|
|
Murat Muratoğlu
İnsanlarda asaleti kemali
Kaftanında değil özde aradım
Engin gönül ile nurdan cemali
Ey erenler bilin sizde aradım
Güzeli ararım yoktur durağım
Nice yıldır menzilime ırağım
İnsanlık yolunda ben bir çırağım
Murat’ı ateşte közde aradım
|
1957 yılında Murgul'da doğdu. Aşıklık geleneği ve şiirin belirgin olduğu bir ailede büyüdü. İlk ve ortaöğrenimi Artvin'de, yükseköğrenimini İstanbul'da tamamladı.
Yörenin önemli şairlerinden Hodlu Noksani'nin (1922-1964) oğlu olmasına karşın küçük yaşlarda babasının ölmesi yüzünden halk şiirine ilişkin geleneği öğrenmesinde yörenin öteki aşıklarının etkisi oldu.
Yüzlerce sayfayı bulan babasının notlarını ve defterlerini ilk gençliğinde incelemeye başladı. Bu dönemden sonra şiirle daha yakından ilgilenen Muratoğlu, aynı zamanda bağlama çalmayı öğrendi.
Şiirlerinde daha çok sevgi ağırlıklı konuları işleyen Murat Muratoğlu, bazen mahlas olarak da adını kullanmaktadır.
Murat Muratoğlu'nun buradaki tüm şiirleri ilk kez yayımlanıyor.
|
Vurdu Beni
İhaneti yaban elden beklerken
Canımda bildiğim kul vurdu beni
Nice poyrazları bir bir haklarken
Gelip ince esen yel vurdu beni
Naçar kaldım şimdi sensiz neylerim
Her sözü gönlüme bir gam eylerim
Dertli çalar hem de dertli söylerim
Sazımdaki kırık tel vurdu beni
Ölüm olsa ben yolumdan dönmezdim
Binip aşk atına sürüp inmezdim
Kor ateşe düşsem yine yanmazdım
Sönmeye yüz tutmuş kül vurdu beni
Ederinden fazla değeri verdim
Açtım bu gönlümü önüne serdim
Zararı yok olsun ben affederdim
Bir haddini bilmez dil vurdu beni
Murat’sız kalmışım hep çile çeken
Aşkın bahçesini biçmeden eken
Etrafımı sarmış iken bin diken
Bir vefasız gonca gül vurdu beni
Döndürseydim
Döndürseydim geçip giden çağları
Yaşanmamış gibi yeniden başa
Verirdim gönlümde bütün bağları
Ela göz üstünde o kalem kaşa
Ta derinden bu sevdayı yaşarım
Mecnun gibi gezer çöller aşarım
Gelir geçer deme sakın şaşarım
Aldanıp gözümde bir damla yaşa
Geldin de gülmedim gittin gülmedim
Yaşayamam sandım hayret ölmedim
Baharım güzüm yok yazı bilmedim
Bütün mevsimleri çevirdin kışa
Kendime küskünüm herkese dargın
Bitsin artık n’olur gönlünde sürgün
Razıyım girseydin senede birgün
Kurduğum hayale gördüğüm düşe
Aradım
İnsanlarda asaleti kemali
Kaftanında değil özde aradım
Engin gönül ile nurdan cemali
Ey erenler bilin sizde aradım
Paylaştım soframda ekmeği balı
İstemem olmasın kilimle halı
Dostun bahçesinde yeşili alı
Beyazda karada bozda aradım
Ölsem de namerde edemem minnet
Gönlü alçak olmak en büyük sünnet
Sormadım softaya nerede cennet
Hakka doğru giden izde aradım
Kamil olmayana derdim açmadım
Ekmediğim yerde kesip biçmedim
Cimrinin elinden ilaç içmedim
Dermanı yaramda tuzda aradım
Güzeli ararım yoktur durağım
Nice yıldır menzilime ırağım
İnsanlık yolunda ben bir çırağım
Murat’ı ateşte közde aradım
Bulamadım
Saymadın can diye ağlattın beni
Gönlümü bilecek kul bulamadım
Aşkın ateşiyle dağlattın beni
Yanmış yüreğime sel bulamadım
Gem vurdum duyguma ben çoğu zaman
Hasretin yürekte vermiyor aman
Geçse de aradan bu kadar zaman
İçinden çıkacak hal bulamadım
Kördüğüm olmuşum zülfün telinde
Savrulup dururum aşkın yelinde
Sensiz bu şehirde gurbet elinde
Sılama gidecek yol bulamadım
Gelirim
Hiç bilgim olmadı gizli saklından
Bu sırrı gönlümde yaşar giderim
Geçirseydin beni bir an aklından
Bağlasalar durmam koşar gelirim
Dilerim ki biter bu sonsuz sürgün
Kurbanın olurdum inan ki hergün
Sen beni gönlüne düşürdüğün gün
Ne engeller varsa aşar gelirim
Adını anarım kendi kendime
Bağlı kaldım sonuna dek andıma
Aklıma düşünce sığmam bendime
Tüm setleri yıkar coşar gelirim
Sensiz bu dünyada alamam Murat
Sana gelen yollar olsaydı Sırat
İstemem altımda olmasın kırat
Dumanlı dağları aşar gelirim
Gibi
Senden uzakta bir anım
Geçmez sanki aylar gibi
Bir yanım mahzun bir yanım
Coşar deli taylar gibi
Acılar gönlümde kışlar
Kabus olur tamam düşler
Süzülür gözümden yaşlar
Sessiz akan çaylar gibi
On altıya benzer yaşın
Eğilmesin yere başın
Çatma n’olur böyle kaşın
Göz üstünde yaylar gibi
Git
Havalanma öyle gel sen engine
Yaşama umudu düş olana git
Kıymet verme yeni gören zengine
Biraz da yüreği hoş olana git
Hak etmeyenlere hiç değer verme
Kendini bilip de kimseyi yerme
İnat edip bana ayağın germe
Dosta giden yolda kuş olana git
Ödün verme yalan ile dolana
Çalıp çırpıp gözleri aç olana
Ben onları benzetirim yılana
Hayatında dürüst iş olana git
Boş ver gitsin namussuzun yatına
Özenme hiç uçağına atına
Birgün çıkacağız hakkın katına
Doğruluk yolunda baş olana git
Sen Değil misin
Gönlüm aşkın denizinde
Yüzdüren sen değil misin
Terkedip ayak izinde
Gezdiren sen değil misin
Verdin bitmez kahırları
Dolaştırdın şehirleri
Bana dertli şiirleri
Yazdıran sen değil misin
Hasretin gitmez yanımdan
Çok şeyler aldın şanımdan
Beni bu tatlı canımdan
Bezdiren sen değil misin
Sevdan içimde hep yeni
Yaktın kavurdun bedeni
Kırk yaşamdan sonra beni
Azdıran sen değil misin
Yeter
Bir güzel gördüm de tarif edemem
Seni anlatmaya diller mi yeter
Bırakıp da bir yerlere gidemem
Alıp götürmeye yollar mı yeter
Güller açar yüzlerinde gülünce
Bin naz eder sevdiğimi bilince
Övmüş de yaratmış inceden ince
Belini sarmaya kollar mı yeter
Ela göz üstünde bir yaydır kaşın
Dökme cemalini görünsün dişin
Var mı yeryüzünde bir daha eşin
Sana benzemeye kullar mı yeter
Gönlün havalarda sen Kafdağında
Güzellik var hamurunda yağında
Bu kısa ömrümün hazan çağında
Yolun beklemeye yıllar mı yeter
Cihanı Değer
Kirpiğinden bir ok saplı gönlüme
Saklarım yarası cihanı değer
Zulüfunden bir tel alsam elime
Koklarım karası cihanı değer
Yaşayamam bunca dert tasa ile
Ömrümü veririm ben bilebile
Yar sinende ikiz kar beyaz güle
Ölürüm orası cihanı değer
Murat nasıl çeksin bunca zulumü
Birgün deremeden gonca gülümü
Seni yollarında acı ölümü
Beklerim sırası cihanı değer
Giderim
Mevlam koymazsın sen kulunu dara
Aşarım da bu dünyadan giderim
Gün gelir ki senin aşkınla kora
Düşerim de bu dünyadan giderim
Bu sevda sinemde çok derin yara
Alnıma sürdürmen bir zerre kara
Ekmeğin peşinden üç kuruş kara
Koşarım da bu dünyadan giderim
Tövbe ettim tutamadım kaç kere
Beklerim mevladan Murat’ım vere
Birgün çağırdığı o malum yere
Pişerim de bu dünyadan giderim
Yok Benim
Hep değerler akçe ile eş olmuş
Böyle bir dünyada yerim yok benim
Vurgun talan bir esaslı iş olmuş
Haksız kazanılmış birim yok benim
Zaman olur bu hallere şaşarım
Erdem ile engelleri aşarım
Temiz doğdum hep onurlu yaşarım
Arınmayan pasım kirim yok benim
Sevgiyle savrulur aşka koşarım
Ateşte kavrulur korda pişerim
Doğrunun peşine her dem düşerim
Yerlere eğecek serim yok benim
Herşeyin fazlası neyime yarar
Çalıştım kazandım karınca karar
Kimi kar ettimse kimi de zarar
Hep düşeş gelecek zarım yok benim
Bak kim var ardında şöyle bir dön de
Seni yaşıyorum gecede günde
Sevda yollarında giderken önde
Kimseyi baş bilmem pirim yok benim
Benim
Şu evrende bir kişilik yerim var
Zerre bile değil çokluğum benim
Beni bulur daim tipi boran kar
Yine de örtülmez paklığım benim
Acıdan ağrıdan şerbet içerim
Erdem ile hep kendimden geçerim
Birgün gelir bu dünyadan göçerim
Belki farkedilir yokluğum benim
Zaman oldu insanlara küstüm de
Bilemedim yaş tahtaya bastım da
Çamur da atsalar durmaz üstümde
Bulaşmaz görünür aklığım benim |
|
Gönül
Güzeli çirkini özünde ara
Hiç kimseye sitem etme sen gönül
Ol cenneti onun izinde ara
Başkaca bir yola gitme sen gönül
Bil ki her yürekte bir aslan yatar
An gelir dünyayı bir pula satar
Yaralıdır bağrı senden de beter
Kimseyi yabana atma sen gönül
İhaneti unutmazsın bilirim
Birgün çağırırsan hemen gelirim
Nerde gerekirse orda ölürüm
O kadar fazla kin gütme sen gönül
Akçe olmuş şimdi bütün değerler
Onun için başlarını eğerler
Ayaklar altına düşmüş değerler
Dostunu zümrüde satma sen gönül
Getirdin
Senden önce günü bahar yaşarken
Soldurdun bağımı güze getirdin
Nice güzel hep peşimden koşarken
Eğdirdin başımı dize getirdin
Değişmem kokunu bin gonca güle
Diyemem sırrımı kendime bile
Sakındım ki sevdam düşmesin dile
Duyurdun ellere söze getirdin
Sen gideli birgün çilem bitmedi
Atam dedim sevdan baştan gitmedi
Gönlüm ateşlere yandı yetmedi
İnsafsız aleve köze getirdin
Adını yarama merhem eylerim
Sensiz bu hayattı neme neylerim
Her daim adını çalar söylerim
Derdimi türküye saza getirdin
Kimdedir
Vurdu felek doğrultamam belimi
Kimseye sözüm yok hata kimdedir
Sazım bozuk nasıl desem halimi
Söyle usul kimde nota kimdedir
Bu dünya fanidir kimseye kalmaz
Erdemlik bilgelik sonradan olmaz
Olsa da gönülden gönlüne dolmaz
Acep ölçüsü ne çıta kimdedir
Gel herkesten fazla bilirim sanma
Alemde laf çoktur hepsine kanma
Ben de satır mısra okudum amma
Söyle gönül söyle kıta kimdedir
Yine Olmadı
Kederleri neşe edip canıma
Gülmek istedim de yine olmadı
Dertlerimi bir dost alıp yanıma
Bölmek istedim de yine olmadı
Yüreğime gömdüm gamı sızıyı
Mezar bildim her derince kazıyı
Bahtımdaki kader denen yazıyı
Silmek istedim de yine olmadı
Gezdim bir zamanlar karlı Genya’da
Bulamadım düzlük bir yer Konya’da
Murat’sız yaşamdan bıktım dünyada
Ölmek istedim de yine olmadı
Gelsin
Yüzü çevirmesin mevla kulundan
Sıratta kuş olup uçanlar gelsin
Ayrılığın yoksulluğun yolundan
Hiç değilse bir kez geçenler gelsin
Giremez cennete hep ben diyenler
Yoksulun garibin hakkın yiyenler
Aşkın ateşinden gömlek giyenler
Gönlünü sevgiye açanlar gelsin
Murat’sız dünyada yalnız gezerim
Yerinde konuşur doğru yazarım
Acıdan ağıdan bade süzerim
Ben tasa doldurdum içenler gelsin
Neyime
Boğulmuşum sevda denizlerinde
Çırpınmak neyime yüzmek neyime
Kaybolup gitmişim ben izlerinde
Yürümek neyime gezmek neyime
Yüreğimde nasır oldu hasretin
Nedendir bilemem böyle nefretin
Dillerdedir güzelliğin şöhretin
Anlatmak neyime yazmak neyime
Issız gecelerde gelip yoklarım
Gönül sarayımda köşkte saklarım
Lale diye sümbül diye koklarım
İncitmek neyime üzmek neyime
Öğrendi
Söylettiren bir vefasız yar idi
Bağlama çalmayı yekten öğrendi
Evvel ezel hep gönlünde var idi
Güzeli sevmeyi çoktan öğrendi
Yüreğinde aşkın ateşi dolu
Ömrünce aradı o doğru yolu
Sokmadı Allahla araya kulu
Hakka giden yolu haktan öğrendi
Tutamadı çarelerin dalını
Hemen koptu uzatınca elini
Yoksul ile perişanın halini
Baş dara düşünce yoktan öğrendi
Yeri geldiğinde sever mertliği
Zamanında karşı koyup sertliği
İnsan gibi yaşamayı fertliği
Gönlü zengin gözü toktan öğrendi
Gidem
Bulamam gönlüme bir eş
Nere gidem nere gidem
Beni yakmaz başka ateş
Kora gidem kora gidem
Bağım bahçem şimdi kurak
Daldan yere düştü yaprak
Alma beni kara toprak
Yara gidem yara gidem
Sattım tütünü sergeni
Neyleyim atlas yorganı
Takın boynuma urganı
Dara gidem dara gidem
Gördüm
Şu dünyada ben bir ömür geçirdim
Talan düzenine uyanlar gördüm
Onurunu en son sırada bile
Tutmayıp yerlere koyanlar gördüm
Dalında yediler bağda kirazı
Demezler ki geri kalsın birazı
Hep onların dönüm dönüm arazi
Doğduğu ülkeyi soyanlar gördüm
Hortumlayıp çalar tutar yükünü
Bulamadım temizini akını
Ayırmadan içlerinden tekini
Hepsi ile gurur duyanlar gördüm
Bilseydim bu çifte standart niye
Henüz girdikleri gün on yediye
Üç kilo baklava çaldılar diye
Gençleri zindana koyanlar gördüm
Neden bu doymazlık bilinmez neden
Erdemdir insanı bil insan eden
Arsızlık gömleğin bir büyük beden
Dikip de üstüne giyenler gördüm
Çok derinde nasıl kapansın yara
Murat bu gidişi hayra mı yora
Çıkarları için beyaza kara
Bazen de kapkara diyenler gördüm
Duruyor
Ela mı yeşil mi neydi gözlerin
Baktığın yerlerde izi duruyor
Sanma ki küllendi kapanda yara
Yaktığın ateşin közü duruyor
Adına türküler yaktım okudum
Mızrap ile telden tele dokudum
Yar senin gönlünde hiç mi yok idim
Kalbimde bitmeyen sızı duruyor
Yaşamın anlamı hiç olmadan gel
Sevmekle sevilmek suç olmadan gel
Herşey için birgün geç olmadan gel
Gitti ömrün çoğu azı duruyor
Geçti bu yıllarım yokuşla düzle
Belki de bir bendim dünyada fazla
Giderim huzura bilmem ne yüzle
De ki Murat öldü sazı duruyor
Oğlum
Adam sanma her elbise giyeni
İnsanda sermaye özüdür oğlum
Ozan bilme iki türkü diyeni
Onun diploması sazıdır oğlum
Tanrı hem yaratır hem de can verir
Canlılarda kulak duyar göz görür
Hareket edince ayaklar yürür
Bütün yükü çeken dizidir oğlum
Havalanma tadına var enginin
Önemi yok insanların renginin
Dünya kadar varı olan zenginin
Öz malı beş metre bezidir oğlum
Onur’la yürürken bakma ardına
Oku çalış faydalı ol yurduna
Uzat ellerini dostun derdine
Unutma babanın sözüdür oğlum
Sen gönül bağımda tomurcuk narsın
Şimdi gençsin her şey baki sanırsın
Birgün gelir rahmet ile anarsın
Ömrümün son demi güzüdür oğlum
Seni
Bil ki ne vazgeçer ne bıkardım
Görseydim bu yolun başında seni
Alıp kollarıma dağa çıkardım
Bursa’nın karında kışında seni
Dökülsün alnına kakülün tel tel
Değmesin saçına dağıtmasın yel
Ne dokunsun sana bir yabancı el
Ne de görsün kimse düşünde seni
Sanma ki alışır sanma doyardım
Seninle birgünü çağa sayardım
Sensiz geçen ömrü nere koyardım
Tutsaydım kalbimin dışında seni
Düştü gönlüm bir amansız kedere
Bu sitemler sana değil kadere
Ağlamam düşersin diye sen yere
Saklarım gözümün yaşında seni
Ölüm belki uzak belki de yakın
Duyarsan haberim üzülme sakın
Uzat ellerini şöyle bir dokun
Hissederim mezar taşında seni |
|
|
|
|
|
|