Öncelikle belirtmek istediğim birkaç husus
var: Tarafımdan “derleme” konusu üzerine bildiri istenmesinin sebebi
zannediyorum çeşitli yayınlarda yer almış derleme çalışmalarım
bulunmasıdır. Elbette ki GTHM üzerine her konuda detaylı bilgi
sahibi olmak mümkün değildir. Ancak önemle belirtmek isterim ki GTHM
alanında benim üzerinde çalıştığım ve kafa yorduğum konu çeşitli
yazılarımdan da anlaşılabileceği üzere “GTHM Ses Sistemi”dir.
Bu açıklamadan sonra asıl konumuz olan “derleme”ye geçebiliriz.
Bilindiği üzere GTHM ezgilerini mahalli başka bir deyişle “özel”
ortamlarından alıp daha çok kişinin ulaşabileceği “genel” ortamlara
getirilmesi işine “derleme” diyoruz. Ancak derleme işi sadece bu
“taşıma” olayı ile sınırlı kalmamalıdır. Zira işin bu noktaya kadar
olan kısmını müzikle uzaktan ya da yakından ilgisi olsun olmasın
herkes yapabilir ve yapabilmektedir. Kanımca işin zor olan kısmı bu
noktadan itibaren başlamaktadır. Burada bilimsel bir çalışma için
gerekli olan “analiz” ve “değerlendirme” aşamaları başlayacaktır.
Ayrıca belirtmek isterim ki derleme karşılıklı bir “iletişim”
olayıdır. Derlemeci her aşamada bir takım kişilerle iletişim kurar.
Özel ortamda bulunup GTHM ezgilerini “veren” kişilere “kaynak kişi”
diyoruz. Söz konusu ezgileri kaynak kişi(ler)den “alan” ve genel
ortama götüren kişilere ise “derlemeci” ya da “derleyici” diyoruz.
Bunun yanında bir derlemecide bulunması gereken özellikleri
belirtmekte fayda görüyorum. GTHM alanında yapılacak derlemeler
etnomüzikoloji alanına gireceğinden bu özellikler ayrı bir önem arz
etmektedir.
Derlemecide, temel derleme tekniklerine ilişkin bilgilerin yanında:
• Yüzeysel olmayan, geniş müzik bilgisi,
• Çok iyi bir işitme dolayısıyla çok iyi notalama ve solfej
becerisi,
• Derleme yapacağı yörenin melodik ve ritmik özellikleri hakkında
bilgisi,
• Eser yorumu yapabilecek şekilde GTHM tür ve biçim bilgisi,
• Derlediği ezgilerin daha önce derlenip derlenmediğini, derlendiyse
hangi yayınlarda yer aldığını bilecek kadar repertuar ve
bibliyografya bilgisi,
• Edisyon-kritik bilgi ve becerisi,
• Geleneksel Türk Halk Edebiyatı bilgisi bulunması gerekir.
Derlemeyi kabaca dört aşamada inceleyebiliriz. Ön çalışma, Saha
(alan) çalışması, Analiz (çözümleme), Değerlendirme. Bu aşamalar
kendilerinden sonra gelecek aşamalar için gerekli alt yapıyı
oluştururlar. Başka bir deyişle bu aşamaların birinin dahi atlanması
veya gerektiğinden daha kısa kesilmesi mümkün değildir.
Şimdi bu aşamaları kısaca inceleyelim:
Ön çalışma: Bu aşama derlemenin başlangıç kısmını teşkil
eder. Derleme yapılacak yöre tespit edilip yöre hakkında bilgi
toplanmalıdır. Aynı yöreden daha önce derlenmiş ve yayınlanmış
ezgiler tek tek incelenmeli, yörenin melodik ve ritmik yapısı
hakkında fikir edinilmelidir. Daha önce yörede derleme çalışmasında
bulunmuş kişiler ve yöre ezgilerine kaynaklık eden kişiler tespit
edilmelidir. Ayrıca bu aşamada GTHM’ni derinlemesine iyi bilen
uzmanların görüşlerine başvurulabilir. Bu aşama beklenilenden çok
daha uzun olmak üzere aylar hatta yıllar sürebilir.
Bu aşamanın bitiminde derlemeci kendine soracağı şu sorulara cevap
verecek duruma gelmiş olmalıdır. Ne derleyeceğim? Nereden
derleyeceğim? Ne zaman derleyeceğim? Nasıl derleyeceğim? Eğer bu
sorulardan bir tanesine bile tereddütlü cevap veriliyorsa saha
çalışması için henüz erken demektir.
Saha çalışması: Bu aşama derleme çalışmasının en önemli
aşamasıdır. Bu aşamada derlemeci kaynak kişi(ler)le doğrudan görüşme
ve öğrenmek istediklerini sorma fırsatı bulur. Yeterli sayıda kaynak
kişi ile görüşme yapılmalıdır, çok sayıda kaynak kişiyle görüşmek
analiz ve değerlendirme aşamalarında daha çok faydalı olacaktır.
Ayrıca mümkünse icra farklılıkları açısından aynı kaynak kişiden
değişik zaman ve ortamlarda olmak üzere birkaç kez kaydedilmelidir.
Mümkünse görüşmeler daha önceden hazırlanan formlar doğrultusunda
gerçekleştirilmeli, en azından ses kaydeden bir teyp
bulundurulmalıdır. Görüşme esnasında kaynak kişilerden istenilenler
açık ve net olarak sorulmalı, gereksiz detaylardan kaçınılmalıdır.
Analiz (Çözümleme): Bu aşamada öncelikle ezginin melodik ve
ritmik özellikleri tespit edilerek notası yazılacaktır. Ancak
GTHM’de “Nota Yazımı”nda çeşitli sorunlar mevcuttur.
1) Bilindiği üzere GTHM notalarında referans alınan La notası ve
dolayısıyla diğer notalar uluslar arası standartlarda kabul edilmiş
olan notalara karşılık gelmemektedirler. Bu ses şef ya da icracının
isteğine göre genellikle piyanonun Si-Do-Do#-Re seslerinden birine,
hatta bazen Do-Do# arasında kalan bir ses gibi tampere dizgede yer
almayan seslere ayarlanmaktadır. Transpozisyon (aktarım) olayının
son derece gelişmiş olduğu günümüzde bir referans sese La diyerek
diğerlerini de buna göre isimlendirmek, ne yapıldığı bilindiği
taktirde, bir yanlış ya da bir sorun olarak nitelendirilmemelidir.
Bu soruna sanıyorum Mehmet Özbek’in getirdiği bir öneri, bağlamayla
ilgili olarak, alt teli Re sesine ayarlayarak bağlama düzeninde icra
yoluna gitmekti. Böylece nota yazılmış olduğu yerden çalınmış
olacaktı, ancak bu öneri pek kabul görmüşe benzemiyor.
2) GTHM eserlerinin notaları yazılırken kendi içinde bir oktav
tizden yazılmaktadır. Örneğin alt teli Do sesine ayarlanmış bir
bağlamada, bizim La dediğimiz ve porte üzerinde alttan ikinci
aralıkta gösterilen nota, piyanoya göre alttaki ilk yardımcı çizgi
üzerinde gösterilen Do’dur. Bu uygulamanın portenin alt tarafındaki
yardımcı çizgi kalabalığından kurtulmak için yapıldığı ortadadır.
Çözüm portenin alt tarafına notanın bir oktav pestten icra
edileceğini belirten bir 8va işareti konulmasıdır, böylece ek çizgi
sayısı azaltılmış olacaktır. Ancak bu durum 8va yazılmadan da
anlaşılabildiği taktirde, bundan da büyük bir yanlış veya sorun
olarak bahsetmek pek doğru olmayacaktır.
3) GTHM nota yazımında kullanılan çalgıların ses özelliklerine göre
değişik anahtarlar kullanılması gerektiği halde bütün notalar Sol
anahtarı kullanılarak yazılmaktadır. Oysa, örneğin bağlama
ailesinde, notalar tambura için Sol, divan sazı için Fa, cura için
de Sol veya Do anahtarları kullanılarak yazılmalıdır. Yine zurna
ailesinden kaba zurnadan yazılan notalar da Fa anahtarı ile
yazılmalı, gerekli yerlerde de anahtar değişikliği yapmaktan
kaçınılmamalıdır.
4) Bugün GTHM’de sayı olarak 17 perdeden oluşan ama gerçekte ne
olduğu belli olmayan bir dizge kullanılmaktadır. Örnek olarak
perdeleri görsel olarak da belirten bağlamayı ele alalım. GTHM,
“usta-çırak” ilişkisi içinde geliştiği ve icracı bağlamanın
perdelerini kendi kulak alışkanlığına göre düzenlediğinden, bağlama
perdelerinin sayısı ve yerleri yöreden yöreye hatta kişiden kişiye
değişmekte ve bir yörenin bağlamasıyla başka bir yörenin ezgisi
çalınamamaktaydı. Hatta bir ara her ezgiye göre ayrı perde ayarı
yapmak yerine, perde sayısı akıl almaz artmış, ama her nasılsa
sonunda bir oktav içinde 17 perdeye ve doğruya ulaşılmıştı. Yine de
perdelerin notalanmasında, GTHM ilgilileri perdeleri 2 komalık Sib
(Sib2), 3 komalık Do# (Do#3), vb şekilde isimlendirmişlerdi. Ne
yazık ki bu işi başlatan da GTHM’ye çok büyük emekleri geçmiş olan
Muzaffer Sarısözen’di. Hatta bazı ilgililer, perdeleri 6-7 komalık
diyezlerle belirtecek kadar zıvanadan çıkmışlardı. İşin doğrusu
GTHM’de perdelerin sabit bir frekansa sahip olmayıp belli bir
frekans bandını içeren oynak birer perde olduklarıdır. Sonuç olarak,
bağlamadaki perde yerleri için önerim, tampere dizgenin yanı sıra
gerekli yerlerde çeyrek ses aralıkları oluşturacak şekilde perdeleri
bağlamaktır. Bu perdeleri yetersiz bulanlar “sekizde bir” aralıklar
oluşturacak şekilde ekstra perdeler bağlayabilirler. Ancak bu
şekilde transpozisyona uygun bir perde dizgesi elde edilmiş
olacaktır. Bu konuda Onur Akdoğu’nun getirmiş olduğu öneri, bemol ve
diyezlere ana sesten uzaklaştıkça sıra numarası vererek isimlendirme
yoluna gitmektir. Örnek vermek gerekirse Sib2 1Sib, Sib 2Sib; Do#3
1Do#, Do# 2Do# vb.
5) Farklı kişiler tarafından yazılan GTHM eserleri aynı makamda
oldukları halde farklı donanımlara sahip şekilde yazılabilmektedir.
Bunda Batı’dan gelen “yalnız bemol veya yalnız diyez” kuralı etkili
olmuştur. Oysa ki, örneğin Hicaz makamında Sib ve Do# perdeleri bu
makamın karakterini belirten arızalar olup her ikisinin de donanımda
gösterilmesi gerekmektedir. Başka bir örnek vermek gerekirse,
Karcığar makamında Sib2 ve Mib perdelerinin yanı sıra Fa# perdesi de
donanımda gösterilmelidir.
6) GTHM ezgileri notaya alınırken sadece ana ezgiler yazılmakta,
çalgıların doğası ve icra şeklinden ortaya çıkan eşlik sesleri,
akorlar notalamada belirtilmemektedir.
7) GTHM notalarında ezgilerin hangi sazlardan yazıldığı
belirtilmemektedir. Bu icra açısından oldukça önemli bir noktadır.
8) Bir çok GTHM notasında tempo ile ilgili bir açıklama yoktur.
Bazen bir metronom değeri verilmiştir. Bunun yanında tempo belirten
sözcüklere (largo, adagio, andante, moderato, vb), gürlük belirten
sözcük ve işaretlere (p, mf, f, vb) ve daha başka anlatım
işaretlerine de yer verilmemiştir. Bu da ezginin icrası açısından
önemli bir eksikliktir.
Bilindiği üzere bazı GTHM ilgilileri GTHM ezgilerinde “makam”
hususiyetinin bulunmadığını iddia etmekte ve söz konusu alanda
tamamen uydurma “ayak” terimini kullanmayı tercih etmektedirler.
Burada “ayak-makam” ikilemine derinlemesine girmeden birkaç noktaya
değinmekte fayda görüyorum.
Folklorik terimler eğer net bir anlam ifade etmiyorsa hiçbir zaman
genel müzik terimleri içine katılmamalıdır. Başka bir deyişle
herhangi bir terim yöresellik ve bölgesellik özelliğini aşıp
genelleşememiş ise onu genelleştirmek hatadır. GTHM’nde dört ayrı
anlamı bilinen “ayak” terimi de bunlardan biridir. Makam karşılığı
olarak son zamanlarda ortaya çıkarılan ayak sözcüğü, geçmişi
olmadığı, uydurma olduğu ve sadece profesyonel müzikçilerce
kullanıldığı için folklorik değeri ve yeri yoktur.
Makam terimini kullanmak istemeyenlerin gerekçelerini kısaca GTHM’ni
ve GTSM’ni iki ayrı ulusun müziğiymiş gibi görülmesi, GTSM’ndeki
makam anlayışı içinde “seyir” olgusunun bulunduğunun zannedilmesi,
makam adlarının genel olarak Arapça ve Farsça oluşu ve son olarak
“Her türkü bir kuraldır” gibi hiçbir dayanağı olmayan saçma sapan
bir deyişin ardına sığınarak kurallardan kaçınılması başlıkları
altında belirtebiliriz.
Ancak makam bilincine karşı koyanların gerekçesi ne olursa olsun
ortada bir gerçek vardır. Bu gerçek de “Bitlis’te beş minare”nin
Hicaz, “Bir ateş ver”in Nihavent, “Gül kuruttum”un Hicazkar,
“Mendilimin yeşili”nin Saba olduğu gerçeğidir. Bu gerçeği kimse
değiştiremez.
GTHM içine makam terimini almak eğitimin sağlıklı yapılabilmesi
açısından olduğu kadar GTHM’nin sağlıklı arşivlenebilmesi açısından
da büyük önem kazanmaktadır.
Konumuza dönecek olursak derlenen ezginin makamı ve usulü tespit
edilmeli, ayrıca sözlü bir ezgiyse prozodi yönünden incelenmelidir.
Ezgi daha önce derlenip yayınlanmışsa edisyon-kritik’e tabi
tutulmalıdır.
Değerlendirme: Bu aşamada analiz edilmiş ezginin ülke
genelinde çeşitli yayın kuruluşlarının repertuarlarına girmesi ve
çeşitli yayınlarda yer alması, çeşitli konserlerde icra edilmesi ve
arşivlenmesi söz konusudur. Bu kuruluşlar –ki Türkiye Radyo
Televizyon Kurumu (TRT) ve Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini
Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü (HAGEM) bunlar arasında önde
gelmektedir- ezgileri kendi belirlemiş oldukları değerlendirme
kıstaslarına göre repertuarlarına kabul edip yayınlamaktadırlar.
Günümüze kadar yapılmış derlemelerin bir çoğu “masa başı”nda
derlendiği için ilk iki aşama atlanmış, çok sayıda faciaya sebep
olunmuştur.
40. yılında THBT derlemeleri:
Ne yazık ki THBT derleme çalışmalarından günümüze kalanlar çok
çok azdır. Bu yüzden bir fikirde bulunmak zor olsa da bu
derlemelerin bilimsel bir değer taşımadıkları ortadadır. THBT
Belgelik’inde THBT derlemesi olarak benim zamanımdan önce gelen
derleme adedi sadece 3’tür. Bu ezgiler Ankara-Polatlı-Kargalı
köyünden İsmail Işık-Necati Kazancı-Mehmet Sonat tarafından
derlenmiş ve İsmail Işık tarafından notaya alınmıştır.
Son yıllarda araştırma gruplarında GTHM ile ilgili eleman
bulunmaması 80’li yıllardan bu yana yöre araştırmaları kapsamında
yapıla gelen derlemelerin sağlıklı olmasına engel olmuş, ayrıca yöre
tespitinde halk müziği dikkate alınmamıştır. Bugün bu derlemelerden
sadece Aksaray-Güzelyurt-Ihlara yöresinden derlenen ezgilerden
yazılması uygun görülen 4 ezgi tarafımdan notaya alınarak ilgili
kurumlara sunulmuş, “Halkbilimi” dergisinde yayınlanmış, aynı
dergide ezgilerle ilgili edisyon-kritik de yapılmıştır.
Öte yandan önceki yıllardan yapılan Urfa, Kırşehir, Ankara, Burdur
ve Aydın araştırmalarından gelen bantlar tarafımca dinlenmiş,
bunlardan Urfa’dan getirilmiş Tenekeci Mahmut (Güzelgöz)’e ait yerel
bir kasetten uygun görülen 3 ezgi notaya alınarak ilgili kurumlara
sunulmuştur. Bunlar arasından “Yeşil yaprak arasında kırmızı gül
goncesi” isimli Saba türkü ve “Görmeyince sabredemem bir saat”
isimli Karcığar türkü şanssızlık eseri TRT Repertuarı’na THBT
derlemesi olarak alınmamıştır.
Ancak son yıllarda THBT elemanlarınca yapılan bireysel derlemeler
ülkemiz genelindeki GTHM derlemeleri içinde gerçek birer yüz akıdır.
Özellikle kaba zurna üstatlarından alınmış ezgiler bu konuda ayrı
bir önem arz etmektedir. Son yıllarda derlemeci olarak derleme
çalışmalarına katkıda bulunanlar arasında benim yanımda Cenk Güray,
Mehmet Kaya, İrfan Kula, Burak Keser ve Selim Öztürk’ün isimleri
zikredilebilir. Özgür Kara ve Abdurrahman Tarikçi de ezgilerin
notaya alınmasına katkıda bulunmuşlardır. Bu derlemelerin bir kısmı
TRT ve HAGEM Repertuarlarına alındığı gibi çeşitli yayınlarda yer
almış ve çeşitli konserlerde icra edilmiştir.
KAYNAKÇA
AKDOĞU, Onur. Geleneksel Türk Müziğinde Nota Yazımı. 5. İstanbul
Türk Müziği Günleri, Türk Müziği’nde Eğitim Sempozyumu, 14-15 Mayıs
1998, Hazırlayan: Göktan AY. Kültür Bakanlığı Yayınları,
Ankara-1999.
AKDOĞU, Onur. Türk Müziğinde Perdeler. s.61. İzmir-1992.
AYDIN, Ali Fuat. Geleneksel Türk Halk Müziğinde Nota Yazımı Hakkında
Düşünceler. Halkbilimi Sayı 12, s.66. Ankara-2000.
AYDIN, Ali Fuat. Muğla Yöresinden Bir Derleme Problemi: İnce Hava-İnceoğlu
İkilemi. Halkbilimi Sayı 14, s.51. Ankara-2001.
COŞKUN, Köksal. Türk Halk Müziğinde Ayaklar. s.26. İzmir-1984.
(basılmamış yüksek lisans tezi)
|