Mustafa Turan ilk önce bir insan,
sonra bir öğretmen, bir beslenme eğitimcisi, daha sonra bir
folklor uzmanı. 1923 – 2007 yılları arasında yaşadığı bir ömrün
içine saydığım bu alanlarda çok büyük hizmetler vermiş, yeri kolay
doldurulamayacak bir büyüğümüz.
Onunla 1983 yılında Kars Turizm ve Tanıtma Derneği Başkanlığı’nı
yaptığı zaman tanıştım. Derneğin binasında bir hayli sohbet ettik.
Kağızman folkloru ve halk edebiyatı üzerine derleme yapmaya
giriştiğimi söyleyerek bana kaynak dergi ve kitap vermesini
istedim.
Benim folklora ve halk edebiyatına yönelik bu gayretimden çok
memnun oldu. Çok sevindiğini söyledi. O zaman dernekte bulunan
Kars’la, Kağızman’la ilgili yazıların yayınlandığı başta Kars Eli
dergileri olmak üzere bir çok dergi ve kaynak kitap verdi.
Bunların yanı sıra bana Kars Tarihi kitabının yazarı Prof.Dr.
M.Fahrettin Kırzıoğlu’nun telefonunu ve Ankara Küçükesat’daki ev
adresini verdi.
Kars’tan satın aldığım bir küçük daktilo ile Mustafa Hoca’nın
verdiği kaynaklardan yola çıkarak araştırmalarımı yazmaya
başladım. “Kağızman’a Ismarladım Nar Gele” adlı kitabın temeli
böylelikle atılmış oldu.
Camuşlu köyünde doğup ilköğretimini Kötek ilkokulunda, orta
öğretimini Kars Cilavuz Köy Erstitüsünde tamamlayan Mustafa Turan
1944 yılında doğduğu köyde öğretmenliğe başlamış ve bu tarihten
itibaren Camuşlu köyü adeta öğretmen yetiştiren bir köy olmuştur.
Camuşlu köyü Kağızman’ın 63 köyü içerisinde en çok öğretmen
yetiştiren köy olarak başı çekmektedir. Şüphesiz bunda Mustafa
Turan’ın büyük katkısı vardır. Bu katkı da onun Cılavuz Köy
Enstitüsünde aldığı eğitimin bir sonucudur.
1957 yılında Kars merkeze nakleden Mustafa Turan burada Beslenme
Eğitimi kursuna katılarak Beslenme Eğitimcisi olmuş ve bu görevini
1978 yılına kadar sürdürmüştür. O ne yapmış ise toplum yararına,
insan yararına yapmış ve bu hizmetlerinden büyük bir zevk
almıştır. Hani derler ya “Aşk olmasa meşk olmaz”. Merhum Mustafa
Turan’daki topluma yararlı olma aşkı, insanlığa ışık tutma aşkı
onun hizmetini ölünceye kadar daim kalmıştır.
Onun insanlığa ve insanlara olan hizmeti Camuşlu köyünde başlamış
ve dünyaya yayılmıştır. Günümüzden 14 bin yıl öncesine ait Camuşlu
Köyü Kayüstü Resimleri’nin su yüzüne çıkmasına en büyük etken
Mustafa Turan olmuştur. 1960 yıllarda çektiği fotoğrafları merhum
Kırzıoğlu’na ulaştırarak ondan da merhum Prof.Dr.İsmail Kılıç’a
intikal etmesiyle Anadolu’nun tarih öncesi dönemi kapsayan bu şah
eser resim panoları sayesinde tarihimiz aydınlanmıştır. Bugün
dünyanın çeşitli yerlerinden gelen turistler Kağızman’a ayak
konduruyorsa buna vesile olan merhum Mustafa Turan’dır.
Mustafa Turan Hoca öğretmenliği yıllarında insanlara maddi ve
manevi babalık yapmıştır. Bir yandan onları okutarak eğitmiş, bir
yandan onların sıkıntılarını paylaşarak dertlerine ortak olmuştur.
Onun örnek davranışları, topluma yararlı oluşu kendi köyünde,
çevre köylerde ve Kars’ta hala anlatılmaktadır.
Sosyal ufku ve hizmeti zengin olan Turan Kars’daki faaliyetlerini
daha da büyüterek Kars Halkevi Başkanlığını üstlenmiş, bu
kuruluşun ikinci dönem başkanı olmuş, Kars Eli dergilerinin mesul
müdürlüğünü yaparak Kars Halkevini ve bu dergiyi 1980 yılına kadar
yaşatmıştır. Bu hizmet 1980 ihtilalinde sora ermiş ama Mustafa
Turan sosyal ve kültürel faaliyetlerini kesmeden Kars Turizm ve
tanıtma Derneği Başkanlığı’na gelerek çalışmalarına devam
etmiştir.
Yaptığı bu hizmetler süresince kaleminden dökülen makaleler
çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlanmıştır. Eski yazıyı bildiği
için yararlandığı cönklerden derlediği dokümanları yeni yazıya
çevirerek yayınlaması Kars folkloruna ve edebiyatına bir zenginlik
kazandırmıştır. Kağızmanlı cönk yazarı Tahir Büyüktanır’ın
defterlerinde yatan büyük halk kültürü zenginliğini onun sayesinde
tanımış olduk.
Mustafa Turan Hoca, Folklor Derleme Kursu’na katılmış, Uluslar
Arası Folklor Kongrelerinde bildiriler sunmuş, Türk halkının
kültürünü, edebiyatını Türkiye dışına taşımıştır. Kars’ta oynanan
halkoyunları üzerinde titiz bir çalışma gerçekleştirmiş,
oyunlarımızın aslına uygun olarak derlenmesine, unutulmaya yüz
tutmuş sözlerinin yaşatılmasına, onun figürlerinin kaybolmadan
yaşatılmasına çalışarak büyük zahmetler çekmiştir. Yaptığı
çalışmanın ve çektiği zahmetin karşılığı ona çeşitli dereceler
getirmiştir.
Kuruculuğunu yapmış olduğu Halkoyunları Grubu ülkemizde başarı
sağladığından 1978 de Kıbrıs’a, 1983 de Almanya ve Hollanda’ya
kadar giderek gösterilerde bulunmuştur. Günümüz teknolojisinin
getirdiği müzik aletleri karşısında daha fazla dayanamayan ve
oynanmayan oyunlarımızın derleyicisi olmuş böylece unutulmasını
önlemiştir.
Folklor’a olan aşkı onu emekliliğinde dahi 1981 yılında kurulan
Anadolu Folklor Vakfı üyeliğine ve Genel Sekreterliği’ne doğru
yönlendirmiştir. Bu vakıftada büyük bir özveriyle çalışmış,
kültürümüzün yaşamasına gayret göstermiştir.
Mustafa Turan Hoca’nın yayın hayatı kitaptan çok makale olarak
hayat bulmuştur. Geçmişten günümüze kadar çıkmış olan bir çok
dergi ve gazetelerde yazıları vardır. Bu yazılardan bazıları
“Folklorda Yöresellik”, “Kars Yöresel Halk Oyunları”, “Kars Kafkas
Oyunları”, “Türkülü Bar Oyunları”, “Kars’ta Yöresel Giysiler”,
“Kars’ta Saya Günleri”, “Burçlara Göre Saya Günleri ve Mahalli
İnanışlar”, “Doğum Gelenekleri”, “Kars’ta Ölü İle İlgili
Gelenekler”, “Kars’ta Cirit ve At Üzerine”, Kars”ta Misafir ve
Misafirlik”, “Rençberlikte Kullanılan Araçlar”, “Kars’ta Koç
Katımı”, “Anı’da Peşkeş”, “Kağızman Şehri ve Hacı Kağızman
Yatırı”, “Kağızman’da Kadın İmeceliklerinde Mani Atma
Gelenekleri”, “Kars’ta Gelin Götürme”, “Halkbiliminde Yılan
Motifler”, “Kars’ta Geleneksel Peynir Yapımı”, “Kars’ta Nevruz
Yemekleri”, “Kars’ta Köroğlu ve Köroğlu Oyunu”, “Geleneksel Yer
Sofrası” gibi başlıklar altında yayınlanmıştır.
Merhum Mustafa Turan, ünlü bir halk şairi olan Cemal Hoca ailesine
mensup bir kişi olarak halk şiiriyle içli dışlı olduğundan
kendiside hece vezni ile kafiyeli bir çok şiir kaleme almıştır.
Ancak yazdığı bu şiirleri bir halk şairi kimliğiyle hiçbir zaman
ön plana taşımamıştır. O tanıtmayı amaç edindiği yöre kültürüne ve
yöre ozanlarına önem vermiş hep onları ön sıralara taşımak için
uğraşmıştır.
Mustafa Turan’ın kitaplaşan ilk eseri “Kağızman ve Aşık Hıfzı”
adıyla Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Yayınları Öğretmen
Kitapları Dizisi olarak 1988 tarihinde çıkmıştır. 107 sayfalık bu
kitapta Hıfzı’nın doğduğu çevre olarak Kağızman tanıtıldıktan
sonra Kağızman destanlarından ve ağıtlarından örnekler verilerek
Aşık Hıfzı’nın Hayatı ve Sanatı işlenmiştir. Önceki yayınlardan
yararlanılarak bütün şiirleri toplanmıştır. (1)
Diğeri bir kitabı ise 2001 yılında Ürün Yayınları olarak Ankara’da
basılmıştır. “Kars Folklorundan Çizgiler” adıyla çıkan bu kitap
Mustafa Turan’ın çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlanan
yazılarını içermektedir. Kars halkının yaşamından önemli kesitleri
anlatan çok güzel yazılar sunulmuş okuyucuya. Gazi’nin Kars’a,
Sümmani’nin Kağızman’a Gelişi, Bulgur Çekimi, Yayık, Doğum
Gelenekleri, Minyatürlerde Kars, Yün Yıkama ve Tarama, Niyet ve
İnanışlar, Yağmur Yağdırma, Hayvanlarda Yaşlara Göre Verilen Adlar
gibi bir çok konu önemsenerek günümüze taşınmıştır bu kitapta. (2)
Mustafa Turan, son yıllarda yaşının ilerlemesi ve gözlerinin
bozukluğuna rağmen “Kağızmanlı Cemal Hoca” nın bütün şiirlerini
bir kitapta toplama gayreti içindeydi. Önceleri yayınlanan bu
şiirlerin yazım ve basım hatalarını gidererek doğru bir şekilde
bütün şiirlerini kapsayan geniş bir kitap için çalışıyordu. Ne
yazık ki ömrü vefa etmedi. Ama şunu gönül rahatlığıyla
söyleyebiliriz. O, Cemal Hoca adının duyurulmasında, şiirlerinin
yaygınlaşmasında, mezarının yapımında, adının doğduğu köydeki
okula verilmesinde, adına etkinlik düzenlenmesinde büyük rol
oynamıştır. Tıpkı Anadolu’nun en büyük tarih öncesi hazinesi olan
Camuşlu Köyü Yazılıkaya ve Kurbanağa Mağaraları’ndaki kayaüstü
resimlerini gün yüzüne çıkardığı gibi..
Gerçekten Merhum Mustafa Turan Hoca Kars Folklorundan kayan bir
yıldızdı. Yeri kolay doldurulamayacak bir insandı. Onun gibi
yıldızlar parlamıyor artık.
24 Eylül 2007 Pazartesi günü dünyasını değişen Mustafa
Öğretmenimizi rahmetle yad ederken kendi yazdığı bir şiir ile
kaleme aldığı bir yazısına yer vermek istiyorum:
BAĞRIM KÜL OLMUŞTUR
Bir güzelin sevdasından
Yanmış bağrım kül olmuştur
Hasretliğin cefasından
Gözyaşlarım sel olmuştur
Her güzele meyil verme
Her bahçeden gülü derme
Dostu övme hasmı yerme
Bende bir emel olmuştur
Her sorana sırrın açma
Yüze söyleyenden kaçma
Aşk denen köprüden geçme
Çünkü oda kıl olmuştur
TURAN’ım açmışım kucak
Dolaşırım köşe bucak
Dostlar ki bir sıcak ocak
Sönmüş artık kül olmuştur (3)
KARS’TA MİSAFİR VE MİSAFİRLİK
Bu gelenekler atını kurban eden, yatağını onun altına seren ve
misafirdir düşmanının sınır ötesine selamet götürüp dostça
uğurlayan Altay ve Oğuz Türklerinin en iyi geleneklerinden
biridir. Tüm tazeliği bozulmadan Kars ve yörelerinde yaşayan
misafirlik adetleri halk arasından üç türlü tanımlanır.
1- kendi gelen misafir: Bu misafir bir iş için gelir ve önceden
misafir olduğu eve misafir olur. Kabul edilir ve sebep olmadıkça
önce misafir olduğu evi değiştiremez. Konak değiştirmek ayıp
sayılan hatalardan biridir.
2- Davet edilen misafir: Ağırlamak maksadıyla davet edilir. Bu
davete gitmek (icabet) nezaket kurallarındandır. Davet edilen
davet edenin evine gitmek zorundadır.
3- Mecburi misafir: Bu gibi misafirler ya garip kimse olur, hiç
kimseyi tanımazlar ya da düğün, sünnet ve buna benzer komşularca
yaşanacak şenliklere çağrılanlar olurlar. Üçüncü maddedeki
misafirlerden garip olanlar istedikleri eve gider misafir olurlar.
Bunlar tanrı misafirleridir. Davet edilen misafirler ise düğün
adetlerine göre her kim buyurun bize derse oraya gitme
zorundadırlar. Bunlara halk atlı veya konuk, ev sahibine de
misafir sahibi veya konuk sahibi der.
İyi bir ev hanımının değeride misafiri ağırlaması ile
ölçülmektedir. Umulmadık bir zamanda dost olsun, düşman olsun bir
misafirin kapısını açacağını hesaba katan becerikli ev hanımları
en iyi yiyecekleri ile en temiz yataklarını misafiri için hazır
tutar.
Tanrı emri olan şu üç şeyin oldukça yaygın oluşu misafire verilen
önemi belirtmeğe yeterlidir. Tanrı üç şeyle acele etmeyi
emretmiştir.
1- Ölü olunca acele defnini yapın.
2- Hayırlı bir işe başlayınca bitmesinde acele ediniz.
3- Gelen misafire yemek vermede acele ediniz.
Misafirlik için söylenen bazı sözleri aşağıya yazıyoruz:
Misafir Tanrı misafiridir.
Misafirin nasibi kendisinden önce gelir.
Misafirin gitmediği kapı virane demektir.
Misafiri kondurmak kolaydır ama çubuğunu eline verip yolcu etmek
zordur.
Misafir kendi nasibinin arkasında gelir.
Misafire bakma atına bak.
Allah seni yağmur konuklu (misafir) etsin.
Allah kapını misafire sofranı dosta açık etsin.
Allah misafir gelmeyen evi, geldikten sonra da gitmeyen misafiri
yıksın.
Garibin dostu Allah’ın dostudur.
Misafir umduğunu değil bulduğunu yer. (4)
DİPNOTLAR:
1- Mustafa Turan, Kağızman ve Aşık Hıfzı, Milli Eğitim Gençlik
Ve Spor Bakanlığı Öğretmen Yazarlar Dizisi Milli Eğitim Basımevi
1988 İstanbul
2- Mustafa Turan, Kars Folklorundan Çizgiler, Dizgi ve Hazırlık:
Ürün Ltd. Şti. Eylül 2001
3- Sait Küçük, Kağızman’a Ismarladım Nar Gele, Azim Ofset 2000
Muğla Sayfa: 247
4- Kars Folklorundan Çizgiler, Sayfa: 69
|