HARABI VE DEYISLERI HAKKINDA BIRKAÇ
SÖZ:
1853 yilinda Istanbul'da dogdu. Asil adi Ahmet Edip'tir. Harabi sonradan siirlerinde
kullandigi mahlastir. Bazi siirlerinde adi Edip olarak geçer.
Bahriye Birlik katibi olan Harabi ömrünü Istanbul ve Rumeli'de geçirmistir. 17 yasinda
Bektasilige giren Harabi dünyadan göçüs yili olan 1917'ye kadar bu yolun sadik bir
bendesi ve yilmaz bir savasçisi olmustur.
Tasavvufla tasavvuf üstadlarinin eserleri ile yakindan ilgilenmis, hece ve aruzla yazdigi
veya irticalen söyledigi deyislerle koca bir divan meydana getirmistir. Yunus'un sevgi ve
birlik duygusuna, Nesimi'nin sertligine, Kaygusuz'un hiciv ve istihzasina, Pir Sultan'in
cesaretine bu dünyadaki deyislerde bol bol rastlamak mümkün.
DIVAN
Harabi'nin kendi elyazisi ile meydana getirdigi divan 570 sahifelidir. Bu divani inceleyen
Nejat AN arkadasimiz söyle yaziyor: "Edip Harabi Divani Istanbul'da Süleymaniye
kütüphanesinde, Ihsan Mahfi kitaplari arasinda 98 numarada kayitli bir yazmadir.
Siirlerin yazili oldugu defter arada bir sahifeleri baska renkte olan, ilk otuz sahifesi
dis kenarindan fare yenigine ugramis, kalin bir defterdir. Siirler gelisi güzel bir
sirayla yazilmistir. Sonda bir fihrist var. Bu fihristte, siirlerin ilk misralari ile,
bunlarin hizalarinda: asikanedir, rindanedir, hezeldir, nefestir, kafiranedir, mersiyedir,
hicvamizdir, felekten sikayettir, vahdet-i ilahidir, berayi latife söylenmistir,
hakimanedir, duadan ibarettir... gibi izahlar var.
Siirleri aruzla ve hece ile yazilmistir. Sairin bu iki vezne de çok alisik oldugu
hakimiyetinden anlasiliyor. Uyaklari kimi zaman göz için, kimi de kulak içindir.
Rediflere ragbeti vardir. Nazim sekillerini maksadina göre seçmekte ustadir.
Edip Harabi, tasavvuf konularinda oldugu kadar hiciv alaninda da usta ve tecrübeli bir
sairdi. Hicviyelerinin üstünde, kime niçin ve ne zaman yazildigini gösteren notlarin
bulunmasi; onlarin ilginçligini artirmaktadir.
Bu arada sairi costuran, kizdiran sebeplerin belli olmasi, onun hayati hakkinda da epey
bilgi vermektedir.
YENIDEN DOGUS
Harabi bütün Bektasiler gibi yeniden dogusa ermis ve hayatina yeni bir yön vermistir.
Bu dogus 17 yasinda olmustur:
Berzahtan kurtuldum çiktim aradan
Onyedi yasinda dogdum anadan
Muhammed Hilmi Dede Babadan
Çok sükür hamdolsun geldim imkane
Çok genç yasinda, Merdiven Köyü Bektasi tekkesinde M. A. Hilmi Dede Babaya ikrara
verip tarikate giren Harabi hayatinin sonuna kadar bu ikrara sadik kalmis, siir ve
nefesleri ile Bektasi edebiyatinin en kudretli ustadlarindan biri olmustur.
Bektasi olmadan önceki halini söyle anlatir: "Abdestimi alir, tastan duvare karsi
bir kalkar bir yatardim. Savmi salati birakmazdim. Cennetle huri, gilman sevdasi vardi
gönülde. Bes vakte bes katardim, çok namaz kilardim, camileri gezerdim. Allaha vasil
olmak böyle olur sanirdim."
Yeniden dogus ona yeni düsünceler yeni inançlar getirir ve ona su misralari yazdirir:
Allah idi muradim
Gece gündüz onu aradim
Derlerdi hiç bulunmaz
Çünkü o lamekandir
Miraca nail oldum
Bir haylice zamandir
Hariç degildir Allah
Me'vasidir o dergah
HER SEY ADEMDEDIR
Harabi artik medrese ve mescit softaligindan tamamen kurtulmus, kendisine yeni bir kible
bulmustur. adem.
Ona göre hersey ve herseyin yaraticisi olan tanri ademdedir. Ve gerçek Kible ademdir:
Veçhi Harabiye gel eyle dikkat
Hakkin cemalini eylersin rüyet
Bu, Harabiye has bir fikir degildir. Harabi'den önce de çok söylenmistir. Mesela, ondan
500 yil önce Nesimi de ayni inanci su misralarla dile getirmistir.
ademde tecelli kildi Allah
Kil ademe secde olma gümrah
ademdir iki cihanda maksut
Secde etmeyen ona oldu merdud
Hacci ekber kilmak istersen gel ey zahid beru
Asikin kalbi içinde sen bu beytullahi gör
Adini bilemedigimiz baska bir Bektasi sairi be konuda söyle der:
Hararet nardadir saçda degildir
Keramet sendedir taçda degildir
Her ne ararsan kendinde ara
Kudüs'te Mekke'de Hac'da degildir
Seyyit Nizamoglu'nun divaninda da yer yer bu fikre rastlamaktayiz:
Bende Cennet bende tuba bendedir
Alem-i vahdette yoktur gayri hiç
Cümle mevcudat-i esya bendedir
Ger dilersen hakki görme Seyfiya
Gel beru gel Tur-u Musa bendedir
Bektasi edebiyati bu çesit örneklerle doludur. Herseyde Hakki görmek ve mevcut olan
herseyde birlik ve beraberlik bulmak haline eskiler vahdet-i vücut adi vermislerdir.
Iste, Harabi vahdet-i vücuda cani gönülden inanmis ve baglanmis bir sairdir.
HARABI IÇIN YAYIN
Harabi ilk siirlerini Saadet gazetesinde yayinlamaya baslamistir. Yayinlanmis veya
yayinlanmamis siirleri Bektasiler arasinda çabucak yayilmis, bestelenmis, sazla ve sözle
Türkiye'nin her tarafinda söylenir hale gelmistir. Izmir'li Hüseyin Hüsnü Erdikut
Baba'nin yazdigina göre Riza Tevfigin de mürsidi olmustur.
Harabi hakkinda ilk defa genis bilgi veren ve onun siirlerinden mühim bir kaç numume
yayinlayan Saadettin Nüzhet Ergun olmustur. 1930 yilinda devlet matbaasinda basilip
Maarif Vekaletince yayinlanan Bektasi sairleri adindaki kitabin 79-115 sayfalari Harabiye
ayrilmistir.
Saadettin Nüzhet Ergun'nun bu kitabi sonradan Maarif Kütüphanesi tarafindan
Bektasi-Kizilbas-Alevî Sairleri ve Nefesleri adi ile yayinlanmis ve 2 basim ve 3 ciltte
251-265 sayfalar Harabiye ayrilmistir.
1950 yilinda, Izmir'li H. Hüseyin Erdikut "Edip Harabi'nin Divani" adi ile 74
sayfalik bir kitap yayinlamistir. Bilgi Matbaasinda basilan bu kitaptaki kisa ön
sözünde Harabi'den söz açarken rahmetli Hüsetin Hüsnü baba söyle yazmaktadir:
"Vaktiyle bu fakire hediye etmis oldugu kendi elyazisi ile divançesinde 115 kadar
es'ari mevcut oldugundan ve simdiye kadar bu zatin eserleri pek az nesredildiginden,
ihvani basafaya ve muhterem okurlara küçük bir hizmette bulunmak ve muhterem sairin
ruhunu sad etmek maksadiyle bu vazifeyi mukaddes addederek isbu divançenin tab ve
intisarina haddim olmayarak cür'et eyledim."
Kaynak: HARABI VE DEYISLERI, (Haz. Sefer Aytekin, 1959)
|