1952
Mayısında Sıvas’ın Acıyurt köyünde doğdu. İskender ve Kadriye’nin
oğludur. Altı çocuklu ailenin üçüncü çocuğudur. Kaya, Sivas’ta Dört
Eylül İlkokulu, Atatürk Ortaokulu ve Sivas Lisesini bitirdikten
sonra, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümüne girdi (1970). 1974’te bu bölümden mezun oldu.
Sivas Lisesi, Diyarbakır Dicle Öğretmen Lisesi, Aksaray Ortaköy
Lisesi, Bakırköy İmam-Hatip Lisesinde edebiyat öğretmenliği yaptı.
Askerlik hizmetini yedek subay olarak Kırklareli’nin Vize ilçesinde
yerine getirdi. 1983’te Cumhuriyet Üniversitesinin açmış olduğu
Halk Edebiyatı Uzmanlığı kadrosu imtihanına girip başarılı oldu ve
bu göreve getirildi. 1988’de C.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü 'Mahmut
ile Nigâr Hikâyesi Üzerinde Mukayeseli Bir İnceleme'
konulu tezini vererek Yüksek Lisansını, 1991’de G.Ü.Sosyal Bilimler
Enstitüsünde 'Sivas’ta Âşıklık Geleneği ve Âşık Ruhsatî'
konulu teziyle de doktorasını yaptı.
Yazdığı
şiirlerin bir kısmında Mahcubî mahlasını kullandı.
2002-2003
öğretim yılında Bişkek’te Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi
Türkoloji Bölümünde öğretim üyesi olarak çalıştı. İLESAM,
Türkiye Yazarlar Birliği ve Folklor Araştırmaları Kurumu
üyesi olan Kaya, halen Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde öğretim üyesi olarak
çalışmakta olup evli ve Sibel, Zeynep Aslıhan ve Tâhâ Tuna adında
üç çocuk babasıdır.
Kaya, millî ve
milletlerarası toplantılarında doksan kadar bildiri sundu.
Muhtelif
yıllarda şu ödülleri aldı:
1991 yılında Folklor Araştırmaları Kurumu tarafından, 'İhsan
HınçerTürk Folkloruna Hizmet Ödülü-91'
2001 yılında Motif Halk Oyunları Eğitim Derneği Gençlik Kulübü
tarafından “Halkbilimi Araştırma ve Hizmet Ödülü”,
2006’da Kayseri Sağlık Eğitim Enstitüsünce verilen
“2006 Türklük Bilimine Hizmet Ödülü”,
2008’de de Şarkışla Âşık Veysel Halk Kültürü Araştırma,
Uygulama ve
Dokümantasyon
Merkezi tarafından “Âşık Veysel Halk Kültürüne Katkı Ödülü”nü
aldı.
Kaya, yayın
hayatına 1972 yılında Türk Folklor Araştırmaları (İstanbul)
dergisinde başladı. Pek çok dergide folklor ve halk edebiyatı
alanında derlediği ve araştırdığı 210 yazısı yayımladı. 1984’ten
itibaren alanı ile ilgili olarak 90 kadar millî ve milletlerarası
kongre ve bilgi şölenine katıldı. 183 lisans, 19 tane de Yüksek
Lisans tezi yönetti. Âşık Edebiyatı ile ilgili beş kitaba Takdim
yazısı yazdı. Âşık tarzında şiirler yazdı ve bu şiirlerin çoğunda
Mahcubî mahlasını kullandı. Ayrıca Atatürk Kültür Merkezinin
hazırladığı Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisine, Türk
Dünyası Edebiyatı Tarihine ve Edebiyat Kavramları ve Terimleri
Ansiklopedik Sözlüğüne yüzden fazla ansiklopedi maddesi yazdı.
|
DUY BENİ CANIM
Olanca aşkımla kendimi sana
Vermek istiyorum duy beni canım
Sevgi bahçendeki gonca gülünü
Dermek istiyorum duy beni canım
Ne zormuş ayrılık ne zormuş acı
Bilirsin ki sensin başımın tacı
Varlığınla vereceğin ilacı
Sormak istiyorum duy beni canım
Yıllar önce vadettiğim söz ile
Hasretinle sana bakan göz ile
Sana bağlı seni saran öz ile
Sarmak istiyorum duy beni canım
Nasıl anlatayım bilmem ki nasıl
Derdimi sorarsan hep fasıl fasıl
Yalnızken Kıbrıs’ta seni velhasıl
Görmek istiyorum duy beni canım
N’OLURDU?
Neden birden bire karşıma çıktın
Çıkmasaydın çıkmasaydın n’olurdu
Bir sözünle sanki dünyamı yıktın
Yıkmasaydın yıkmasaydın n’olurdu
Sordum hep kendime; “Ne oldu bana?”
Sözlerimi sakın atma yabana
İki günde soldum gör yana yana
Yakmasaydın yakmasaydın n’olurdu
Gönül kuşun havalarda uçurdun
Bana sevgi şarabını içirdin
Dudak büküp sonra göğüs geçirdin
Bükmeseydin bükmeseydin n’olurdu
Aşkın yaşı olmaz derler bil bunu
Seven ayrı kalmaz derler bil bunu
Yarsız kadeh dolmaz derler bil bunu
Akmasaydın akmasaydın n’olurdu
Birlikte dinlerken dalga sesini
Gönlüme bıraktın dertle yasını
Keşke ta başından aşkın süsünü
Takmasaydın takmasaydın n’olurdu
|
|
GAYRI
Felek sillesini vurdukça vurdu
Şaşırdım şaşırdım şaşırdım gayrı
Vücut sarayımı dertle doldurdu
Taşırdım taşırdım taşırdım gayrı
Çektiğim (vah)lara el fizah etti
Çile keder derken yaş kütah etti
Yandı kara bağrım yandı ah etti
Pişirdim pişirdim pişirdim gayrı
Gönlüm göçti bahçelerden bağlardan
Ne haldeyim haberim yok sağlardan
Gam yükünün kervanını dağlardan
Aşırdım aşırdım aşırdım gayrı
N’eyleyim iradem gittiği ırağa
MAHCUBÎ’yim gönlüm döndü çorağa
İşin hakikati gözüm toprağa
Düşürdüm düşürdüm düşürdüm gayrı
NE OLDU?
Gelimli gidimli fani dünyanın
Her telinde az-çok çaldım ne oldu
Ne yazık hepsi de boş hülya imiş
Olur olmaz şeye güldüm ne oldu
Yıllarca kör nefsin peşinden koştum
Boşuna çağladım boşuna coştum
Bir gaye uğruna hayli savaştım
Nihayet maksudu buldum ne oldu
Yazık ehl-i kemâl blinmez oldu
Akıbetten bir ders alınmaz oldu
Hakikat yolunda kalınmaz oldu
Düşüne düşüne soldum ne oldu
Sen-ben kavgasının illeti nedir
Acep münkirliğin zilleti nedir
Âlemin var oluş hikmeti nedir
İrfan deryasına daldım ne oldu
MAHCUBÎ arıdan ibret almalı
Arayı arayı Hakk’ı bulmalı
Gerekirse Hak yolunda ölmeli
Bunca yıl âlemde kaldım ne oldu.
|