Sivas’ın Kangal ilçesine bağlı Mescitli (Kertme)
köyünde 1848’de doğdu. Asıl adı Bekir’dir. Babası çiftçi Halil ağa
daha o çocukken öldü. Anası onu büyütmek için çok sıkıntı çekti.
Bekir, biraz büyü yünce köy odalarına gidip gelmeye başladı.
Oralarda halk şiir ve hikayelerini dinleyip öğrendi. Köyünden Fatma
adlı kıza tutuldu. Bir gün Delik- taş köyüne uğrayan Aşık
Ruhsati’yle karşılaştı. Sesini beğenen Ruhsati onu yetiştirmeyi
üstlendi. Birlikte köy köy dolaştılar, düğünlerde derneklerde saz
çalıp şiir söylediler. Ustası ona Mesleki adını taktı. Babasının
diretmesi yüzünden Bekir, sevgilisini kaçırmak zorunda kaldı. Fakat
mutluluğu çok sürmedi. Birkaç yıl sonra karısı soğuk algınlığından
kışın öldü, geride üç çocuk bıraktı. Konu komşunun yardımıyla
Mesleki yeni den evlendi. 1930’da Kertme’de öldü.
Dadaloğlu ile Emrahı çok seven ve Ruhsati’den etkilenen Mesleki,
toplumsal gerçeklere ustası kadar ilgi göstermedi, daha çok aşk,
ölüm, ayrılık, mutsuzluk temlerini işledi, ama çevresindeki bazı
yerel durumlara değinmekten de geri durmadı.
Asım Bezirci
Türk Halk Şiiri
|
DOLANI DOLANI GELİR
Dolanı dolanı gelir
Ölüm yavaşça yavaşça
Kalem alıp yaz derdimi
Gülüm yavaşça yavaşça
Söyünmüyor bir dem narım
Sevda oldu öz diyarım
Güz dedi geçti baharım
Selim yavaşça yavaşça
Garip gönlüm durmaz oldu
Gözüm ırak görmez oldu
İşe güce varmaz oldu
Elim yavaşça yavaşça
Sevdiğim bu yana bakmaz
Kaş eğip kirpiğin yıkmaz
Kırıldı kanadım kalkmaz
Kolum yavaşça yavaşça
Şu dünyaya güvenilmez
Ölmeyince kan kesilmez
Mesleki’m artar eksilmez
Zulüm yavaşça yavaşça
GÖNÜL YAYLASINDA ÜÇ GÜL AÇILMIŞ
Gönül yaylasında üç gül açılmış
Ak gül kırmızı gül hele sarı gül
Birbirinden güzel doğmuş ayılmış
Ak gül kırmızı gül hele sarı gül
Birisi olmuştur başlar belası
Biri domurlanmış ateş paresi
Birisi de İrem bağı lalesi
Ak gül kırmızı gül hele sarı gül
Nevbahardır yaylalara göçülmüş
Yelinden dolu bade içilmiş
Elvan elvan olmuş taze açılmış
Ak gül kırmızı gül hele sarı gül
Aşık isen terkeyleme himmeti
Ustamdan gayriya etmem minneti
Birin Mesleki’ye yerse Ruhsati
Ak gül kırmızı gül hele sarı gül
SEN DE YİTİRMİŞSİN CÜMBÜŞÜ
Sen de yitirmişsin eski cümbüşü
Yoksa farıdın mı belalı dağlar
Akıttım gözümden kan ile yaşı
Tarih üç yüz beşe geleli dağlar
Tor sunalar sende gezmez mi oldu
Sakiler badeni süzmez mi oldu
Aşıklar medhini yazmaz mı oldu
kalmazmış insanın kemali dağlar
Şimdiki devranda geçim zor oldu
Okudum manayı dersim hiç oldu
Arkacında boş sürüler nic’oldu
Başı koç yiğitli kaleli dağlar
Olma Meslek gibi zarı terkeyle
Terkeyle sitemi arı terkeyle
Gel miras kalacak karı terkeyle
Yalandır dünyanın temeli dağlar
SAKİ BAŞIN İÇİN BİR ÇARE YETİR
Saki başın içini bir çare yetir
Ateş aldı yüreğimde yangın var
Yanaktan dudaktan bir katre getir
Ateş aldı yüreğimde yangın var
Hasretlik yakıyor gülleri harı
Sardı kıvılcımlar kurb ü civarı
Seyreyle söner mi gönlümün narı
Medet medet deryalarda yangın var
Bir gün olur Mesleki’yi ararsın
Niye böyle sevdalıyı kınarsın
Alışırsın tutuşursun yanarsın
Yakın gelme üzerimde yangın var |
|
AZRAİL SERİME ÇÖKTÜĞÜ ZAMAN
Azrail serime çöktüğü zaman
Kırılır kanadım kol yavaş yavaş
Mevlam nasip etsin din ile iman
Akar gözlerimden sel yavaş yavaş
Yüksek uçan gönül yorulur bir gün
Mizan terazisi kurulur bir gün
Herkesin ettiği sorulur bir gün
Döner mi yarabbi dil yavaş yavaş
İl keyfi yetirdin çaldın çağırdm
her çeşitten yedin sürdün savurdun
İşte toprak senin vatanın yurdun
Çekilir fenadan el yavaş yavaş
Kabrim üzerine dikerler taşı
Kimin gölgesine saklarsın başı
Baba oğul görmez kardaş kardaşı
Gider geri dönmez yol yavaş yavaş
Isıcak ılıman suyum koyarlar
İyi kötü elbisemiz soyarlar
Mesleki’yim öldüğümü duyarlar
Girer salacama il yavaş yavaş
YARABBİ BİR SAHİP BİR ÇOBAN GÖNDER
Yarabbi bir sahip bir çoban gönder
Koyun belli değil kurt belli değil
Kalmadı safası bezm-i cih
Dev belli değil dert belli değil
Ağniyalar dile destan oldular
Cümle fıkaraya hasman oldular
Tavşan yürekliler aslan oldular
Yiğit belli değil mert belli değil
Halim arz edecek hakim bilinmez
Ahır vakit bu gözyaşım silinmez
Azdı yaralarım hekim bulunmaz
Yara belli değil dert belli değil
Ey Mesleki artık gönül farıyor
Gam gasavet dört yanımı sarıyor
Bütün alem çıkmış vatan arıyor
Yayla belli değil yurt belli değil
SANA BİR ÇİFT CEVABIM VAR GUZELİM
Sana bir çift cevabım var güzelim
Kerem eyle darılırsan demeyim
Seni özge candan sevmek emelim
Yokuşuna yorulursan demeyim
Bir sen bir ben ikimiz de burada
Rakiplerse kol kol olmuş sırada
Artık eksik söz çok olur arada
Kulak verip kırılırsan demeyim
Gönül aynasını sildim ışıttım
Meslek’in gönlünü sana düş ettim
Bugünlerde bir suçunu işittim
Eğer bana yar olursan demeyim
KADİR MEVLA'M SENDEN BİR DİLEĞİM VAR
Kadir Mevla’m senden bir dileğim var
Ver bana bir yavru gönlüm eğlesin
Ellere vermişsin nedir günahım
Ver bana bir yavru, gönlüm eğlesin
Bir yavru isterim hem dudu dilli
Kiraz dudaklı da gerdanı benli
Bir elma yanaklı incecik belli
Ver bana bir yavru, gönlüm eğlesin!
Tavus kuşu gibi göğsü nakışlı
Güvercin topuklu keklik sekişli
Yavrusun aldırmış şahin bakışlı
Ver bana bir yavru gönlüm eğlesin
Misli bulunmasın dünya yüzünde
Altın saçı topuğunda dizinde
Mesleki’nin yüreğinde özünde
Ver bana bir yavru gönlüm eğlesin |