Bağlama yapım ustaları, bağlama yapımı üzerinde yüzyıllarca uğraş
vermişlerdir. Büyük çoğunluğunun okuma ve yazması olmayan bu
sanatçıların matematik,fizik,biyoloji,ağaç bilimi ve benzeri
bilimsel eğitim ve bilgilere de sahip olmadıkları bir gerçektir.
Zaten bunları edinecek imkanlar da yok idi o tarihlerde.
Bu şartlar altında, “deneme yanılma yöntemi” ile bağlamamızı
geliştirmişler ve bugünlere taşımışlardır. Hepsinin bu emeklerini
rahmet ve saygı ile yad ediyorum.
Onların bu gün ki haline getirdikleri bağlamayı, bu gün ki teknolojik
değerler açısından incelediğimizde, onların “yolun büyük kısmını
katettiklerine” şahit oluyoruz.Küçük detaylar dışında doğru olanı
keşfetmişlerdir. Ağaç bilimini bilmemelerine rağmen yine ayni
yöntemle doğru ağaçları tespit etmişler ve hangi ağacın nerede
kullanılacağını bulmuşlardır.Oyma bağlama yapımı yanısıra
yaprak/dilimli bağlamayı da icat edenler yine eski
ustalarımız/atalarımızdır. Döş tahtasının yanlarına konan
yanak/tırnak tahtası ve kapak bombeleri, orta eşik/köprü yerinin
tespiti, burguluk kısmının sapa göre eğik olması ve tekne arkasına
açılan ses deliği de onların keşfidir. 1960 lara gelindiğinde
bağlamanın geldiği konum bu idi.İşte bu ve buna benzer pek çok
özellik bizim bağlamamızın ses rengini/lezzetini oluşturmuştur.
Atalarımız olan bu ustaların yaptığı bağlamayı Türk ulusu
yüzyıllardır çalmaktadır.
Bağlamanın kendine has bir ses rengi vardır.Bu ses rengi bağlamanın
yapım özelliğinden kaynaklanır ve bizler bu sesi severiz.
Bu iş yemek yapmaya benzer. Geleneksel yemeklerimizin kendine has
bir lezzeti vardır.Biz bu lezzeti severiz. Şayet bu yemeklerin
malzemesi ve yapım şeklinde bir değişiklik yapılırsa, bu bir yemek
olabilir belki, ama bizim bildiğimiz yemek olmaktan çıkar ve biz çok
sevdiğimiz o lezzeti alamayız.
İşte halk sazımız olan bağlamanın sesinin de bir lezzeti/rengi
vardır.Birileri kalkıp bu lezzeti bozacak bir bağlama yaparsa, bu
bizim folklorumuzdaki bağlama olmaz, başka bir çalgı olur. İşte bu
nedenledir ki bağlamamızın kendine has özelliklerini bozmamamız
gerekir.
Burada çok önemli bir gerçeği dile getirmek isterim:
Son yıllarda bazı kimselerin eski ustaların çalışmalarına dil
uzatmakta olduklarına şahit olmaktayız.
Tamamen ticari maksatlı ve şöhret olma odaklı bu karalamaları
şiddetle kınıyor ve bunu bir ihanet kabul ediyorum.
Bunların içinde hocalık yapanları bile görmek, bizleri üzmektedir.
Gelişmiş ülkelerin bulduğu ve kendi çalgılarında kullandığı teknolojik
verileri onlardan kopye edip ve eski ustaların bilgileri de üzerine
ilave ederek, bağlama yapım teknolojisinin mucitleri olarak
kendilerini topluma tanıtmaktan da çekinmemektedirler. Kaldı ki
ortaya attıkları yapım teknolojisi ve ağaç bilimi ile ilgili
bilgilerin büyük çoğunluğu eski ustaların keşifleri ve eserleridir..
Bu şahıslar oyma bağlamayı karalarken, dilimli bağlamayı da “sanki
kendileri icat etmişçesine” bir tavır içine girmektedirler.
Atalarımızın ses zenginliği için teknenin arkasına açmış olduğu ses
deliğini, köprü yerinin tespitini,burguluk kısmının eğimini bile
“kendi icatları” olarak anlatmaktalar ve atalarımızın el emeğine
iftira ve ihanet etmektedirler. Ses/göğüs tahtasına verilen iki
farklı bombe de yine eski ustaların eseridir.Bunu da karalıyor ve
düz bir göğüs tahtasını savunuyorlardı. Lakin bu yanılgılarını
sonradan anlayıp yan çizmek zorunda kalmışlardır.
Hani bir atasözü vardır “El atına binmiş caka satıyor” diye. Bunlar
da eski ustaların emeklerini kendilerine maledip caka
satmaktadırlar.
BAĞLAMADAKİ SORUNLAR ve YOZLAŞMALAR
Tekne ölçüsündeki önemli eksiklikler:
Tekne ölçüsünde bilinen ölçüler, teknenin en derin yerinin ölçüsü,
en geniş ağız/kapak ölçüsü ve de tekne form boyudur.
Kaldı ki tekne bir dikdörtgen olmayıp,armudi biçimdedir.
O halde en ve derinlik olarak bilinmesi gereken ölçülerin sadece 2
adet değil, çok daha fazla olması gerekmektedir. Olmaması halinde
eksik kalmış demektir. Bunun sonucu olarak da ayni form boyuna
sahip, çok farklı tekne biçimleri ortaya çıkmaktadır.
Not:
Bendeniz, bu konu üzerine yıllarını vermiş bir kişi olarak,
çalışmalarıma devam etmekteyim. Nihayet bu konuda bilinmesi gereken
ölçülerin tesbiti hususunda, çalışmalarımın sonuna yaklaşmış
bulunmaktayım.
Eşik adlarındaki yanlışlık:
Üst eşik ve dip/alt eşik tabirleri doğru söylenirken, göğüs tahtası
üzerinde, tellerin üzerinden geçtiği küçük ağaç parçaya “orta eşik”
denmektedir.Bu tabir yanlıştır.
Doğrusu “köprü” olmalıdır. Malumunuz “eşik” tabiri giriş ve
çıkışlardaki yüksekliklere denir. (Kapının eşiği gibi). Köprü ise
ortadadır ve gerçekten köprü görevi görmektedir.Bu nedenle, eski
ustaların köprü tabiri tamamen doğru bir ifadedir. Ayrıca bunun
değiştirilmesinin de bir faydası yoktur.
Bağlama ailesindeki “bağlama ve tanbura” adlarının ters söylenmesi:
Bağlama tekne boyutları, 20 ile 53 cm arasında değişmektedir.1/2
santimlik farklı ara ölçüler dikkate alındığında yaklaşık 60 değişik
boy ortaya çıkmasına rağmen genelde 6 boy bağlama kullanılır.Hatta
“meydan sazı” kullanımı da iyice azalmıştır.
Bu arada Bağlama ve Tanbura kelimeleri ters kullanılmaktadır.Doğru
diziliş şöyledir:
22-26 arası "Cura",
32-38 arası "Bağlama"
40-44 arası "Tanbura"
45-47 arası "Abdal "
48-50 arası "Divan"
51-53 arası “Meydan”…… olarak adlandırılır.
Tekne yapımında “boğazlı tekne” denilen,sapa gittikçe bir
boğaz/kavis yapan tekneden alınan ses, daha lezzetli ve
kökenine/aslına uygun olmaktadır. Bu bizim geleneksel ses
rengimizdir.Bu usul halihazırda Orta Asya Türk toplumlarında da
kullanılmaktadır.
Üst telin eksiltilmesi:
Bağlamanın üç sıra halindeki tel grubu, üst tel grubu bir
tel(dolayısı ile bir burgu) eksiltilerek iki adet tele indirilmiş ve
burgu sayısı da 8 den 7 ye düşmüştür. Bu da bir yanlış uygulamadır.
Bağlamanın sapının kesilerek kısaltılması:
Bağlamanın yaklaşık üst Re perdesi kısmından kesilerek sapının
kısaltılması, bağlamaya yapılmış bir ihanettir. Hiç kimse halk
sanatına keyfine göre müdahale edemez.Halk sanatı yüz yıllar boyu
elden ele halkın bünyesinde gelişir. Kişisel değişikliklere maruz
kalmış olan bir ürün halk sanatı değil, kişisel bir ürün olur.
Bu şekilde sapı kısaltılan bağlama ile yöresel tavırlarımız
çalınamadığı için, bu tavırlara has lezzet de ortadan kalkmıştır.
Ayrıca Sapın kısaltılmasını takiben normal bağlamaya da “uzun sap”
adı verilmektedir.Bu da bir ihanettir. Çünkü bağlamamızın boyu
uzamamış,ayni yerinde durmaktadır.Onun adı “uzun sap bağlama değil,
sadece “bağlama”dır.
Oyma Bağlama yapımının bir “ağaç katliamı” olarak nitelendirilmesi.
İnsan hayatında ağacın kullanım alanlarını uzun listeler halinde
sıralamak niyetinde değilim.
Sadece bir kaç örnek vermekle yetineceğim.
Efendim, inşaatta kullanılan ağaç miktarı, kağıt yapımında
kullanılan ağaç miktarı, ısınma gayesi ile yakılan ağaç miktarı, pek
çok sanatsal alanda kullanılan ağaç miktarı, mobilya sanayiinde
kullanılan ağaç miktarı ve daha sayabileceğim yüzlerce ağaç kullanım
alanını göz önüne getirin. Bu, milyonlarca ton ağaç tüketimi
demektir.
Şimdi gelelim oyma bağlama yapımında kullanılan ağaç miktarına.
Düşünün, dünyada milyonlarca ton ağaç kullanılırken, bu tüketimin
ancak trilyonda biri ağaç, “oyma bağlama” yapımında
kullanılmaktadır. Ayrıca oyma bağlama bir halk sanat esri ve bizim
kültürümüzdür.Bir eseri meydana getirmek için ağaç
kullanılmaktadır.Telef edilmemekte, aksine nesilden nesile miras
kalacak bir eser meydana getirilmektedir.
Peki neden bazıları “oyma bağlama gibi bir halk
çalgımızın/sanatımızın yapımına “ağaç katliamı” suçlamasını
yakıştırmaktadır? Acaba bunu söyleyenlerin evinde mobilyası,
binalarında ahşap doğraması, yok mudur. Kitapları ve kağıt
kullanmıyorlar mı? Ya da şöminesinde, mangalında çatır çatır ağaç
yakmıyor mudur?
Elbette vardır. Hatta çok daha fazlası da vardır.
İşin gerçek boyutu bu iken, neden bu suçlama ve aşağılama yapılmakta
ve atalarımızın bugünlere taşıdığı, milli çalgımız olan oyma
bağlamamıza, laf söylenmektedir. Bunu bir ağaç katliamı gibi
göstermek istenmektedir.
Çalanların/icracıların ses kalitesi ve rengi açısından tercih
ettikleri oyma bağlamadır ve bu tercih sebebi de yanlış değildir.
Katliam gibi bir suçlamanın, kişisel menfaatler nedeni ile
yapılmakta olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek. Kaldı ki yaprak
bağlama da ağaçtan yapılmaktadır.
Ülkemizdeki ağaç tüketiminin içinde, oyma bağlama yapımında
kullanılan ağaç miktarı son derece küçük bir bölümü kapsar.
Gelişmiş ülkeler sırf bu iş için ağaç üretmektedir. Böylece
ağaçların yok olmasının önüne geçilmekte, hatta fazladan ağaç
yetişmiş olmaktadır.Kullanılan her bir ağaç yerine yüzlerce ağaç
dikilmektedir. Şayet gerek devlet eli ile gerekse özel teşebbüsler
vasıtası ile böyle bir tarıma yönelirsek kimsenin söyleyecek sözü
kalmayacak ve bu çatlak sesler de susacaktır.
Bir Türk Sanatı: Oyma Bağlama
Milletlerin kendilerine has sanatları vardır ve her millet kendi
sanatına sahip çıkmakta, onu koruyup muhafaza etmekte ve onun yok
olmasına müsaade etmeyip, devam etmesi için elinden gelen her türlü
çabayı göstermektedirler.
Oyma bağlama yapan ustalarımız, işte bu karalamalar ve sahip
çıkmamamız nedeni ile yok olup gitmektedir.
Bu konu son derece önemli bir milli meseledir.
Bizlerde bu hususta ayni sadakat ve ciddiyet içinde hareket etmek
zorundayız.
Oyma bağlama gibi “son derece kıymetli” bu sanatımızı, birtakım
mihrakların düşmanvari sabotajlarına bırakmamalı , ona sımsıkı
sarılmalı,sahip çıkmalı, devamı için çaba ve emek sarfetmeliyiz. Bu
bir milli görevdir.
*) Araştırmacı, Ekonomist,
TRT eski müzik prodüktörü.
|