Teslim Abdal kimdir sorusunu yanıtlamak zor. Çünkü
karşımıza dört ayrı yerde ayrı
ayrı zamanlarda yaşamış dört Teslim Abdal çıkarılıyor.
Bunlar:
1) Teslim Abdal, Onyedinci yüzyılda yaşamış. Asıl adı Mehmed olan,
Sultan Dördüncü Murad döneminin bir Bektaşi ulusu. Yeniçeri ocağının
Halife Babası, yani Büyük Baba Efendisi. Bağdat seferine katıldığı
öne sürülüyor. Bu Teslim Abdal'ın:
"Teslim Dede Teslim Baba
Ey kahraman Türk Milleti"
başlığıyla başlayan bir Mehter marşına konu olduğu iddia ediliyor.
Teslim Abdal'ın yurdumuzun üç yerinde türbesi bulunmaktadır.
Birincisi Trakya'da
Keşan'a bağlı Teslim Abdal köyünde. İkincisi Denizli dolaylarında,
üçüncü türbesi ise,
Çorum'un Teslim köyünde.
2) Denizli'de tekke ve türbesi olan Teslim Abdal.
3) Denizli'de türbesi bulunandan ayrı bir Teslim Abdal ise Çorum'un
Teslim köyünde
tekkesi ve mezarı olan Teslim Abdal hakkında daha geniş bilgi için
Alevilik Araştırmaları
Dergisi, sayı: 1, Mayıs 1998 Can Yoksul, İki Alevi Şairi s: 120-174
bakılabilir.
4) Ankaralı Teslim Abdal.
5) Elazığ'ın Baskil ilçesine bağlı Şeyh Hasan (Şıh Hasan) köyünde
olduğu öne sürülen Teslim Abdal. Bunlardan hangisi doğru
bilinemiyor. Şimdilik hepside karanlıkta. Biz hepsini birden
sunuyoruz. Kesin bilgiler ortaya çıkıncaya değin böyle sürecek.
Bunlar ayrı ayrı Teslim Abdal'lar da olabilir, bir Teslim Abdal da.
Teslim Abdal şiirlerinde doğru yola girdikten sonra kişinin korkup
çekineceği bir engel kalmadığını, Alevi -Bektaşi geleneğinde yol
göstericilik duygusunun yoğunluk kazandığını, Kur'an surelerinin
kişinin nesnel varlığında görünür duruma geldiğini, kişinin bir tür
''canlı Kur'an'' olduğunu sezer, sezinletir. vurgular ve sergiler.
Onda Ali ve On iki imam sevgisi sevgilerin en yücesidir:
Teslim Abdal eder Şems'in Çırası
Errahmandır iki kaşın arası
Güzel Bismillah'la Elham suresi
Elif-lam-mim inmiş hattın üstüne
17. yüzyıl Alevi ozanlarının en büyüklerinden biri. Yaşayışı ancak
kendisinin ve başka ozanların şiirlerinden çıkarılabiliyor. Buna
göre Teslim Abdal, tarikatta yüksek yeri olan bir pirdir. Denizli'de
kendi adı ile anılan Bektaşi tekkesinde gömülüdür. Ona göre insan
dile gelip konuşan, bütünlüğü içinde Kuranı kendi özünde taşıyan bir
varlıktır. Dahası insan Kurandır.
İran Safevi Devleti yararına, daha önce kendilerinden söz ettiğimiz
Alioğlu, Dedemoğlu, Kul Nesimi gibi ve belki de onlarla birlikte
siyasal olaylara karışmış, çabalara girmiştir. Müridi Kul
Mustafa'nın bir nefesinden anladığımıza göre Teslim Abdal da
Bedreddinli'dir. Tanrı'nın insan varlığında birleştiğini, onunla
özdeşleştiğini, insanın tanrının ışığı olduğunu savunur.
Teslim Abdal'ın piri Alioğlu'dur. Bunu bir nefesinde Teslim Abdal
kendisi söylemektedir.
Pirim Alioğlu'ndan bize gel oldu
Mürşid duydu, müşkilimiz halloldu
Yardımcımız Şah-ı merdan Ali oldu
Urum'a yolladım gönül kuşunu
Teslim Abdal yukarıda adı geçen arkadaşları gibi hükümet
kovuşturmasına uğramıştır. Çok güçlü ve ülkücü bir ozandır. Ünü
yaygındır. Eserleri günümüze dek gelmiştir (C. Öztelli, Bektaşi
Gülleri, s: 370). Teslim Abdal Tanrı insanla görünür. İnsan yüzünde
yazılı bir Kur'an vardır der.
Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün
Dünya kadar malın olsa ne fayda
Gerçekte yaşamı üzerine ayrıntılı bilgi yok. 11. Mahmut'un emriyle
düzenlenen "Bektaşi Tekkelerinin Teftişi" ile ilgili bir defterden o
dönemde Sivas'a bağlı Mecitözü ilçesinin kendi adıyla anılan köyünde
bir zaviyesi bulunduğu öğreniliyor. Bir şiirinde de pirinin XVII.
yüzyıl şairlerinden Alioğlu olduğunu bildirilmekte, bir başka
şiirinden ise Dedemoğlu'nun arkadaşı olduğu anlaşılmaktadır.
Denizli'de, adıyla anılan tekkede yatan Teslim Sultan Abdal'ın bu
şair olup olmadığı da bilinmemektedir. Bir şiirinde "Dördümüzü bir
araya sürdüler / Eriş Teslim Abdal gel imdad eyle" diyerek onu
yardıma çağıran Kul Mustafa'nın da daha önce sanıldığı gibi Kayıkçı
Kul Mustafa olmayıp Teslim Abdal'ın müridi başka bir Kul Mustafa
olduğu ortaya çıkarılmıştır.
Gel ha gönül havalanma
Engin ol gönül engin ol
BİR BAŞKA ÖYKÜ
-Maarif yayınevi tarafından çıkarılan M. Halit Bayrı'nın Aşık Virani
divanında, Teslim Abdal isminde bir aşığın var olduğu, ancak nerede
ve ne zaman yaşadığının bilinmediğinden bahsedilmektedir.
-Ayrıca, Erman yayınevi tarafından yayınlanmış, İbrahim
Aslanoğlu'nun Söz Mülkünün Sultanları adlı eserinde de Teslim
Abdal'ın asıl yaşadığı yerin bilinmediği, fakat Çorum'da bir Teslim
Abdal köyünün bulunduğundan oralı olduğuna ilişkin tahminler
yürütülmüş olduğu görülmektedir. Bu konuda Can Yoksul (A.Haydar
Avcı)'nın Alevilik Araştırmaları dergisinin ilk sayısında geniş bir
araştırma yer almaktadır.
-''Teslim Abdal Elazığ'ın Baskil ilçesine bağlı Şeyh Hasan (Şıh
Hasan) köyündendir. Şeyh Ahmet dedenin torunlarından dördüncüsü olan
Şeyh Melek kolundan gelen Kalender Abdalın oğludur. Kalender Abdal
da bir gerçektir ve nefesleri vardır. Bu köyün Doğu tarafında Şeyh
Ahmet dedenin Türbesi ve civarında da köyün mezarlığı vardır. Batı
tarafında bir tepenin arka yüzünde de Teslim Abdal'ın türbesi ve
onun çevresinde de ondan gelen torunlarının mezarları vardır.
Teslim Abdal'ın ikinci oğlu Süleyman'dan doğma Derviş Ali'nin
mezarındaki tarih 1172 dir. Bundan anlaşılacağı üzere Rumi 1090 da
miladi ise 1670 yıllarında yaşamış olduğu anlaşılır.
Teslim Abdal'ın beş oğlu olmuştur. Adları şöyle : İmam, Hüseyin,
Süleyman, Bektaş ve Cafer'dir. Bunlardan İmam Teslim Abdal'ın
sağlığında öldüğü için, Ceddi Şeyh Ahmet dede mezarlığında
gömülüdür. Hüseyin oğlunun mezarı Teslim Abdal'ın türbesi içinde,
Süleyman, Bektaş ve Cafer'in mezarları ise Teslim Abdal
mezarlığındadır.
Süleyman oğlundan gelen derviş Ali'nin türbesi de Şeyh Ahmet dedenin
türbesi bitişiğinde kargir kubbeli bir türbedir. Derviş Ali de bir
gerçek Er'dir. Yaygın nefesleri vardır.
Teslim Abdal'ın sayısı çok olan nefesleri vardır. Ama elimize ancak
yetmiş kadarı geçmiştir. Köyünde onun soyundan gelenler de bir
zihniyet vardır ki onun eserlerini kimseye vermeyip sıkı Sıkı
saklıyorlar. Bu yüzden fazla elde edemedik.
Teslim Abdal ata ve dedelerine saygılı bir kişi idi. Bu yüzden
öldüğü zaman kendisine daha fazla ilgi gösterilip, Şeyh Ahmet dedeye
daha az ilgi gösterilme ve bu yüzden de saygısızlık etmiş olması
ihtimaline karşı, kendi mezarının bugünkü Tepe Düzü mevkiine
yapılmasını vasiyet etmişti. Onun için Şeyh Hasan köyünün iki
mezarlığı var. Teslim Abdal'dan sonra bu soydan gelen kişiler Teslim
Abdal mezarlığına defnedildiler. Yalnız Teslim Abdal'ın oğlu İmam
Teslim Abdal hayatta iken vefat ettiği için Şeyh Ahmet Dede
mezarlığına defnedildi.
Teslim Abdal'ın halk arasında söylenen bir söylencesi şöyledir :
Teslim Abdal'ın yaşadığı yıllarda İbrahim Paşa adında, Osmanlı
Padişahının seyis başıısı vardır. Bu zat bir gece rüyasında
Şeyhhasan köyünü, oradaki Şeyh Ahmet dede yatırını görür. Yatırın
üzerine başındaki fesi çıkarıp koyar, daha sonra hiç el değmeden
fesin tekrar başına konduğunu görür. Bu rüyanın etkisi ile Şeyhhasan
köyünü aramak üzere yola çıkar. Araya araya Fırat nehri kıyısına
gelir. Oradan da o zamanın tek nehir nakil aracı olan Kelek ile
nehri geçip köye gelir. Köyde başı kavuklu bir çok Dede ve
Şeyh vardır. Bunların hepsi kendi çaplarında mucize sahibi
kişilerdir. Teslim Abdal ise divana kabul edilmediği için adamdan
sayılıp cemaatte yer alamaz. İbrahim Paşa bu kavuklu kişilere
rüyasını anlatır. Kavuklular << Peki Paşam, sen kurban kes köylüye
yedir, biz gerekeni yaparız>> derler. İbrahim Paşa birinci gün bir
kurban keser ve Şeyhin birisi İbrahim Paşanın fesini el değmeden
başına giydirmeyi dener, başaramaz. İkinci günü bir kurban daha
keser bu defa bir başkası dener, gene fesi Paşaya giydiremez.
Böylece kırk gün kurban kesme ve denemeler sürer. Derken İbrahim
Paşa hiddetlenir ve : << Benim rüyam yalan değildir. Mutlak
içinizden birisi fesi bana giydirecek>> der. << Eğer bunu
başaramazsanız hepinizi kılıçtan geçireceğim>> diye bir korku verir.
Bunun üzerine herkes telaşlanır, ne yapacaklarını şaşırırlar.
Neticede orada bulunanlardan birisinin aklına Teslim Abdal gelir.
Belki bunu Teslim Abdal yapar, derler ve hemen denemeye koyulurlar.
Teslim Abdal fakir olduğu için civar köylerden olan Boran köyünün
sığırlarını otlatmaktadır. Bir kaç kişi hemen yola çıkar, Teslim
Abdal'ı bir otlakta bulurlar. <<Aman sen bilirsin, İbrahim Paşa
gazaba geldi, bizi kılıçtan geçirecek, bizi kurtar>> diye
yalvarırlar. Teslim Abdal <<ya benim bu sığırlarım ne olacak>> der,
<<biz senin sığırlarını otlatırız>> deyip, iki kişiyi sığırların
yanına bırakırlar, diğerleri de Teslim Abdal'la birlikte Şeyh Ahmet
Dede yatırının yanında bekleyen İbrahim Paşaya gelirler. İbrahim
Paşa Teslim Abdal'ı görünce, rüyasında gördüğü kişi olduğunu hemen
tanır. Çevresindekilere <<işte bu yapar>> der. Yine kurban kesilir,
dualar edilir, köylü yer içer, Türbenin içine girerler. İbrahim Paşa
fesini çıkarıp yatırın üzerine koyar. Teslim Abdal'ın nazan ile fes
Paşanın başına gelir. Üç defa bu tekrarlanır. Paşa kalkıp diğer
kavuklulara dönerek : <<Hey Allah'tan korkmazlar, Gerçek kişi ve
Gerçek Er bu zat imiş, sizler kendinize boş yere süs veren
yalancılarsınız>> diyerek onları kovar. Sonunda Paşa Teslim Abdal'ın
dua ve himmetlerini alıp gitmek üzere Fırat Nehri kenarına
geldiğinde, Teslim Abdal geri çağırtır ve ona bir delilik yaparak
aklını karıştırır. Paşada <<Eyvah iyi bir Er imiş ama deliymiş>>
diye ikirciklenir. Teslim Abdal Paşaya <<şimdi gidebilirsin>> deyip
gönderir.
Orada bulunanlar Teslim Abdal'a merakla neden böyle yaptığını
sorarlar. O da: << Böyle yapmasaydım, köyümüzde ne ikrar kalırdı ne
iman kalırdı ne de tarikat kalırdı. Hepsini Paşa alıp götürürdü.
Şimdi ikirciklendiği için hepsini burada bıraktı>> der. İbrahim Paşa
oradan ayrılıp Malatya iline gelir ve bugünkü Paşa Köşkü denilen
mevkide ev yaptırıp konaklar.
Seherde bir bağa girdim
Ne bağ duydu ne bağbancı
El vurdum güllerin derdim
Ne bağ duydu ne bağbancı
Teslim Abdal'ın torunu Derviş Ali'de dedesi gibi divane ve ermiş bir
kişi idi. Şeyhhasan köyünün bir kaç saat batısında Kale köyü var. Bu
köyün yamacındaki dağda da, Hz. Muhammed zamanından Battal Gazi
zamanına kadar gelip Hz. Muhammed' in verdiği emaneti Battal Gazi'ye
getiren Battal Gazi'nin piri Abdulvahab'ın yatırı bulunmaktadır.
Kale köyünün bir kaç saat batısında ise Adaf köyü bulunmaktadır.
Derviş Ali bir gün Adaf köyünde bir cemde otururken şöyle der:
''Nefestir adamı talar, Adara Elmaya salar,
Üç Kürt oğlu suya dalar Battı m'ola çıktı m'ola''.
Köylüler Derviş Ali'nin gerçek bir kişi olduğunu bildikleri için
hemen adam koştururlar. Fırat Nehri kıyısındaki elma bahçesini
kontrol ettirirler. Bakarlar ki kürt çocukları elma çalmaya
gelmişler, elma çalarken suya düşmüşler ve boğulmak üzereler.
Hemen çocukları kurtarırlar.
Derviş Ali ölmeden önce Teslim Abdal'ın yatırı yanında uzanıp
yatmasının saygısızlık olacağı gerekçesi ile kendi mezarını başka
yere yapmalarını ister. Şimdi yatın Şeyh Ahmet Dede yatın yanında ve
ondan biraz daha küçüktür.
Şeyh Hasan köyünün kıble yönünde ve köyün hemen önünde Murat suyu
akmaktadır. Murat suyunun karşı kıyısında ise Korucuk köyü vardır.
Bu köyde Hasan Dede isminde bir de yatır vardır. Bu zata Hasani
Basri de derler. Bu zatın Bağdat'tan geldiğini ve sonunda da su ile
Bağdat'a gideceği çok önceleri büyüklerimiz tarafından söylenirdi.
Bir süre önce Murat taştı. Köylüler yatır gidecek diye telaşlandılar
ve çevre köylerden para toplayarak önüne set yaptırdılar. Ne yazık
ki, şimdi Atatürk Barajı yapımı nedeniyle bu yatır gene suyun
altında kalacak ve söylendiği gibi de Bağdat'a gidecek. Bu yatır,
Vakıflar idaresince Eski Malatya (Battal Gazi) ilçesi merkezine
nakledilmiştir.
Hasani Basri'nin yaşadığı tarih belli değil. Yalnız, çok ağır hasta
ve deliler ona büyük bir itikat ile götürüldüğünde şifa bulurlardı.
Teslim Abdal bir beytinde bu zatı övmüştür'' (Yusuf Şahin, Kulhak,
1987, İstanbul, s: 250).
Teslim Abdal ey der eremediniz
Kör idi gözünüz göremediniz
Yetmiş yıl dolandım bilemediniz
Zöhre yıldızı doğup aştı duydun mu?
Teslim Abdal'ın şiirleri öğreticidir, eleştiri öğeleri de taşır. Bu
şiirlerin bir kaç Teslim Abdal'a ait oldukları da düşünülebilir.
Şiirlerde Şah Hatayi etkileri görülür. Erdebil tekkesiyle ilişkisi
olabileceği düşünülse de, şiirlerde daha çok Anadolu Aleviliği
görüşleri egemendir. Öztürkçe söyler, dili sade ve akıcıdır, yerel
söyleyiş biçimlerine ve adetlerine yer verir. Şiirlerinde
Allah-Muhammed-Ali, oniki imam sevgisi egemendir.
Menzil almak ister isen
Gönül sabreyle sabreyle.
Alevi Bektaşi Şiirleri
Antolojisi
İsmail Özmen
Kültür Bakanlığı Yayınları
|