastamonu'nun zenginlerinden Alişan Bey adında bir zatın himayesine girer ve Alişan Bey'in yardımları ile aşk gücü olmaksızın bir evlilik yapar.
Emrah Alişan Bey'e ölümünden sonra:
Bir zaman bu bezmden çok Alişanlar var idi
Çok şecaat sahibi sahip-kıranlar var idi
Böyle virane değildi gördüğüm gülzarlar
Bunda tezyin-haneler aıı mekanlar var idi
Kanda kalmış bilmezem bu gülşenin ranalan
Nice servi kad1iler nevres ci vanlar var idi
mısralarıyla sevgi ve bağlılığını dile getimiştir. Alişan Beyin ölümünden sonra yanıp yıkılan Emrah, artık Kastamonu'da durmaz ve yollara düşer. Konya ve Niğde civarlarında dolaştıktan sonra Sivas'a ulaşır.
"Gelmeseydim keşki sağlık ile Sivas'a ben" diye şikayet etse de Sivas'ta uzun süre Bengiler de Saatçıoğlu Hanesi'nde kalarak, havuzlu kahvede Sivas'lıların gönlünde taht kurar. Bu şehirde Mahi isminde genç bir dula gönlünü kaptırır. Yörenin hatırı sayılır kişilerinden Hacı Ali Bey sayesinde Mahi Hanımla evlenir.
Uzun yıllar mutlu bir yaşam sürerler. Mahi Hanım'ın ölümü Emrah'ı Sivas'tan ayrılmaya mecbur kılar.
Bize gam yutturdu sahha-yı hicran
Bilmem bu ayrılık gider mi böyle
Ben mi tedbirimde eyledim noksan
Yoksa tecella-yı kader mi böyle
diyerek Sivas'tan ayrılır Tokat Niksar'a gelir.
Niksar'da da Acın Kız denen yaşlı bir kadınla evlenir ve ömrünün sonuna kadar Niksar' da kalır. Erzurumlu Emrah'ın doğum tarihinde olduğu gibi ölüm tarihinde de bir takım ihtilaflarla karşılaşıyoruz.
Niksar'da Karşıbağ Mahallesi Tekke Bayır'ında kabristanın başında bulunan ve Tokat ulemasından Abdurrahman Hıfzı Efendi'nin yazdığı kitabeye göre 1271 m.185-1855 yılında öldüğünü anlıyoruz.
Ahsenullah şemme-i hayrül-vera
Rahm-ı aşkta eylemiş canın feda
Fakr-ı fahriden giyinmiş hırkayı
Hem muhibb-i zümre-i Al-i aba
Levha-i kalbinde hikmet çeşmesi
Meb'edip dil teşneler eyler seka
AIem-i gayb'el-guyubun nağmesin
Ruh-i akdesten okur Davut-eda
Şair-i Rum idi gerçi ol edip
Şark ile garba okudu essela
Gel tavaf et Hıfzı ruh-i Kabe'yi
İşte kabr-i hazret-i (Emrah baba)
1271 m. 1854-1855
Buna rağmen EmJ-ah'ın Çaııkırılı Şair Sabri'nin ölümü için söylediği ve :
Ey gelen bu aşık-ı dildade kabristanına
Oku birkaç fatiha, bahşet o zatın canına
beyti ile başlayan vefat tarihini bildiren son beyt :
Ben de cevher kilk ile Emrah'ı (Sabri) tarihin
Ruhu şad olsun deyü yazdım felek divanına
olup hicri 1277 m.186O-1861 tarihi göstermektedir. Bu hale göre Emrah 1277 m.1860-1861'de sağdır. Bu vesika kitabedeki (l271) m.1854-1855 tarihinin yanlışlını ve ölümünden hayli sonra yazıldığı iddiasını doğrulamaktadır . Vahit Lütfü'nün (Yeni Türk. İst. 1938 c.6,sayı 6ı,s.ı291-ı296) de Emrah'ın kitabesini yazanın Tokatlı olmayıp Köprülü Şair Hıfzı olduğunu iddia eden makalesinden anlaşıldığına göre bu Hıfzi'da XX. asır başlarında sağdır. Birçok yerler gezen Köprülülü Hıfzi, belki de Halil Rami Efendi' nin Niksar' da bulunduğu sırada Oraya gelmiş ve kitabeyi yazmış olabilir. Böyle de olsa kitabenin Emrah'ın ölümünden çok sonra yazıldığını. bununla beraber yine 1271 m.1854-1855 tarihinin yanlış olduğunu ispat eder. Böylece halk rivayetlerine dayanarak yazılan kitabedeki tarihin yanlış olabileceğini belirttikten sonra Emrah'ın asıl ölüm tarihini verelim. Şimdiye kadar hiç bir yazarın dikkatini çekmeyen aşağıdaki vesika Ahmet Talat Bey'in ''Halk Şiirinin Şekil ve Nevi. İst. 1926. s.93" ve "Tokatlı Aşık Nuri Çankırı 1933. s.183" kitaplarından çıkmıştır.
Fakat araştırıcılar Emrah ile aynı dönemde yaşamış olan halk ozanlarının ve çıraklarının eserlerinden faydalanmayı düşünmemişlerdir. Halbuki Emrah'a kuvvetle bağlı olan çırağı Tokatlı Nuri'nin ustasına muhakkak bir tarih düşürmesi gerekirdi. Klasik Edebiyata ustasından daha çok vakıf olan Nuri için bu imkansız değildi.
Keşfoldu bahar-ı çimenistan-ı nezaket
Gösterdi yine gülşene gül bu-yi letafet
Baştan başa dünyayı sürur aldı temamet
Erdikte cihan bağına ezhar-beşaret
Aldı dil-i bülbülleri bir nale-i hasret
Bilmem ne alamettir eya serv-i kaamet
Matlalı ve yedi bentli müseddes baharivesinin son bendinde :
Gördükde o serv-i kaddi nevreste nihali
Can bülbülünün kalmadı cisminde mecali
Keşfoldu sühan bağı. cihan bağı misali
Var olsun dilde hemen aşk-ı kemali
İnci ile mücevher gibi bu tarih-i sali
(Nuri) ne güzel söylemiş üstadına rahmet
1277 m.1860
diyerek hakiki ölüm tarihini ortaya koymuştur. Bu suretle yukarıda yanlışlığını ispata çalıştığımız kitabe tarihinin bir değeri kalmadığı kendiliğinden meydana çıkmış oluyor. Yalnız bir nokta biraz şüpheli görülmektedir.
Emrah'ın Çankırılı Sabri için yazdığı manzume de aynı tarihi ihtiva etmektedir. Demek ki Emrah, yaşlılığına rağmen yaptığı kısa seyahatlerden birinde Çankırı'ya kadar gidip, aynı yıl içinde Niksar'a geri dönüyor. Belki de Tokatlı Nuri ölümü sırasında yanında bulunuyordu.
Ahmet Talat Bey (Tokatlı Aşık Nuri Çankırı 1933 s.59-60 ) şöyle diyor :
Beşiktaşlı Gedayi de Emrah çıraklarındandır. Emrah vefat ederken Nuri'ye sazını ve sözünü, Gedayi'ye de kalem ve kuvve-i hafızasını miras bıraktığını söyleyerek hayata gözlerini kapamış ve Nuri'ye Anadolu'dan çıkmamasını. Gedayi'ye de Rumeli'ye gidip oradan dönmemesini vasiyet etmiş.
Birçok araştırmacının kitabeye dayanarak verdiği 1271 m.1854-1855 yılı Emrah'ın hakiki ölüm yılı olmayıp. Tokatlı Aşık Nuri'nin verdiği 1277 m. 1860 yılı hakiki ölüm yılıdır.
*Not: Erzurumlu Emrah olarak bilinen
şairin aslen Bayburtlu Emrah olduğu belirtilmektedir. Konuyla ilgili
bilgi aşağıdadır.
BAYBURTLU EMRAH
Divan Edebiyatında olsun, Halk Edebiyatında olsun seçkin bir yeri
olan Bayburtlu Emrah, ?1775 yılında Bayburt İli’ne bağlı Aksaçlı (Haşıya)
köyünde doğdu. Ailesinin tek çocuğu olan Emrah’ın anası Erzurum’un
Tambura köyünden, babası ise Bayburt İli’ne bağlı Konursu
kasabasından “KARAOĞLU” Ailesindendir. Ailesinin çok fakir olması
nedeniyle Bayburt’un Kaleardı Mahallesi’ne gelip, burada bir süre
marabalık yaparlar. Kaleardı’ndan da Bayburt’un Aksaçlı köyüne
gidip, burada yerleşirler. Ailenin biricik oğlu oğlu olan Emrah’da
bu köydeyken doğar. Çocukluğunu burada geçirirken babası Aksaçlı
köyünde ölür. Kimsesiz, çaresiz kalan anası yetim kalan oğlunu alıp,
Erzurum’un Tambura köyüne götürerek , ilim öğrensin diye HACI HAŞIL
EFENDİ’nin dergahına verir.
Bayburtlu olduğunu hiçbir an unutmayan Emrah; Bayburtlu’luğunu
hiçbir an gizlememiş, gurbette hep çocukluğunun ilk yıllarını
geçirdiği yeri Aksaçlı köyünün dağlarını, bayırlarını, şiirleriyle
dile getirmiştir. Aynı dönemde yaşayan Bayburtlu Zihni ( 1797-1859 )
gibi O’da Bayburt’unun özlemini çekmiş, şiirlerinde Çini Mescit
Kalesi’ni, doğup çocukluğunu geçirdiği , babasının mezarının
bulunduğu kendi köyü Aksaçlı’yı unutmamış, “Divanyurdu” Dağlarını
şiirlerine sokmuştur. Erzurumlu olması durumu ; O dönemde Bayburt’un
Erzurum’a bağlı olması ile ilgili olup, diğer bir önemli nedeni ise
: Anasının Erzurum Tambura köyünden olmasıdır. Gerçek anlamıyla
Bayburtlu Emrah’ın kendisini yetiştirmesinde buradaki Hacı Haşıl
Efendi’nin oldukca büyük katkıları olmuştur.
Bayburtlu Zihni’nin Erzurum’dan söz eden şiirleri yanında Bayburt’u
konu eden şiirleri günümüze kadar ulaşmamış olsalardı, O’da
“Erzurumlu Zihni” olarak tanınacaktı. Kaldıki : “ Erzurumlu Şairler
” konu edildiğinde, birçok yerde : Bayburtlu Zihni’ye yer verilmiş
olduğu da ayrı bir gerçektir.
Medrese öğrenimini Erzurum’da tamamlayan Emrah, birçok Anadolu
şehrini dolaşıp, Niksar’a yerleşmiştir. 1860 yılında Niksar’da ölen
aşığımızın kabri, Tekkebayırı Mezarlığı’nda Ali Pehlivan Türbesi’nin
yanındadır.
Bayburtlu Emrah’tan geriye ( günümüze ) kalan: “ Erzurumlu Emrah’ın
Divanı ” adlı bir yapıtıyla, inançla yoğrulmuş, tatlı-temiz
anılarıdır. Bayburtlu ( Erzurumlu ) Emrah’ıın şiirleri ile Ercişli
Emrah’ın şiirleri birbirlerine karıştırıldıkları olmuş ise de,
araştırıldığında gerçekler ortaya çıkartılabilmektedir. Bayburtlu
Emrah’ın doğum yerinin “BAYBURT” olduğunu araştırmak;
belgelerin ortaya serilmesi ile sağlamlaştırmak; ap-ayrı bir çalışma
olacağından, ayrıca buraya alınmasına gerek görülmemiştir.
Veysel GİDER
|
Çağrışır bülbüller gelmiyor bağban
Hoyrat dost bağından gül
aldı gitti
Yüz bin mihnet çektim bir
bağ bezettim
Yari ben besledim el aldı gitti
Nice mihnet çektim bin daha gerek
Hayli ômür ister bir daha görek
Nazlı yarim aldı o kanlı felek
Aktı gözüm yaşı sel oldu gitti.
Nazlı yardan kem haberler geliyor
Dostlarım ağlıyor düşmanlar gülüyor
Dediler ki sefil Emrah ölüyor
Kimi kazma kürek bel aldı gitti
|
|
Dedim dilber didelerin ıslanmış
Dedi çok ağladım sel yarasıdır
Dedim dilber ak gerdanın dişlenmiş
Dedi zülfüm değdi tel yarasıdır
Dedim dilber sana yazılmış kanım
Dedi niçün böyle edesin sultanım
Dedim teşne vermiş ince miyanın
Dedi ben sarıldım kol yarasıdır
Dedim seni saran serini
vermiş
Dedi beni saran murada ermiş
Dedim peri yanaklarının kızarmış
Dedi çiçek sokdum gül yarasıdır
Dedim dilber Emrah aklımı
aldın
Dedi sevdiğine pişman mı oldun
Dedim dilber niçin sarardın soldun
Dedi hep çekdiğim dil yarasıdır. |