Teşekkür: Öncelikle iki yıldır Dede Korkut ve Köroğlu
Hikâyeleri’nin coğrafyası olan Kars’ta Âşıklar Bayramı’nın
yapılmasına vesile olan Belediye Başkanı’nı kutlamak gerek. Çünkü
böyle köklü bir geleneğin yaşatılması için kültürümüze karşı
özverili davranış sergileyerek elinin bir parmağını zahmet taşının
altına koyan insan sayısı pek azdır.
Soru: Aklımdayken sorayım: Dede Korkut, Köroğlu, Tüccari, Şenlik,
Hıfzı, Müdami gibi güçlü simalar dururken neden bu bayrama şiir
sanatında kudretini gösterememiş Çobanoğlu’nun adı verilmiştir?
Düzenleme Kurulu’nun icraatı: İşbu kurul üyeleri bu bayramı
düzenlemekle sanata, kültüre ve Kars’a olan bağlılıklarını bir kez
daha kanıtlamış bulunmaktadırlar. Bazı vurdumduymaz
hemşerilerimizin aksine kendimize, değerlerimize yabancılaşmanın
önünü almak için geleneğimizi yaşatma çabası içerisinde
olduklarını göstermişlerdir.
Kurulun Mahrum Ettiği Âşıklar: Bildiğiniz gibi Halk Edebiyatı
geleneğinin temsilcileri geçmişten günümüze kadar Ozan, Halk
Ozanı, Halk Şairi, Halk Aşığı gibi isimlerle anıla gelmiştir. Bu
isimler Günümüzde daha çok Aşık adıyla tanımlanmaktadır. Bu tanım
çerçevesinde ürünlerini veren âşıklar ikiye ayrılmaktadır. Yani bu
bahçenin iki gonca gülü vardır. Biri ak gül diğeri kırmızı güldür.
Bu gülün biri Kalem Şairleri, diğeri ise Saz Şairleridir.
Önce Söz Vardı: Evet önce söz vardı. Müzik sonradan doğdu.
Türkülerdeki müziği kastediyorum. Çünkü söz olmasaydı türkü
olmazdı. Tıpkı sanat müziğimizdeki besteler gibi. Bestekâr sözü
alıyor makamını yapıyor. Demek ki sözün bir önceliği var. Olmalı
da. Belki sözden önce müzikte vardı. Doğal müzik. Ama söz olmadan
türkü olamaz.
Bayrama katılan Âşıkların yarısına yakını kalem âşıklarıydı.
Türkiye’nin çeşitli illerinden gelip bayrama katılmışlardı. Seksen
bir yaşından tutunda lise son sınıf öğrencisine kadar kalem şairi
vardı aralarında. Yozgat’tan katılan bir kalem aşığı yakamda asılı
basın kartımı görünce yanıma oturup sordu: Ben bu bayrama sazsız
bir aşık olarak katıldım. Üç gündür buradayım. Sazı olan sahnede
üç kez yer aldı, eserlerini dile getirdi. Ben o sahneye bir kez
çıkıp bir eserimi sunamadım halka. Evime döndüğümde benim çoluk
çocuğum, eşim dostum demeyecek mi sen o bayramda ne yaptın?
Cevabım şu olacak: Ben gittim üç gün boyunca bir seyirci gibi saz
çalan âşıkları dinleyip geri döndüm.
Evet! Saz çalan aşıklar sahnede eserlerini nasıl sergileme hakkına
sahiplerse söz yazan aşıklarda onlar gibi sahnede eserlerini
okumalılar. Şairlerin yarışmaya katıldığı üç dal vardı. Kars ve
Çobanoğlu Tanımlaması, Türkiye Geneli Sevgi ve Kardeşlik, Muamma.
Fakat üçünde de yazdıkları şiirleri okuyamadılar. Bu dallarda
derece alan eserlerde okutulmadı.
Katılımcılar ve dinleyiciler bu şairleri ve bu eserleri tanıma
hakkından mahrum bırakıldılar. Zaman darlığı vardı deyiverirseniz
işte bu noktada konuşacaklarıma kulak vermenizi isterim. On
kişiden oluşan Düzenleme Kurulu’nda beş aşığımız vardı. En az iki
kere sahneye çıkıp türkülerini dolu dolu okudular. Bazıları ise
türkülerin haricinde dakikalarca konuşmalar yaptılar. Bir jüri
üyemiz konser ziyafetinde bulundu. Yarışma dışı yapılan bu
icraatların kapladığı zaman içinde en az yirmi, otuz kalem şairi
şiirlerini sunabilirlerdi. Kurul ve jüri üyeliğindeki âşık ve
sanatçılarımız yarışmanın dışında bir gün boyunca sanatlarını icra
edebilirlerdi.
Sözcü Juri Üyesinin ve Diğer Jüri Üyelerinin Geçtiği İltimas:
Yarışmada koyulan kurala uyma zorunluluğu vardır. Kurala
uyulmadığında puanın kesileceği hem dağıtılan evraklarda
belirtilmiştir. Hem sözcü jüri tarafından sahneye çıkan aşığa
söylenmektedir. Eserini okuyacak olan âşık buna vakıftır. Kürsüye
gelen kişi Düzenleme Kurulu, Jüri Üyeleri ve 500 kadar dinleyici
karşısında büyük heyecan içinde eserini okurken sözcü jüri’nin
müdahalesi büyük moral bozukluğuna, âşıkların verimsizliğine ve
hata üstüne hata yapmalarına neden olmuştur.
Doğaçlama ve Atışma dallarında verilen “ayak”ların bazıları lokum,
bazıları kazık gibi verilmiştir. Lokum gibi ayağın verildiği âşık
onu son derece güzel işleyebilmiştir. Kazık gibi ayağın verildiği
aşık ise zorlanmıştır. Kazık ayağa düşen âşık işleyemeyince sözcü
jüri tarafından ikaz edilerek seyirci karşısında iyice
bocalamasına neden olunmuştur.
Jürinin Koyduğu Kurala Uymaması: Ustamalı Hikâye Dalı’nda
bir kural belirlenmiştir. Üç dakika hikâye anlatılacak, üç kıta
türkü söylenecektir. Bunun dışına çıkan aşığın puanı
kırılacağından bir ölçüde dereceye giremeyecektir.
Bu konuda bir örnek vermekle yetineceğim. Kendileri de iyi
bilirler ki sesi ve anlatımı pek güzel olan genç bir aşığımızın
söylediği Hüseyin İle Senem adlı türkülü hikaye yedi sekiz kıta
olarak okunmuştur. Lakin derecelendirilmiştir. Diğer yanda sesi,
sazı ,anlatımı en az onun kadar yerinde olan ve koyulan kurala
uyarak söyleyen aşık saf dışı bırakılmıştır. Usta Malı Hikaye
Dalı’nda olduğu gibi Âşık Havaları Dalı’nda da Kars yöre ağzı
yeğlenirken diğer yöre makamları göz önünde bulundurulmamış ve
derecelerden pay alamamıştır.
Kars ili Âşıklar Bayramı’na ev sahipliği yapmaktadır. İl dışından
katılan âşıkların okudukları kendi yöre makamları da pek kayda
değer makamlardır. Her nedense bu makamların çok güzel okunanları
derece dışında kalmıştır. Kars Terekeme makamları aynı yarışma
içinde birincilik, ikincilik, üçüncülük derecelerine
ulaştırılmıştır. İnsanın aklını şu soru takılıyor: Kars Âşık
Havaları’nda bir kayrılma mı var?
Barındırma: Kars dışından gelen âşıklar misafirperverlik
gösterilerek otellere yerleştirilmiş olup yemeleri içmeleri ve
yatmaları sağlanmıştır. Hiç birisi mağdur edilmemiştir. Bu güzel
davranış ne yazık ki Kars çevresinden katılan 36 âşık için
uygulanmamıştır. İlçelerden gelen ve barınma yeri olmayan âşıklar
çaresiz kalmıştır. Yatak ücreti 15 YTL olan otellere gidemeyen
âşıklar dört gün boyunca 5 YTL yataklı otellerde, kirli yataklar
üstünde, tuvaletsiz, susuz otel odalarında yatmak zorunda
bırakılmıştır. Nataşalarında kaldığı bu otellerde yatmak zorunda
kalan âşıklar yattıkları dört gün boyunca gece boyu süren gürültü
patırtıdan uyku uyuyamamışlardır. 175 aşığa barınma imkânı
sağlayan kurul neden Kars ve ilçelerden gelen katılımcılara böyle
bir uygulama getirmiştir?
Alkışlanacak Davranış: Düzenleme Kurulu ve Jüri Üyeleri en
yaşlı ve en genç aşığımıza ödül vererek onurlandırdı. Bedenen
özürlü âşıklarımıza da ödül sunarak onlara verilmesi gereken
değeri verme nezaketinde bulundu. Bu ayakta alkışlanacak bir
davranıştır.
Sonuç: Birinci Kars Âşıklar Bayramı’na katılan bazı usta
âşıklar haksızlığa uğradıklarını görüp İkinci Kars Aşıklar
Bayramı’na katılmama kararı almıştır. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl
da haksızlığa uğradığını anlayan âşıklar gelecek yıl olmayacaktır.
Belki yenileri eklenecektir bu zincire. Bu sene ki katılım geçen
yıl ki rakamları aşmıştır. Fakat gerçek şu ki bu sanatın güçlü
temsilcilerinden olan bazı isimler bu yıl bu bayramda yerlerini
almamışlardır.
Önümüzdeki yıllarda devam edecek olan bu bayram, her yıl birkaç
usta aşık küstürülecek olursa kalite bakımından zayıflayacak ve
sürdürülmesi zorlaşacaktır.
Öneri: Hepimizin bildiği gibi hemen hemen her yarışmanın Mansiyon
Ödülleri vardır. Ama bizim Kars Âşıklar Bayramı’nın yok. Mansiyon
Ödülleri konulmalıdır. Üç derecenin olduğu gibi üçte mansiyonun
olması lazım. Çünkü 210 katılımcının çoğu hünerli âşıklardan
oluşmaktadır. Verilen dereceler kadar mansiyon verilirse
memnuniyet daha da artar kanaatindeyim. Tıpkı Muamma dalında ki
ödülün on altı kişilik paylaşımı gibi.
Son Söz: 5–6–7 Mayıs 2006 tarihlerinde Kars halkına güzel bir
bayram havası yaşatan, müzik ziyafeti çeken, köklü kültürümüz olan
Âşıklık Geleneği’nin yarınlara taşınması için çaba gösteren
Âşıklar Bayramı il Düzenleme Kuruluna, Jüri Üyelerine, Katılımcı
Âşıklara ve emeği geçen herkese teşekkürler.
Yazı İle İlgili Özdeyişler:
Bedenimizdeki bütün organların ayrı ayrı görevleri vardır. Dilinki
gerçekleri söylemektir.
Baltasar Huydecoper
Başkalarının hakkını yemek yılanın zehirinden daha öldürücüdür.
William Shakespeare
Adaletin gerçek anlamı eşit davranmaktır.
Sabine Tastu
|