Direk üflemeli çalgıların en yaygın ve hemen hemen en sevileni
olan zuma ailesi, davul ile ayrılmaz bir bütün gibidir.
Eski Türklerin ''zuma'' adlı bir çalgıyı kullandıkları bilinirdi. Türkçe'de kelime başlarında (Z) sesinin olmaması, zuma kelimesindeki (Z) harfinin bir yansıma olduğunu göstermektedir. Rus ve Kafkaslar da bu çalgıyı zuma diye tanımlarlar. Çinliler ''SU-NA'' derler.
Dede Korkut hikayelerinde zurnacı ve nakkarecilerden sözedilmektedir. XIV. yy. Umur Beyin askerlerine karşı Ege'de yapılan bir savaşta, davul zuma ile karşı tarafın sinirlerinin bozulduğu ve savaşın kazanıldığı tarihi bir vesikadır. Halbuki Zuma kelimesi Türkçe olup, Farsça (dağan) ile nay (düdük, boru) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir.
Asım Efendinin Burhan-ı katı tercümesinde Zurnanın Farsça olduğu söylenmektedir. Oysa ''zur'' kökü ile ''na'' ekinden meydana gelmiştir. Zur kökü ses taklidinden başka bir şey değildir.
İslamiyet'ten önce zurnanın adı I.yy.da ''yurağ veya yerağ'' idi. Zurnanın gür ve yüksek frekanslı sese sahip olması çalgımızın salon yerine saha çalgısı olma özelliğini getirmiştir. Başlangıçtan zamanımıza kadar en az değişikliğe uğramış çalgılarımızdandır. Osmanlı İmparatorluğu zamanında saray nöbetlerinde ve savaşlarda bir çeşit ulusal bando olarak yer tutardı. Uzun yıllar davulla birlikte özellikle Türk köylüsünün müzik ihtiyacını karşılamıştır.
Bazı ''anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zuma az, zurnada peşrev olmaz'' gibi Türk deyimleri, sazımızın devamını ve unutulmamasını sağlamıştır.
Zurnanın yapısı:
Zurnanın yapımında kullanılan en makbul ağaç erik ağacıdır. Bunu yanında kiraz ve zerdali'den de yapılır.
Altı tane üst ve bir tane alt delikte toplam 7 delik bulunur. Ayrıca zurnanın ön ağız bölgesinde (cin veya şeytan) deliği denilen delikler bulunur. Bunlar 6 tane olup, üçerli veya karşılıklıdır.
Zurnanın Bölümleri
A. Lüle: Bu kısma lüle denildiği gibi, ''etem'' veya ''metem'' de denilir. Zurnanın nezik kısmının içine geçirilmiş ağaç veya madenden yapılma bir zıvanadır. Bu zıvananın gümüşten olanlarının ucuna yine gümüşten bir kordon takılır ve zurnanın boyuna halkalanır. Tıpkı bir nargile ağzına benzeyen etem, zuma çalanların çok önem verdiği aletlerden birisidir. Takılan gümüş kordon bu aletin kaybolmamasını sağlamak içindir.
B. Nezik: Zurnanın ağaç kısmına başka renkte bir ağaçtan yapılmış ve monte edilmiş kısmıdır. Bu zurnanın ağzına kuvvet vererek çatlamasına yardımcı olur. Gerek nezik gerek etem istenildiği zaman çıkarılabilir. Bu ayrı ayrı muhafazasını da sağlar. Bazı zurnalarda sabit de olabilir. Fakat bunlar makbul değildir.
C. Soluk deliği: Zurna'nın alt taraftaki neziğe en yakın deliğinin ismidir. Kara Ali ismindeki zurnacı soluk deliğini şöyle anlatır . ''...Efendim soluk deliği adamın burnuna benzer. Adam oğlu ekmek yerken su içerken burnu olmazsa nefes alamaz. Bazı havalarda burundan ses çıkarır gibi zurnayı öttürmek gerekir. O zaman bu deliğe sağ elin baş parmağı ile dokunarak sağır ses çıkarırlar... '' Buna bazı Abdallar ''metem'' diyorlar.
D. Cin-Seytan delikleri: Zurnacılar zuma borusunun sağ ve sol tarafında açılmış ince deliklere cin veya şeytan deliği adını verirler. Bu deliklerin ne işi yaradığı bilinmemektedir. Kara Ali ismindeki zurnacı cin deliklerinin hava almak için olduğunu söyledi.
E. Zurna borusu: Zurnanın ses çıkaran geniş ağzına denir. Borunun
kenarları ve üst kısmı ekseriya gümüştendir. Cura borularında iki, büyüklerde üç tane şeytan deliği bulunur.
F. Hava döndüren: Zurnanın deliklerine verilen isimdir. Yedi tane olan bu deliklere yukarıdan itibaren, dört tanesini sağ el, geri kalan üç tanesini sol el idare eder.
G. Avurtluk: Etem'e geçirilen değirmi bir alettir. Ağaç, kemik ve metalden yapıldığı olur. Bazen kenarları yontulur. En makbul avurtluk koyunun kürek kemiğinden yapılanıdır. Havanın dışarıya kaçmasını önlemede büyük etkendir. Boy ve seslerine göre dört çeşit zurna vardır.
1. Kaba Zurna
2. Orta Zurna
3. Cura Zurna
4. Zil Zurna.
Tüm Yönleriyle Türk Halk Müziği ve Nazariyatı
Dr. Atınç Emnalar
Ege Üniversitesi İzmir 1998
|