Tanımı
kolayca yapılamayan kavramlardan biri olan kültürün bugüne
dek iki yüzü aşkın tanımı yapılmışsa da bu tanımlardan
hiçbiri kültür sorunları ile uğraşanları memnun etmemiştir.
Kültür Nedir?
Kültür, doğuştan başlayarak bilinçli ya da
bilinçsiz edindiğimiz, içimize sindirip özümlediğimiz
bilgilerin tümüdür. Öyle ise kültürün ana kaynağı kafamızın
içindedir. Kafamızın içindeki bu bilgiler dış dünyaya 1)
davranışlarımızla 2) yaptığımız araç ve gereçle yansır.
Doğuştan başlayarak edindiğimiz bu bilgilerin
ışığında karşımızdaki insanların davranışlarını
yorumlar, yorumladıktan sonra da ona göre bir davranış şekli
tuttururuz. İlk gençlik yıllarımızda sokak aralarında bazen
kızların peşinden koşardık. Sokaktaki kızlarla onları
izleyen ve gözleyen bizlerin bu konularda birçok bilgilerimiz
vardı. Bu bilgileri biz, yakın ve uzak çevredeki insanlardan öğrenmiştik.
Edindiğimiz bu bilgilerin yardımı ile izlediğimiz kızların yürüyüşlerini,
bakışlarını ya da bakmayışlarını yorumlar ona göre nasıl
davranacağımızı bilirdik.
Müzik yapma ve dinleme de kuşkusuz bir davranış
şeklidir. Bu davranış da kafamızdaki müzik bilgi ve
kavramlarından kaynaklanır .Geçmişteki anılarımız ve
deneyimlerimiz bu bilgi ve kavramların şekillenmesinde etkili
olurlar. Alan P. Merriam müzik kavramlarının davranışları,
davranışların ise müziği ürettiğini savunur.
Kars'ta Çobanoğlu kahvesinde bir kültürel araç
(saz) kullanarak anında dörtlük şiirler söyleyebilen saz şairleri
de bilinçli ya da bilinçsiz öğrendikleri kavramları özümleyen
ve yeni bileşimleri dış dünyaya yansıtan sanatçılardır.
Dışa yansıttıkları müzik ve şiir aslında büyük bir buz
dağının su yüzünde görünen küçük bir parçasıdır.
Suyun altında ise binlerce yıldan bu yana kullanılan bir dil, o
dil içindeki en etkili sözcükler, bu sözcüklerin nerelerde ve
nasıl kullanılacağı, saz üzerindeki perdeler den çıkan
seslere ait bilgiler yatar. Örnek olarak aldığımız saz şairlerinin
bildikleri daha birçok bilgi ve kavramlar vardır. Aynı kahvede
saz şairlerini dinleyenler de benzer biçimde birçok
bilgilerle donatılmışlardır. Onlar bu bilgileri kullanarak saz
şairlerinin müzik yapma ve şiir söyleme davranışlarını
geçmişteki deneyim ve anılarının süzgecinden geçirerek
yorumlar ve ona göre bir davranış şekli tuttururlar; bazen
sevinir, bazen dertlenir, bazen da gülerler. Eğer aynı kahvede
Batı çoksesli eğitimi görmüş ve bu müzikten etkilenmiş
biri varsa o, bu tür müziği Batı uygarlığı ile bağdaştırmayabilir
ve kahvede çıkıp gider.
Görülüyor ki bir kültür içinde aynı, ya da
değişik bölgelerde yaşayan insanlar farklı bilgilerle donatılmış
olabilirler. Bunun sonucu olarak aynı ya da değişik bölgelerde
yaşayan insanlarda farklı davranış şekilleri görmek olasıdır.
Ankara ve Kars'taki gençlerin sokaktaki davranışları gibi müzik
yapma ve dinleme davranışları da bazı farklılıklar gösterebilir.
Yabancı kültürlerden etkilenmiş bireylerin dışında kalan
çoğunluğun bu farklı gibi görünen davranışlarını aynı kökten
beslenen bir ağacın dallarına benzetebiliriz. Ana çizgilerdeki
ortak noktalar Türk kültüründe yetişen insanların müzik
yapma ve dinleme davranışlarını simgeler.
Değişik Kültürel Bilgilerden Kaynaklanan
Yanlış Yorum Ve Davranışlar
Sokakta yürüyen ve Türk kültürü içinde büyüyen
bir insan kendi kültürünün bilgilerini giyim kuşamı ve
davranışlarıyla dışa yansıtır. Araştırma yapmak için
İstanbul'da bulunan Amerikalı bir kız akşam saat dokuz sularında
Kadıköy'de yürümektedir. Bu arada köşe başında beklemekte
olan bir erkeğe gözü takılır .Bunu anında fark eden erkek, kızın
bu davranışım ''beni izle'' şeklinde yorumlar ve izlemeğe
koyulur. Amerikalı kız kendisini izlemeğe başlayan erkeğin
bu davranışını nasıl yorumlayacağını bilemez ve paniğe
kapılır. Çünkü o, Amerikan kültürünün bilgilerini
davranışlarıyla dışa yansıtırken sokaktaki bir erkeğe bir
an dikkatli bakmanın ''beni izle'' şeklinde yorumlanacağını
kestirememiştir. Aynı şekilde kızı izleyen erkeğin de kızın
tutarsız ve şaşırtıcı davranışlarına bir anlam verememiş
olması gerekir. Görülmektedir ki farklı kültürel bilgiler
farklı yorum ve davranışlara neden olabilmektedir.
Amerikalı kızın davranışlarını yorumlamakta
zorluk çeken genç eğer Batı müziği özel eğitiminden geçmemişse
bu müziği de tutarsız, şaşırtıcı ve gürültülü bulur ve
ona göre davranır; ya radyoyu kapatır, ya da oradan uzaklaşır.
Türk müziği bilgisi olmayan bir yabancı da bizim için hüzünlü
olmayan bir ezgiyi ağlamakla eş tutar ve teksesli karmaşık
ritimli ezgiyi yorumlamakta zorluk çeker. Kemanda bir Anadolu
ezgisini seslendiren bir Türk ile bir halk şarkısını
seslendiren Alman, aynı müzik aletini kullanmalarına rağmen dış
dünyaya çok değişik müzik bilgi ve kavramlarını yansıtırlar.
İki farklı kültürün bilgileriyle donatılmış bu iki sanatçının
müzikleri daha önce sözünü ettiğimiz büyük bir buz dağının
su üstünde görünen küçük bir parçasıdır.Suyun altında
ise yüzyılların birikimi iki ayrı kültür hazinesi yatmaktadır.
Dışa yansıyan bu farklı kültür ürünlerinden biri öbürüne
kıyasla ne daha iyi ne de daha kötüdür. Oysa ki, On dokuzuncu
yüzyılda sosyal bilimlerde çok geçerli olan bir teoriye göre
bu müziklerden biri diğerine kıyasla daha az uygardır.
Tarihe Karışmış Bir Teori
On dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru İngiliz
antropolog E.B.Taylor, Darwin'in evrim teorisinden de
etkilenerek dünya yüzündeki kültürleri üç ana bölüme ayırmıştır.
Tylor, Batı kültürü ve uygarlığını basamağın en üstüne,
"savage'' denilen yabanileri en alta, geçiş döneminde olan
"barbarları'' da ortaya yerleştirmiştir. O'na göre dünya
yüzündeki bütün toplumlar bu basamaklan ağır çıkarak bir gün
Batı uygarlığı düzeyine ulaşacaklardır. Hemen hemen aynı
tarihlerde Guido Adler ve birkaç arkadaşı Viyanada'da bugünkü
etnomüzikoloji biliminin ilk temeline atarak karşılaştırmalı
müzik bilimini (Vergleichende Musikwissenschaft) kurmuşlardır.
Bu yeni bilim dalı da dünya müziklerini karşılaştırarak her
toplumu uygarlık basamağında layık olduğu yere oturtmağa çalışmıştır.
Tylor'un izinde yürüyen bu müzikologlara göre Türk toplumu yüzyıllardan
beri hep ikinci basamakta yer almaktadır .Osmanlı İmparatorluğunun
Batı'ya göre kültür ve diğer alanlarda üstün olduğu en
eski dönemlerde bile müzikteki yerimiz hiç değişmemiştir.
Yirminci yüzyılın ilk yansında antropoloji ve
diğer sosyal bilimlerde araştırma yapanlar giderek Tylor'un
teorisinin tutarsız olduğunu kavramışlar ve hiçbir kültür
ürünün diğerine kıyasla üstün olmadığını saha araştırmalarına
dayanarak ortaya koymuşlardır .Bu bilim adamları teknolojik üstünlüğün
kültür üstünlüğü anlamına gelemeyeceğini vurgulamışlardır.
Tylor'un görüşü Amerika ve Batı Avrupa'da bugün geçerliliğini
tamamen yitirip sosyal bilimler tarihine karışmıştır. Oysa
ki Türkiye'de zaman zaman bu görüşün hala canlı olduğunu
görmekteyiz.
GÜNÜMÜZDEKİ YAKLAŞIM
Çok sesliliğin uygarlığın bir ölçüsü
olarak alınamayacağı bugün Batı'da entomüzikoloji bilim
dallarıyla uğraşanlarca çoktan anlaşılmış bulunmaktadır.
Türk halk müziğinde fazlaca bulunmayan ama buna karşılık
Afrika ve Uzakdoğu'da yaşayan, bilim ve teknolojide geri kalmış
toplumların çok ileri polifonik müzik türleri vardır. Bu
toplumların müziklerine bakarak onların Türk'lere kıyasla
daha uygar oldukları, ya da olmadıkları sonucunu çıkarmak yanıltıcı
olabilir. Dünya yüzündeki müzikler (tek ya da çoksesli, küçük
ya da büyük aralıkların yeğlenmesi, ritmik yapının karmaşıklığı
ya da sadeliği v .s.) arasındaki farklılıklar yüzyıllar içinde
oluşan ayrı kültürel bilgi ve kavramlardan kaynaklanmış
olmaktan ileri gelmektedir. Sürekli bir değişim içinde olan
bu bilgi ve kavramlar yabancı kültürlerin yanısıra o toplumun
geçmişte ve günümüzdeki politik, ekonomik yapısı ile,
toplumdaki iş bölümü, din, dil, kadın-erkek ve benzeri ilişkilerinden
etkilenir. Örneğin; kadın erkek ilişkilerinin sert ve kesin
olarak yasaklandığı toplumlarda bu iki cinsin bir araya gelerek
karışık korolar oluşturması çok zordur .Bunun sonucunda da
çoksesli müzik yapma olanağının kadın-erkek ilişkilerinin
serbest ve yumuşak olduğu toplumlara göre daha az olması çok
doğaldır.
SONUÇ
Belirli bir kültür içinde yaşayan bireylerin çeşitli
konularda o kültüre özgü bilgileri vardır. Bunların yardımı
ile bireyler nasıl davranılacağını, ya da bir davranışı
nasıl yorumlayacaklarını bilirler. Kültürün ayrılmaz bir
parçası olan müzikteki davranış ve yorumlarımızın kaynağını
da, diğer alanlarda olduğu gibi yüzyıllar içinde süzülerek
ve sayısız birçok değişikliklere uğrayarak günümüze dek
özünü koruyan bilgi ve kavramlar oluşturur.
|