1918 - 28 Nisan 2002.. Şavşat'ın Kuçen (şimdiki adı Kocabey) köyünde doğdu. Asıl adı Gülpaşa Tokdemir'dir. Kuçenli Recai'den günümüze ulaşan bir geleneğin belirleyici olduğu bir sülaleden gelmektedir.
Yaklaşık 15 yaşlarında rüyasında gördüğü kıza aşık olduktan sonra bağlama çalıp türkü söylemeye başladı. Askerdeyken köyüne gelip sevdiğini kaçırmak istedi. Ancak köyüne vardığında, sevdiğinin iki gün önce evlendiğini öğrenince düşüncesinden vazgeçti.
Sevdiğine kavuşamaması üzerine Şavşat'ı terkederek (1950) Adapazarı'na göçtü.
Türkülü halk hikayelerini ustalıkla anlatmasıyla tanınan Aşık Yanguni, 1971'den itibaren her yıl Konya Aşıklar Bayramına katıldı ve atışma dalında başarılar gösterdi.
Aşık Yanguni, yörede anlatılan geleneksel türkülü halk hikayelerinin birçoğunu bilmesi ve anlatmasıyla olduğu gibi, kendi özgün hikayesi "Casim Şah" ile de tanınır.
Aşık Yanguni'ye ilişkin Hayrettin Tokdemir'in "Aşık Yanguni, Hayatı ve Şiirleri" (1980) adlı araştırması yayımlandı.
Aşık Yanguni, Karapürçek'in Mesudiye köyünde öldü ve orada toprağa verildi.
Bekir Karadeniz
|
Gurbet El
Küçük yaştan beri etmez feragat
Bana birçok hal eyledi gurbet el
Bırakmaz yuvamda oturam rahat
İkide bir gel eyledi gurbet el
Kader benim tedbirimi şaşırdı
Dumansız ateşle beni pişirdi
Yerimden yurdumdan ayrı düşürdü
Gözyaşımı sel eyledi gurbet el
Bakın ben nerdeyim cananım nerde
Dağlar oldu ara yerde bir perde
Bir kumaştım satılmazdım her yerde
Sara sara çul eyledi gurbet el
Bazı zehir katar tatlı aşıma
Acımadı gözlerimde yaşıma
İleri de gitsem vurur başıma
Kendisine kul eyledi gurbet el
Kalmamıştır Yanguni'nin takati
Bana çektirmiştir çok meşakkati
Hep bana yükledi türlü hikmeti
Nerde ise del'eyledi gurbet el
Yar
Giyinmiş kuşanmış suya inmişsin
Seni gördüm tazelendim yine yar
Şavkın vurmuş her tarafı tutmuşsun
Benziyorsun taze açmış güne yar
Keklik de sen gibi naz ile seker
Ağzın şeker olmuş dudağın sükker
Acep haznesinden ne zarar çeker
Yazaydı celilim seni bana yar
Eğer şahin isen bizim kola kon
Tülek terlan isen bizim çöle kon
Eğer bülbül isen bizim güle kon
Keklik misin yeşil başlı suna yar
Der Yanguni sende vefa kalmadı
Silindi gönlümde sefa kalmadı
Çekmediğim cevr ü cefa kalmadı
Hiç gelmedin merhamete dine yar
Sevdiğim
Bugün yine şad eyledin beni yar
Düşmüş idim ah u zara sevdiğim
Etmiyor bu gönlüm bir sabr-ı karar
Sendedir derdime çare sevdiğim
Ateşle geçiyor civan çağlarım
Aşkın ile ciğerimi dağlarım
Sanma ayrı yare gönül bağlarım
Ben değilim kalbi kara sevdiğim
Yanguni'yim çağıran da bulursam
Konuşmayla muradımı alırsam
Eğer kavuşmadan asker olursam
Gönderiler bir diyara sevdiğim
Bilmez ki
Niçin ah etmezsin divane gönül
Kimse bu derdime çare bulmaz ki
Herbir meclisime durmaz gelirdi
Daha meclisime varabilmez ki
İçerimde tutuşmuştur közlerim
Dertli koyun gibi kabar muzlarım
Dokunmayın koy ağlasın gözlerim
Daha yar yüzünü görebilmez ki
Bu dertli Yanguni derdini yazar
Gönlüm yangın eder canından bezer
Eller sevdiğiyle sallanır gezer
Yanguni yarini sarabilmez ki
Benim
Çok dertlendim gene yazdım bir yazı
Okuyunca bu derdimi bil benim
Fitnedir perişan eyledi bizi
Her taraftan kapanmıştır yol benim
Bu yalan dünyada bir kez gülmeden
Öleceğim muradımı almadan
Yetişmesen çiçeğimiz solmadan
Bir fidan dik mezarıma gül benim
Bir çare bul ulaş benim işime
Muzır fitne fesat düştü peşime
Cevahirim mezarıma taşıma
Ağlayarak gözyaşlarım çal benim
Menekşe
Yaratan yaratmış güzel bir çiçek
Biter kayalarda açar menekşe
Süslemiş her yanı kokusu gerçek
Etrafına reha saçar menekşe
Dere tepe süslemişsin her yanı
Çiçeklerin cümlesinin irfanı
Bütün canlı mahluk severler seni
Dalından kelebek uçar menekşe
Aşık Yangun sana baktı üzüldü
Ne derdin var boyun böyle ezildi
Yoksa sevdiğini eller mi aldı
Senin derdin beni geçer menekşe
Gözlerim
Sabah seherinde gözüm arıyor
Bakar her tarafı arar gözlerim
Uçan kuştan esen yelden soruyor
Eyüp Eyüp diye sorar gözlerim
Hasret yarasına ilaç olmadı
Kimse bu derdime çare bulmadı
Ben gidemem yavrularım gelmedi
Düşünür veremez karar gözlerim
Yanguni'yim her derdimi açamam
Havalansam kanadım yok uçamam
Candan geçer yavrulardan geçemem
Yavrular yaramı sarar gözlerim
Ağlarım
Otuz aydır asker oldum
Bağlandı yolum ağlarım
Küçük bir izine geldim
Oldu bir zulüm ağlarım
Geldim ki iş işten geçmiş
Yad eller şerbetin içmiş
Gördüm ki sevdiğim köçmüş
Büküldü belim ağlarım
Yar beni gözünden atmış
Ettiği vaadi unutmuş
Yadlar ile sohbet etmiş
Tutmuyor dilim ağlarım
Yanguni'yim gönül verdim
Ben yarin yar benim derdim
Eller kapısında gördüm
Üzüldü elim ağlarım
|
|
Sılaya Doğru
Bir hasrettir yine düştü canıma
Bu vasf-ı hallerim sılaya doğru
Felek hisar çekmiş dört bir yanıma
Açılmaz yollarım sılaya doğru
Kılındı bayramlar saflar söküldü
Gurbetliler bir köşeye çekildi
Eller havalandı yaşlar döküldü
Uzattım ellerim sılaya doğru
Hani sallandığım topraklar taşlar
Hani hasret annem hani kardeşler
Hani yaren yoldaş ahbaplar eşler
Açarım kollarım sılaya doğru
Virandır gönlümde bu aşkın şehri
Paslandı hazneler lal u gevheri
Gönül yaylasında aşkın rüzgarı
Esiyor yellerim sılaya doğru
Fani dünya ben feleği bilirsem
Baykuş gibi çok viranda kalırsam
Yanguni der gurbet elde ölürsem
Savrulur küllerim sılaya doğru
Korkarım
Taze bir fidansın elim sürdürmem
İncinir yaprağın dalın korkarım
Korumak isterim kanat gerdandan
Gölgede sararır alın korkarım
Benden başka ayrı ateşe yanma
Kıskanırım ayrı isimler anma
Her halin muhabbet şahıdır ama
Aksi cevap verir dilin korkarım
Şekerle yoğrulmuş dilin dudağın
Züleyha'dan fazla güzellik çağın
Yeni çiçeklenmiş nevreste bağın
Yadlar koklamasın gülün korkarım
Yanguni taktirim yerim bulmadan
Murat alıp sevinmeden gülmeden
Soyadın değişip benim olmadan
Yadlar eylemesin gelin korkarım
Ne Oldu
Anne çok çalışıp bir bağ yapmıştım
Ana o bahçede barım ne oldu
Gider iken sana teslim etmiştim
Emanetim yadigarım ne oldu
Ona sebep dağlar taşlar aşmışım
Gece gündüz tozlu yola düşmüşüm
Bu dert ile kavrulmuşum pişmişim
Yandım ana ah u zarım ne oldu
Yanguni'yim gider taştan uçarım
Uğrunda da ben canımdan geçerim
Yar elinden zehir verse içerim
Ana benim Cevahirim ne oldu
Gülüm
Sana sebep kaçak geldim izine
Duydun mu çiçeğim duydun mu gülüm
Rakiplerin düşmanların sözüne
Uydun mu çiçeğim uydun mu gülüm
Kurtulamam ben bu derin yaradan
Nice yüz bin yıllar geçse aradan
Anlaşıldı beni bahtı karadan
Saydın mı çiçeğim saydın mı gülüm
Beni Mansur gibi düşürdün dara
Açtın içerime eylenmez yara
Aşık Yanguni'yi sağ sağ mezara
Koydun mu çiçeğim koydun mu gülüm
Olmayınca
Her güzele güzel demem
Boyu güzel olmayınca
Ben güzeli asla övmem
Soyu güzel olmayınca
Güzel var otlarda bitmez
Güzel var ki gücün yetmez
Güzel var beş para etmez
Huyu güzel olmayınca
Güzel var ki melek olmuş
Sanırsın cennetten gelmiş
Güzel var yanmış kavrulmuş
Beyi güzel olmayınca
Aşık Yangun herkes bilmez
Güzel var ki yüzü gülmez
Zor ile güzellik olmaz
İyi güzel olmayınca
Ne Bilir
Benim gibi dertlilerin derdini
Başa gelip çekmeyenler ne bilir
Terkedenler vatanını yurdunu
Hasret yaşı dökmeyenler ne bilir
Aşık oldum diye ne idi suçum
Çekildi sıladan kervanım göçüm
Ferhat gibi bir vefasız yar için
Sal kayalar sökmeyenler ne bilir
Ne yapsan yıkılmaz hicran kalesi
Her çektiğim bu kahrımın belası
Bitmez oldu Yanguni'nin çilesi
Kumdan urgan bükmeyenler ne bilir
Gizlidir
Kendi hikmet kudretinden varolan
Mevcudat sahibi süphan gizlidir
Dünyanın önünü sonunu bilen
Habib-i rahim-i rahman gizlidir
Bakıp bu dünyadan ibret alırsan
Hikmeti büyüktür eğer bilirsen
Hacısı hocası hepsi bir insan
Hafızlar hıfzında Kuran gizlidir
Yaratmış dünyayı çok biçim biçim
Nice nebatat var hep bizim için
Bir inek göndermiş vasıta için
Yeşil otta beyaz ayran gizlidir
Haberim Yok
Bu dünya cennet olsa da hayrandan haberim yok
Her yan zevk ü sefa dolsa seyrandan haberim yok
Türap ağzın açmış bekler ne güler ne oynarsın
Uğrasam yol ağzına devrandan haberim yok
Soran yok ki gafillere dünya bir cennet midir
Cani dilden maç izlemek farz mıdır sünnet midir
Bunca saçılıp gidenler yeri bir sohbet midir
Haber vermez geri dönmez kervandan haberim yok
Meyil edersen fani dünya elbette ki aldatır
Elbet birgün diyecekler neyin vardır ağlatır
Katarlar dönmez kervana bilmesin ne haldedir
Teneşir üstünde dönen üryandan haberim yok
Yanguni bir pınar idim göl oldum taşmaktayım
Dönmüşüm baki mekana varıp ulaşmaktayım
Sevdamı çevirdim hakka kavrulup pişmekteyim
Var mı benim gibi ciğeri püryandan haberim yok
|