|
|
Kul Sefili
(Ali Turalı)
Geldik yolun yarısına
Misafirsin bende ömrüm
Konuşalım uzun uzun
Gidiyorsan sende ömrüm
Kul Sefili alış buna
Yavaş yavaş geldin sona
Bir fırsat daha ver bana
Gitme gel sen önde ömrüm
|
Çorum'un Sungurlu ilçesinin Beylice Köyünde
1964'te doğdum. Yoksul bir ailenin üçüncü ve son çocuğuyum. İlkokulu
köyümde bitirdim, orta öğrenimime 1977'de Ankara Atatürk Lisesin de
yatılı olarak başladım. Ortaokulu başarıyla bitirdim, liseyi de bazı
siyasi nedenlerden dolayı bırakmak zorunda kaldım. Öğrencilik
hayatımı da noktalamış oldum. Öğrencilik hayatım sona erdikten
sonra, önce inşaatlarda amelelik, daha sonra usta olarak çalışmamı
sürdürdüm. Ortaokul yıllarımda Halk şiiri tarzında şiirler yazmaya
başladım. Şiire başlamam, etüt hocamızın duvar gazetesine asılması
amacıyla herkesin kitap konulu bir şiir yazmasını istemesiyle
başladı. Daha sonra da lise bir de edebiyat hocamızın mani yazmamızı
istemesiyle pekişerek devam etti. Bu güne kadar bazı içerikler
değiştirerek geldi.
O yıllarda, aşk ve güzellikler üzerine yazmaya çalışırken, daha
sonraları siyasi bilincimi kazanmamla beraber sosyal açıdan
toplumsal içerikli şiirler yazmaya başladım. Bu dönüşümde, Üstat
Aşık İhsani'nin bende etkisi vardır. Genelde, kendine halk ozanıyım
diyen kişide, sürekli tasavvuf içerikli veya aşk, sevda şiirleri
üzerinde yoğunlaşıyorsa bunu ben eksiklik sayarım. Çünkü halk ozanı
düzenle barışık olamaz, özelliklede böylesi kapitalist düzenle hiç
mi hiç barışık olamaz. O nedenle halk ozanı, halkı düzene karşı
savunmalıdır. Onun derdini, çilesini anlatmalıdır. Bende bunları
Aşık İhsani de fazlasıyla gördüğüm için onu kendime rehber edindim.
1990 yılında Ankara halk ozanları derneğine üye oldum. İstanbul'a
taşındıktan sonra irtibatım koptu. 2001 yılı içerisinde çok sevdiğim
ozan arkadaşım Nesimi Şahindokuyucu'nun önerisi üzerine Halk
Ozanları Kültür Vakfına üye oldum.
Mustafa Suphi isimli bir de oğlum var. Henüz 8 buçuk aylık.
Çalışmalarım devam etmektedir. Halk ozanlığı üzerine
araştırmalarımda mevcuttur.
|
ÖMRÜME DOYMADAN
Yaşım otuz saç ağardı
Ömrüm sana doyamadan
Her telinde hüsran vardı
Ömrüm sana doyamadan
Genç yaşta dişim döküldü
Sızıdan belim büküldü
Kuruyup kanım çekildi
Ömrüm sana doyamadan
Ağrılar çöktü dizime
Çizgiler indi yüzüme
Perde çekildi gözüme
Ömrüm sana doyamadan
Geçti yıllar düştüm yorgun
Aylarınan oldum dargın
Kul Sefili gider bir gün
Ömrüm sana doyamadan.
DURUR
Dört duvar var benliğimi çeviren
Bir yanı düzene çakılı durur
Çok soru var şu beynimi kemiren
Bir kaçı kafama takılı durur
Benliğim esirdir, bana yabancı
Sorular beynimi kemiren acı
Bu yorgun bedenim benden davacı
Her gün bir tarafı yıkılı durur
Beynimi kemirir düzenin kurdu
Dört duvar arası olalı yurdu
Türlü yönler ile bedenim yordu
Sanki limon gibi sıkılı durur
Beynime çelikten kapı koydular
Ne var diye içerisin oydular
Her gün akşam bir yanımı soydular
Bir yanımsa yine hep saklı durur
O saklı yanımı açamadılar
Bir adım öteye geçemediler
Orda ne var ne yok seçemediler
Yaşantımın orda bir "şekli" durur.
DEMOKRASİ DEDİĞİNİZ
Demokrasi demokrasi dersiniz
Sizin demokrasi bumudur beyler
Haşlayarak insan eti yersiniz
Sizin demokrasi bumudur beyler
Bazen çete, bazen "bizci" oldunuz
İşkence edene sözcü oldunuz
Hem yaktınız, hemi gözcü oldunuz
Sizin demokrasi bumudur beyler
İnsan olan insan yakıp haşlar mı?
Devlet olan vatandaşın fişler mi?
Demokrasi tek taraflı işler mi?
Sizin demokrasi bumudur beyler
Sokaklara akıttınız kanımı
Hücrelerde bıraktınız canımı
Bumu sizce demokrasi tanımı
Sizin demokrasi bumudur beyler
Beyler buna denemez demokrasi
İster Kul Sefile siz deyin asi
Gönlümdeki sosyalizm sevdası
Sizin demokrasi bumudur beyler. |
|
ÖNDE ÖMRÜM
Geldik yolun yarısına
Misafirsin bende ömrüm
Konuşalım uzun uzun
Gidiyorsan sende ömrüm
Ömür yolcu musun yoksa
Zulüm halkasını taksa
Zincir boğazını sıksa
Nefes kalmaz tende ömrüm
Zulümden yılıp ta gitme
Beni per perişan etme
Bu yoldaşını terketme
Böyle kara günde ömrüm
Kul Sefili alış buna
Yavaş yavaş geldin sona
Bir fırsat daha ver bana
Gitme gel sen önde ömrüm.
DEDİLER
Ben senin sevdandan divane olup
Dağları deldim de, Ferhat dediler
Mecnunun Leyla'yı sevdiği gibi
Çöllere düştüm kabahat dediler
Mecnunun çölünde kaldım bir zaman
Türlü hayallere daldım bir zaman
Yollarda bezirgan oldum bir zaman
Senin ki çekilmez hayat dediler
Keremdim, Aslıya vuruldum geçtim
İnce bellerine sarıldım geçtim
Aşkın şerbetini zehirden içtim
Korkma öldürmez ki bayat dediler
Garip, Şah Senemi aldı dolaştı
Beraberce nice sahralar aştı
Baktım limana bir gemi yanaştı
Dışarıya gitmez iç hat dediler
Sefili bu aşkın oldu hamalı
Bir tarafı yırtık biri yamalı
Seher vakti gördüm güzel cemali
Alda leblerinden sen tat dediler. |
|
|
|
|
|
|