Süruri, 19 uncu yüz yılının başlarında, Sillenin Karhane şimdiki «Subaşı» mahallesinde doğmuş; ilk tahsilini Sille medresesinde
yapmış, 19 uncu asrın yarısında İstanbula gitmiş, Saraya intisap ve
yüksek bir mevki işgal etmiştir.
Sururinin bu kudretini çekemiyen diğer halk şairleri onu genç
yaşında zehirliyerek ve bu suretle daha önemli eserler vermesine
mani olmuşlardır.
Zehirlendiğini anlayan Süruri :
Süruriyim vatanım yok,
Eğlenecek mekanım yok,
Ölürsem bir nişanım yok,
Mezarım gurbet illerde..
Feryadını kopararak 1272 hicri yılında gözlerini ebediyyen
kapamıştır.
Sürurinin sülalesine Kurt Mehmet Oğulları denmektedir. Asıl adı
Osmandır. Kör Bekir «Zehri», Haci Musa, Berber Mustafa adında üç
kardaşı vardır. Bu dört kardaştan Süruri, Zehri, Berber Mustafanın
oğlu Nigari şairdirler.
Süruri henüz medrese hayatında iken şiirlerini sazile terennüm
ederdi. İlk eserlerinde üstadlarının, bilhassa Şeminin takdirini
kazanmış ve muhitteki halk şairlerinin alakasını celbetmeye muvaffak
olmuştu.
Sürurinin kendi el yazısı ile yazılmış bir cönkünü, Silleli
Abdülcelil efendiden merhum Babalık sahibi Mazhar bey almış geri
vermemiştir. Bu cönk, hali hazırda kimde olduğu malum olmamakla
beraber neşredilmemiş, gizli olarak kalmıştır.
Bu kıymetli şair hakkında değerli Folklorcularımızdan M.Ferit Uğur,
Sadettin Nüzhet Erğun, Konya halk harsiyatında ve yine Sadettin
Nüzhet Erğun «19 uncu asır şairlerinden Silleli Süruri»
eserlerinde kıymetli fikirler, vesikalar, şiirler neşretmekle
beraber; Abdülkadir Erdoğan da Konya mecmuasında neşretmişlerdir.
Gerek M.Ferit Uğur, Sadettin Nüzhet Erğun ve gerekse M.Zeki bu
kıymetli halk şairini Türk gençliğine tanıtmak için takdire şayan
mesailerde bulunmuşlardır. Bilhassa, M.Ferit ile M.Zeki Dalboyun
arasında (1) bir münakaşa cereyan etmiştir.
Ben burada Sürurinin kendi el yazıları ile (1250) hicri yılında
yazdığı divanında mevcut olan Koşma, Divan, Semai, Kalenderi
şiirlerini ve şimdiye kadar müteaddit mecmua ve kitaplarda
neşredilen şiirlerini bir araya toplayarak neşredeceğim. Bu suretle
Türk halk ve hersiyatına ufak bir yardım yapabilirsem bana ne
mutlu...
(1) Yeni Fikir Mecmuası 27, 28, 29 sayılarında
Sillenin Halk Şairleri
A. Kemal Akca
Konya 1940
|
-1-
Düşürme sevdiğim beni dillere
Sırrımı aleme ifşadan sakın
Varupda meylini verme ellere
Sevdalı başımı kavğadan sakın
Derdü aşkın gibi bir müşkül beter
Varmıdır dünyada ey kalbi hacer
Hatıra gelmez mi ol havali mahşer?
Huzuru divanda davadan sakın
Bir ah etsem arşı alaye çıkar
Korkarımki çarhı gerdunu yıkar
Nari aşkım benim dünyayı yakar
A kuzum kendini cefadan sakın
Felekten başıma yağsa gam taşı
Dutarım daima açarım başı
Süruridir durmaz gözlerim yaşı
Akar deryalanır dalgadan sakın
-2-
Yine allar geymiş şahi hubanım
Günde yüzbin türlü elvan gösterir
Mestane bakışlı ahu ceranım
Gözleri bağdadı kalkan gösterir
Geyme güzel geyme telli kumaşlar
Aşıkın görürde fığana başlar
Seyfi acem gibi ol siyah kaşlar
Kalemdir katlime ferman gösterir
Aklımı şaşırdı bir hüsnü melek
Sarsılır yüzünü görse ne felek
Sırmalı sim düğme ilikli yelek
Geçer karşımızda pistan gösterir
Süruri derdine nice dayasun
Hicri firakınla game boyansun
Layıkmıdır böyle kül olsun yansın
Her bir edan günde bin kan gösterir
-3-
Selam eylen varın söylen o dosta
Garip halim gelsin seyran eylesin
Mihnet firaşında yatarım hasta
Çaresiz dertliyim derman eylesin
Feleğin sillesi eyledi sersem
İflah olman derler her kime sorsam
Beni bir ağlar yok eğer ölürsem
Meğer nazlı yarim figan eylesin
Bir nefri gam benim düştü tabrıme
Görse Lokman tahsin eder sabrıma
İhtimaldır bile gider kabrime
Başıma taş deyü nişan eylesin
Süruri der dilber konup göştükce
Unutmasın beni gelüp geştikce
Ziyaret etmiye yolu düştükce
Ruhuma fatiha ihsan eylesin
-4-
Nice bir yaş döker ağlarsın kanlar
Garip öksüz melil yarsız Süruri
Gönül bahçesinde taze fidanlar
Meyvası tükenmiş narsız Süruri
Temelden kurumuş olmuş tarumar
Kabil olmaz yüzbin eylesen timar
Zevalını bulmuş cümle hep eşcar
Evi harap bağı yarsız Süruri
Sırrını bildirme sakın namerde
Başını uğradır onulmaz derde
Olur olmaz elin erdiği yerde
Niçün böyle gezen karsız Süruri
Ezelden karımız bizim bu yanmak
Mihnet şarabını nuş edüp kanmak
Ehli aşka göre nolsun utanmak
Ko desinler bana arsız Süruri |
|
-5-
Nazar etsem güzel yüzünü örter
Lebi mercan bana eylemez ülfet
Beraber taşila zümrüdü tutar
Cevahir incuye kalmadı rağbet
Fakirlik ademe olursa hail
Acep mümkünmüdür vuslata nail
Zemane dilberi zengine mail
Ederler itibar var ise devlet
Siyah zülfün gölğesinde dolanmaz
Safayı zevkedüp bir dem gülünmez
Hakikatli civan şimdi bulunmaz
Nafile kendine eyleme zahmet
Süruri söylenir aşka gelince
Arabi Farisi Yunan dilince
Erenlerden destur izin olunca
Benim sevdiğimi verirler elbet
-6-
Bu aşkın ateşi yaktı vücudum
Düşürdüm gönlümü mahi tabane
Bütün emlakimi yoluna koydum
Dahi canım feda şahi hubane
Bulandım bir zeman aktım duruldum
Kuytulara geçüp şimdi dur oldum
Yeni baştan bir huriye vuruldum
Keman ebru gözü ahu cerane
Cefakar okunu sıneme çaktı
Çevirüp yüzünü kahrile baktı
Derune göz koyup aşıkı yaktı
Bıraktı akibet ahu süzane
Camı fikrat beni eyledi berbat
Heman bülbül ğibi eylerim feryat
Süruri bendesin eylemez azad
Kah hapse koyar kah zindane
-7-
Kadir mevlam beni düşürdün derde
Bu derdime sen dermanı yetiştir
Beni muhtaç etma olur bir derde
İnayet et şol lokmanı yetiştir
Bahri sevmekten ilacın gönder
Dertli vücudumu sıhhata dönder
Ayni hayat şerbetin sen bana sundur
Hızır elidden şol peymanı gönder
Ecelin hırhasın egnime aldım
Ömrüm sefinesin engine saldım
Girdabı gam içre firkatte kaldım
Nuh gibi bir keşti bani yetiştir
Haşa kudretinden bahsetmek mehal
Bahri himmetinden olurmu süal
Hazreti Eyyube olursa misal
Süruriye sabrı ihsanı yetiştir
-8-
Dinlen hey ağalar derdimi bugün
Sözü şeker lebi bale vuruldum
Hatırımdan gitmez lalei gülgun
Ruylarında olan ale vuruldum
Eğnine geymiş mücevher diba
Maarif sadelik mahbubi ziba
Yaktı vücudumu kameti tuba
Boyu servi gibi dale vuruldum
Mecnun gibi daim gezerim sahra
Cihane gelmemiş böyle dilara
Kemandır ebruler ruhları hamra
Zenehdinde olan hale vuruldum
Süruri der aşkın bahrı boşandı
Beyaz gerdanına benler döşendi
Kırmızı levharı kuşak kuşandı
İnce belde olan şale vuruldum |