Hayatı:
Dede Korkut, bilinen ilk Türk Ozanı. Orta Asya’da Kopuz,
Anadolu’da saz diye bilenen çalgının mucididir. Türk
coğrafyasındaki bütün ozanların piridir.
Oğuz Türklerinin milli ozanı olan Dede Korkut’un hikayelerinden ve
hakkındaki söylencelerden yola çıkılarak yaşamı M.Ö. 120 - M.S.
646 yılları arasında gösterilmektedir.
Oğuzların yaşamına ışık tutan on iki destansı halk hikayesinin
düzücüsü ve anlatıcısı Dede Korkut adına yüzlerce bilim adamı bir
çok araştırma gerçekleşmiştir. Hikayelerinde geçen yer adlarının
tespiti sonucu Dede Korkut’un da mensup olduğu Oğuz Taifesi’nin
Horasan’dan ayrılıp Bayındır-Han önderliğinde Kars-Anı bölgesine
geldiği, Kars-Kağızman Ağcakalesi’ni “Yaylağ”, Iğdır-Sürmeli
Karakalesi’ni “Kışlağ” seçtikleri belirtilmektedir.
Dede Korkut hikayelerinden oluşan anonim derlemenin adı: Kitabı-ı
Dede Korkut alâ Lisan-ı Tâife-i Oğuzhân (Oğuz Halklarının Diliyle
Dede Korkut Kitabı) adıyla Dresden kitaplığında bulunan (Yarım
kopyası da Vatikan kitaplığında ele geçen) tek yazmadır.
Eserin yazıya geçirilme zamanı 15. Yüzyıl sonlarıyla 16. Yüzyıl
başları kabul edilir. Eser de 12 hikâye yer alır. Bunları
derleyen, anlatan, yazıya geçiren kimse bilinmez. Her hikâyenin
sonunda bir dilek ve mutluluk ortaklığını belirterek olayı
sonuçlandıran Ozan Dede Korkut ortaya çıkar.(1)
Dede Korkut kitabının başlangıcında “Hazret-i Resul aleyhis-selam
zamanına yakın, Bayat boyundan Korkut Ata derler, bir er koptu,
Oğuzun ol kişi tamam bilicisiydi, Oğuzun içinde tamam velayeti
zahir olmuşıdı, ne derse olurdu, gayibden türlü haber söylerdi,
Hak Taala anun gönlüne ihdam ederdi.
Korkut Ata Oğuz kavminin müşkülünü hallederdi, her ne iş olsa
Korkut Ata’ya danışmayınca işlemezlerdi” denilmektedir.(2)
Bazı kaynaklarda Dede Korkut’un Kara Hoca’nın oğlu olduğu 100 veya
295 yıl yaşadığı kaydedilmektedir.
Kırgızlar da Korkut Ata en büyük ermişlerden sayılmaktadır. İlk
kopuz’u (sazı) yapan ve Şamanlara kopuz çalmayı öğreten ilk Şaman
olarak belirtilmektedir.
Türklerin kutsal çalgısı olan Kopuz’un ilk temsilcisi ve Oğuzların
akıldâr büyük insanı Dede Korkut’un Hikâyeleri’nde Doğu Anadolu
Oğuzları’nın komşu tekfurlar, Pontus kralları ile sürekli
savaşlarını, aşiretler arasındaki kendi iç çatışmalarını ve bazı
olağan üstü olayları konu alıp işleyen hikâyeler tarih gerçekleri
içinde kahramanların insancıl ve evrensel dramlarını ustalıkla
belirten, etkili, meraklı, güçlü örneklerdir.(3)
Bu hikâyelerde Bayındır Han, Salur Kazan Han ve oğlu Uruz, Boğaz
Han, Basat Han, Arız Alp, Kapak Han, Mamak, Ense Han, Alaca Atlı,
Bamsı Beyrek, Kanturalı gibi yiğitlerin yaşadıkları serüvenler
ayrı ayrı anlatılmıştır.
Bu kahramanlar, Oğuznamelerin çifte başkentlerinden biri olan
Kağızman Ağcakalesi civarındaki bazı yerlere isim vermiştir.
Kitapta Bayındır Han’dan sonra başkişi olan Salur Kazan’dan söz
edilerek Ağcakale’yi “Yaylağ” olarak seçtiği Aladağ’da ava çıktığı
belirtilmiştir.
Bu hikâyelerin düzücüsü, Oğuzların bilicisi, bilgini, bilgesi olan
Dede Korkut hakkında çok araştırma yapılmış çok çeşitli yazılar
yazılmıştır.
Dede Korkut’un ölmediği hakkında da halk arasında bir inanç
vardır. Kazakların ilahilerinden birinde:
“Ölü disem ölü imes
Tiri disem tiri imes
Ata Korkut Evliya”
denilmektedir. Bartold, metinde, eski Şaman Korkut’un
ölümsüzlüğüne ait bir belirti görmüş ve bu inanış bakımından onu
Müslüman mitolojisinin Hızır’ına benzetmiştir.(4)
Bahrül Ensab’da Oğuzların Hazreti İsa’dan önceleri Aras ve Kür
boylarını fethedip buralara yerleşmiş oldukları, Küçük-Arsaklılar
ülkesinde Hıristiyanlığı yayarak “Oğuz Kilisesi”ni kurmuş olan
Arsaklı Karenyan Anak oğlu Kirkor, Türk destanlarında “Bayat
boyundan Kara Koca oğlu, Oğuzların Şeyhi, Oğuz’un tamam bilicisi,
aynı zamanda kopuz çalarak şazılık yapan, elçi giden, peygambere
varıp ziyaret eden bir din ulusu, hatta “Tarih-i Dost Sultan”a
göre de Şaman rahipleri Bakşıların peygamberidir. “Atalar Sözü”
adlı bir “Oğuzname”de ise “Ala-göz dev kızından doğdum ben Dede
Korkut” deniliyor.(5)
Arsaklılar’ın Karen Bahlav adlı tahta geçmeden kalan kolundan
Grgoryan mezhebi’nin kurucusu ve Anak Bey’in oğlu olarak
gösterilen Keşiş-Karen adı Kağızman’ın Keşişkaren/Keşişkıran
köyünde isim olarak yaşamaktadır.
Aziz Kirkor (Dede Korkut’un yaptığı “Oğuz Kilisesi” ise
Oğuznamelerde geçen Kağızman Ağcakalesinde olup bu yapı günümüze
kadar ulaşagelmiştir. Ağcakale’de oturan köylüler tarafından
“Kale” diye adlandırılmaktadır. Kale diye adlandırılan tandır
biçiminde, 4-5 metre genişliğe ve 8 metre yüksekliğe sahip bu
yapının bir duvarında “haç” motifli bir taş mevcuttur. Bu da şunu
gösteriyor ki Dede Korkut Hikâyeleri’nde ki Oğuzlar Hıristiyanlık
ve İsa inancıyla yaşamış, hikâyeler sonradan Müslümanlığı kabul
etmiş Oğuzlarca Müslümanlığa ve Muhammed inancına bağlanmıştır.(6)
Anı Şehri’nin şen ve vilayet merkezi olduğu zamanlarda yazıldığı
anlaşılan Bahrül Ensab’da Oğuzların Hazreti İsa’dan önceleri Aras
ve Kür boylarına yerleştiği, Küçük-Arsaklılar ülkesinde
Hıristiyanlığı yayarak “Oğuz Kilisesi”ni kurdukları
kaydedilmektedir.(7)
Gök-Alp Han’ın ölümünden sonra, oğullarından Kaydur Han ve Turmış
Han memleketlerini taksim edip her biri bir vilayete Han olurken
karındaşları Bayındur-Han hısımlarıyla Horasan’dan Anı’ya, Kars’a
göç ile gelip yerleştikleri belirtilmiştir.
Oğuz Taifesi’nden Kazan Han’ın Bayındur Han’ın veziri olduğu,
aralarında Taş-Oğuz, İç-Oğuz Beyleri olarak anıldıkları İç-Oğuz
Beyleri’ne Kazan Han, Budak Bey, Yagan Bey, Şam Soldin Bey,
Bayarak Bey, Kara-Konak Bey, Taş-Oğuz Beyleri’ne Oravaz Koca,
Dondar Bey, Aman Bey, Avşar Bey, Dokar Bey, Rustam Bey denildiği,
Dede Korkut (Anak oğlu Kirkor)’un şeyhleri olduğu yazılıdır.
Bu Oğuzlar’ın şimdiki Kars ilinin doğusunu teşkil eden Kağızman
Ağcakale (Yaylak) ve Sürmeli şehirlerini merkez edindiği ve
Bayındur Han sülalesinin güveyisi Salur-Kazan Han hanedanına tabi
oldukları belirtilmiştir. Bu da Milattan önceleri ve sonraları
Türklerin Azerbaycan, Gürcistan ve Doğu Anadolu ülkelerinde
yaşamış olduklarını belirlemektedir. Bu bilgileri edindiğimiz
destanlar ise Küçük-Arsaklı tarihinin destanı hatıralarından
ibarettir, diye yazılıdır.(8)
Yine Bahrül-Ensab’da Oğuz Taifesi’nin Horasan’dan azimet edip
Anı’ya, Kars’a geldikleri, Gürcistan, keferesiyle cenge tutuşup
Tiflis’i aldıkları zaman şu söz ile tarihlenmiştir: “Ol tarihte
İsa aley-h-is-selam göğe çıkıp bizim peygamberümüz’den nişan yoğ
idi” (9)
Oğuz Taifesi’nin Büyük Arsaklı soyundan Horasan’daki
kardeşlerinden ayrılıp Bayındır-Han önderliğinde Kars-Anı
bölgesine geldiği tarih ise (M.Ö.120 ile M.S.16–646)
arasındadır.(10)
Yukarıdaki Türk (Oğuz) Milli rivayetinde, Milattan önceleri
Horasandan gelip Anı, Kars, Tiflis ve Demirkapı-Derbend’e hâkim
oldukları bildirilen Oğuzlar’ın Part devletini kuran
Arsaklılar’dan olduğu muhakkaktır.(11)
Bunlar İsa’dan sonra Hıristiyanlık dinini kabul ederek Oğuz
Kilisesi’ni kurup bu dini yaygınlaştırmışlardır. Oğuzlar’ın Çifte
Başkentleri’nden birisi olan Kağızman Ağcakale’sinin günümüze
ulaşan kalıntısının yüksekliği yaklaşık 7–8 metre, eni ve uzunluğu
5–6 metre kadardır. Sarımsı beyaz taşlarla örülen duvarlarının
güney kısmındaki sarp ve sivri kayalık üzerine kondurularak dört
döşe şeklinde değil, tandır biçiminde çevrildiğini, kale kapısının
doğuya baktığını görülmektedir. Kapının güney tarafındaki
duvarının ve tavan-kubbesinin 1950 li yıllara kadar sağlam olduğu
bu tarihten itibaren yıkıldığı söylenmektedir.
Kalenin kuzey duvarının en üst kısmında bir desenin, bir Meryem
Ana resminin olduğu ve bu resmin arkasında “hazine var”
ihtimaliyle söküldüğü belirtilmektedir. Sökülen duvarın kalınlığı
bir metre olup alaca-siyah beyaz kireçvari bir maddeyle
kaynatılmıştır.
Batı duvarının üst yanında yan yana duran iki kırmızı kesme taş
mevcuttur. Bu taşın birisinde büyük bir haç, birisinde küçük haç
kabartması vardır. Bu haçların varlığı, işbu kalenin Hıristiyan
Oğuzlar tarafından yapıldığının kesin bir kanıtıdır. Oysa Dede
Korkut Oğuznameleri yazıya geçirildiğinde anlatımlar
Müslümanlaştırılmıştır.
Çadır üsluplu bu Ağcakale, bir kaleden çok ilkel bir Oğuzlar
Kilisesi’ni veya karargâhının anımsatmaktadır. Bu yapının büyük
ihtimalle Oğuzlar’ın ibadet merkezi kilise olduğunu tahmin
edilmektedir.(12)
Tarihi kaynaklar Oğuzlar’ın VI. yüzyılda, Çin’den Karadeniz’e
kadar uzanan bir sahada bütün Türk kabilelerini bir imparatorluk
halinde birleştirdiklerini, sekizinci yüzyıldan kalma Orhun
Kitabeleri’nde Dokuz Oğuz diye anıldıklarını, Hazar Denizi
üzerinde Sır-Derya boylarındaki topraklar üzerinde yaşadıklarını,
Peçenekler ve Kimekler’e komşu olduklarını, Oğuzlar’dan bir bölük
kabiledaşlarından ayrılarak daha önce kimsenin oturmadığı
Hazar-Aral arasında Siyah-Kûn yarımadasına göçtüklerini, Karaçık
Sıradağları bölgesi ve bu dağın eteğinde şehirlerinin bulunduğunu
IX. yüzyılın ikinci yarısında Sır Irmağı dağlarının karşısında
bulunan kıyılarda oturduklarını ve Oğuzlar’ın buralardan Müslüman
topraklarına göçününün X.Yüzyılın sonuna doğru başladığını
kaydetmektedirler.
Bu yüzyılda sayıca kalabalık bir Oğuz Zümresi batıya hareketle
Emba ve Yayık(Ural) nehirlerini geçmiş ve Karadeniz boyundaki
steplere gelmişlerdir.
XI. yüzyılda Oğuzlar büyük kitleler halinde güneye ve batıya
ilerlemiştir. Batı-Asya’da Oğuzlar yahut Türkmenler Akdeniz’e
Oğuzlar’ın bir kısmı İran’ı, güney Kafkasya’nın güney kısmını,
Küçük Asya’nın bütün kısmını ele geçirmişlerdir. XIV. yüzyılda
Oğuz boyları Karakoyunlu ve Akkoyunlu adlarıyla büyük Türkmen
kabile ittifakları meydana getirmişlerdir. Akkoyunluların başında
Bayındur Oğuz boyları ve idare eden hanedan bu boydan
geliyordu.(13) Oğuzlar Akkoyunlular’dan sonra Osmanlılarla tarih
sahnesinde yerlerini almışlardır.
Oğuz boylarının dilinde yazılmış olan Dede Korkut Hikâyeleri’ndeki
yaşantının hangi zaman diliminde geçtiğini, Ağcakale’nin hangi
tarihte yapıldığını mevcut destanı rivayetler ve tarihi kaynaklar
ışığında tespite çalışmak gerekmektedir.
Yukarıda bahsi olunduğu gibi hikâyelerde anlatılan yaşantı,
araştırmalar neticesinde M.Ö.120-M.S.646 ile IX-X yüzyıl dilimine
yerleştirilmektedir.
Dede Korkut Oğuznameleri’nde geçen, Ağcakale-Oğuz Kilisesi’nin;
Oğuz Türkleri’nin Müslümanlığa geçtikleri XI. yüzyıldan önceki
Hıristiyan Oğuzlarca yapıldığı muhakkaktır.
Oğuzlar’ın Ağcakale’yi “Yaylağ” olarak seçtikleri ve
Oğuzname’lerdeki Çifte Başkentlerden birisi yapmaları bazı
kaynaklara göre M.Ö.120 ile M.S.16–646 arası, ya da Orta-Asya
bozkırlarından IX. yüzyılda başlattıkları göçle Anadolu’ya
geldikleri ve Doğu Anadolu’ya yerleştikleri X.yüzyıl
içerisindedir.
Kağızman’ın kuzeyinde, şimdiki Akçakale köyündeki Ağcakale bir
Orta Çağ mimarisi olup muhtemelen İ.S. 5.yüzyıl ile IX-X.
yüzyıllar arasında yapılmıştır.
Dede Korkut hikayelerinde geçen Ağcakale adından başka, Kızılöküz,
Karakale, Boğatepe, Ozmanköy, Kabakom, Mamakar, Azathan, Encehan,
Deliler, Alacaatlı, Göksügüzel, Kavak, Çiçekli, Melik, Ağ Melik
Çeşme, Kazan Şehri, Arzı Yurdu, Karagüney, Aladağ, Bican Gölü,
Demirkapı, Ağdam, Karakuş, Karacuk Dağı, Budakveren, Salahana
Kayası, Derbend, Aşık Dede Dağı gibi isimler de yine Oğuz
Türklerinin hatırası olarak Kağızman ilçesinde yaşatılmaktadır.
Dede Korkut’un türbesi olarak bir çok yerde bir çok mezar
gösterilmektedir. Kağızman’da da Aşık Dede Dağı, Aşık Dede Türbesi
diye anılan bir dağ ve bir ziyaret/mezar mevcuttur.
Aşık Dede Türbesi denilen bu türbe, Kağızman’ın güneyinde
Yankıpınar/Kızılkilise köyünün güneyinde bulunan sıra dağlar
üzerinde, zirvede bir türbedir. Türbenin bulunduğu dağ Aşık Dede
Dağı olup 3374 metre yüksekliğindedir. Aşık Dede Türbesinin
uzunluğu 8 metredir. Eni ise 2 metre boyundadır. Türbe mermer ile
kat kat olarak yapılmıştır. Türbenin bulunduğu dağın zirvesi sarı
mermer ile kaplıdır. Türbeye Eren, Evliya isimleri de
verilmektedir. Fakat ilk anılan isim Âşık Dede Türbesi’dir. (14)
Dede Korkut Adının Anlamı:
Dede: Divânü Lügati’t-Türk’te (Oğuz) baba olarak geçmektedir.
Türkiye Türkçesinde babanın veya ananın babasıdır. Ata’dır.
Ermişlere, dervişlere verilen sandır. Yaşlı erkeklere söylenen bir
seslenme sözüdür. Torunu olan erkek, büyük babadır.
Kor: İyice yanarak ateş durumuna gelme durumudur. Ham iken yanarak
pişen, çiğliği bulunmayan, pişkinlik derecesine ulaşmış olandır.
Kut: Devlet idaresinde güçtür. Yaratıcılık ve yetki bakımından
sahip olunan üstün kuvvettir. İlahi bir kaynaktan gelen rahmet ve
bereket sembolü kimsedir.
Korkut: Büyük, korkusuz, yavuz, heybetli, becerikli, iyi, güzel,
güzel huylu, olağanüstü sayılandır. (15)
Dede Korkut: Oğuz Atası bir ermiş kimsedir. Oğuzlar Taifesi’nde
yetkili devlet idarecisidir. İlahi kaynaktan beslenen rahmet ve
bereket sembolüdür. Büyük ve heybetlidir. İyi, güzel huylu ve
olağanüstü bir kişiliktir.
Eserleri:
Dede Korkut’un eserleri 15. yüzyıla kadar sözlü gelenek olarak
ağızdan ağıza, nesilden nesile anlatılmış olup 15. yüzyıl
sonlarıyla 16. yüzyıl başlarında yazıya geçirilmiştir. Yaşadığı
yüzyıldan yazıya geçirildiği yüzyıla gelinceye kadar onun
söylediği şiir kalıpları nesirleşmiş bir hal almıştır.
Ancak hikayeler içerisinde varlık gösteren ve soylama olarak
bilinen kıtalar incelendiğinde 7 heceli, sekiz heceli, 9 heceli,
11 heceli 15 heceli mısralar varlığını korumaktadır.
Kerem İle Aslı, Arzu İle Kamber, Ferhat İle Şirin hikayelerinde
bir çok şiir mevcuttur. Bunlar ister Dede Korkut’da olsun ister
Kerem İle Aslı gibi hikayelerde olsun hep karşılıklı söylemlerdir.
Bunlar Dede Korkut’da Soylama olarak geçerken diğer hikayelerde
türkü olarak geçerler. Bu şiirlerin kalıpları daha çok 8 ve 11
heceli olup Dede Korkut hikayelerindekilerle kıyaslandığında daha
bir düzenledir.
Günümüzde ki ulusal şiirimizin bu hece sayılarının Dede Korkut
şiirinden geldiği düşünülebilir. Onun bazı şiirlerinin berceste
mısraları ise akıllarda kaldığı kadarıyla atasözü kimliğine
bürünmüştür.
Dede Korkut Hikayelerinde Soylamalara gelindiğinde anlatım şöyle
başlar: “Dedem Korkut geldi, şadılık çaldı, boy boyladı, soy
soyladı, bu oğuznameyi düzdü, koştu böyle dedi” Burada “boy
boyladı” destan söyledi, bir boyun hikayesini anlattı manasında,
“soy soyladı” ise soyunu sopunu anlattı, kökünü araştırdı,
manasındadır. (16)
Girişteki anlatımın ardından Soylama söylenir. Soylama ise bir
türkü veya şiir demektir. Dede Korkut’un hikayeleri türkülü
hikayeler olup “kara hekat” veya “düz hekat” denilen türküsüz
hikayeler değildir. Emrah ile Selvihan hikayesi gibi türkülü ve
şiirlidir.
Dede Korkut’un yazdığı şiirler, söylediği türküler bize onun
hikayeleri aracılığı ile ulaşmıştır. Bunlar da Soylamalardır.
Dede Korkut Soylamalarından Örnekler:
SOYLAMA (İç Oğuza Dış Oğuza Asi Olup Beyrek’in Öldüğü Boyu)
Hani öğdüğümüz bey erenler?
Dünya benim, diyenler?
Ecel aldı, yer gizledi,
Fani dünya kime kaldı?
Gelimli gidimli dünya
Sonucu ölümlü dünya.
Bu kara yer bizi de yiyecektir,
En nihayet uzun yaşın ucu ölüm,
Sonu ayrılık! (17)
SOYLAMA ( Kazılık Koca-oğlu Yeğenek Boyu)
Yücelerden yücesin,
Yüce Tanrı!
Kimse bilmez, nicesin?
Ulu Tanrı!
Sen anadan doğmadın,
Sen atadan olmadın,
Kimsenin rızkını yemedin,
Kimseye güç etmedin,
Her yerde teksin,
Allah yücelerden yücesin!
Adem Peygambere sen taç giydirdin,
Şeytana sen lanet kıldın,
Bir suçtan ötürü,
Kapından sürdün, çıkardın!
Nemrut göğe ok attı,
Karnı-yarık balığı karşı tutan ulu güçlü Tanrı sensin!
Ululuğuna sınır yok,
Senin boyun, bosun yok,
Gövden yok, atan yok,
Vurduğunu büyütmeyen Ulu Tanrı!
Ezdiğini belirtmeyen belli Tanrı!
Yücelttiğini göğe kaldıran görklü Tanrı!
Kızdığını yere çalan güç-yetmez Tanrı!
Birliğine sığındım Çalabım, güçlü Tanrı!
Yardım senden,
Kara-donlu kafire at teperim,
İşim sen onar! (18)
SOYLAMA (Dirse Han-oğlu Boğaç Han Boyu)
Beri gelsene, başım bahtı, evim tahtı!
Evden çıkıp yürüyende selvi boylum
Kurulu yaya benzer çatma kaşlım
İkiz badem sığmayan dar ağızlım
Güz elmasına benzer al yanaklım
Kadınım, direğim, döleğim! (19)
SOYLAMA (Salur Kazan’ın Evinin Yağmalandığı Boyu)
Çığnam çığnam kayalardan çıkan su!
Ağaç gemileri oynadan su!
Hasan’la Hüseyin’in hasreti su!
Bağ ve bostanın zineti su!
Ayşe ile Fatma’nın nikahı su!
Şahbaz atların içtiği su!
Kızıl develerin gelip geçtiği su!
Ordamın haberini bilirmisin, desene bana
Kara başım kurban olsun suyum sana! (20)
SOYLAMA (Salur Kazan’ın Evinin Yağmalandığı Boyu)
Ağaç ağaç dersem sana, arlanma ağaç!
Mekke ile Medine’nin kapısı ağaç!
Musa Kelimin asası ağaç;
Büyük büyük suların köprüsü ağaç;
Kara kara denizlerin gemisi ağaç;
Şah-ı merdan Ali’nin Düldülünün eyeri ağaç;
Zülfekârın kını ile kabzası ağaç;
Er olsun, avrat olsun, korkusu ağaç;
Başını alıp bakacak olsam, başsız ağaç;
Dibini alıp bakacak olsam, dipsiz ağaç;
Beni sana asarlar, taşıma ağaç!
Eğer taşıyacak olursan, gençliğim seni tutsun ağaç!
Bizim ilde olmalıydın, ağaç!
Kara hintli kullarıma buyuraydım,
Seni bölük bölük doğraya idiler, ağaç; (21)
KARŞILIKLI SOYLAMA (Kam Büre Bey-oğlu Bamsı Beyrek Boyu)
Aldı Beyrek:
Ne ağlarsın, ne buzlarsın, ağam diye,
Yandı bağrım, göynüdü içim!
Meğer senin ağan yok olmuştur,
Yüreğine kaynar yağlar dökülmüştür,
Kara bağrın senin sarsılmıştır,
Ağam deye ne ağlarsın, ne buzlarsın?
Yandı bağrım, göynüdü içim!
Bre kız!
Karşı yatan karadağı,
Sorar olsam yayla kimin?
Sovuk sovuk sularını,
Sorar olsam, içit kimin?
Katar katar develerini,
Sorar olsam, yüklet kimin?
Karalı-göklü otağı,
Sorar olsam, gölge kimin?
Ağız dilden, kız kişi haber bana,
Kara başım kurban olsun bugün sana!
Aldı Kız:
Çalma ozan, deme ozan,
Karalıca ben kızın, nesine gerek ozan?
Karşı yatan karlı dağı sorar olsan,
Ağam Beyrek’in yaylasıydı,
Ağam Beyrek gideli yayladığım yok!
Sovuk sovuk suları sorar olsan,
Ağam Beyrek’in içitiydi,
Ağam Beyrek gideli içtiğim yok!
Tavla tavla şahbaz atları sorar olsan,
Ağam Beyrek’in binitiydi,
Ağam Beyrek gideli bindiğim yok!
Katar katar develeri sorar olsan,
Ağam Beyrek’in yükletiydi,
Ağam Beyrek gideli yüklediğim yok!
Ağıllarda akça koyunu sorar olsan,
Ağam Beyrek’in şöleniydi,
Ağam Beyrek gideli şölenim yok!
Karalı-göklü otağı sorar olsan,
Ağam Beyrek’indir,
Ağam Beyrek gideli göçtüğüm yok! ( 22)
Dede Korkut’un Sözlerinden Örnekler:
1- Allah Allah denmeyince işler onmaz.
2- Kadir Tanrı vermeyince er bayımaz.
3- Ecel vade gelmeyince kimse ölmez.
4- Ölen adam dirilmez.
5- Çıhan can geri gelmez.
6- Bir yiğidin kara dağ yumrusunca malı olsa yığar, derer, talep
eyler, nasibinden artuğun yiyebilmez.
7- Tekebürlük eyleyeni Tanrı sevmez.
8- Gönlün yüce tutan erde devlet olmaz.
9- Kül tepecük olmaz.
10- Kara eşek başına uyan ursan katır olmaz.
11- Er malına kıymayınca adı çıkmaz.
12- Kız anadan görmeyince öğüt almaz.
13- Konuğu gelmeyen kara evler yıkılsa yeğ.
14- Ata adını yürütmeyen hoyrad oğul ata belinden inince inmese
yeğ.
15- At ayağı külük, ozan dili çevük olur; iyegülü ulalır,
kaburgalı büyür.
16- Kolca kopuz getürüp elden ele, begden bege ozan gezer; er
cömerdin ar nâkesin ozan bilür, ileyünde çalup ayıdan ozan olsun;
azup gelen kazayı Tanrı savsun, Hanum hey, Begüm hey.. (23)
Dede Korkut Duası:
Yom vereyim hânım:
Yerli Karadağların yıkılmasın!
Gölgelice kaba ağacın kesilmesin!
Kan gibi akan görklü suyun kurumasın!
Kanatlarının ucu kırılmasın!
Kaadir seni namerde muhtaç etmesin!
Koşarken ak-boz atın sürçmesin!
Çaldığında kara polat öz kılıcın kedimlesin!
Dürtüşürken ala gönderin ufanmasın!
Aksakallı baban yeri cennet olsun!
Ak pürçekli anan yeri uçmak olsun!
Allahın verdiği umudun kırılmasın!
En sonunda arı imandan ayırmasın!
Ak alnında beş kelime dua kıldık kabul olsun!
Derlesin, toplasın, günahınızı,
Kaadir Tanrı adı-görklü Muhammeddin yüzü suyunu bağışlasın!
Bu duaya amin diyenler Tanrıyı görsün! (24)
Yom İçin Bir Açıklama: Yom vereyim deyimi Dede Korkut
hikayelerinin sonunda yapılan duada “Mutluluk dileyeyim, saadet
dileyeyim, uğur dileyeyim, manalarında söylenir. Yom kelimesi o
zamanda olduğu gibi şimdi de “uğur” anlamında kullanılmaktadır.
Ancak Dede Korkut’ta “Yom” olarak geçen bu kelime şimdi “Yöm”
olarak telafuz edilmektedir. Kars ili Kağızman ilçesinde uğursuz
insanlara “Yömsüz adam” diye hitap edilir. Hatta yömsüz insanın
ardından “Yömsüz itoğlit” denir.) (25)
Dede Korkut’un Ad Koyma Şölenindeki Sözleri:
Ünüm anla, sözüm dinle Bay Büre Bey,
Yüce Tanrı sana bir oğul vermiş, bağışlasın!
Ağır sancak götürdüğünde Müslümanlar arkası olsun!
Karşı yatan karlı dağlardan aşar olsa,
Ulu Tanrı senin oğluna aşıt versin!
Kanlı kanlı sulardan geçer olsa geçit versin!
Kalabalık kafire girdiğinde,
Ulu Tanrı senin oğluna fırsat versin!
Sen oğlunu Bamsam deye okşarsın,
Bunun adı Bozaygırlı Bamsı Beyrek olsun,
Adını ben verdim, yaşını Allah versin! ( 26)
Dede Korkut Hikayeleri’nin Özeti:
1- Dirse Han - oğlu Boğaç Han Boyu:
Toy edilirken Kara otağ’a oturtulan ve çocuğu olmayan Dirse Han’ın
bir oğlu olur ve Bayındır Han’ın boğasını öldürdüğü için Dede
Korkut tarafından “Boğaç Han” olarak adlandırılır, bey olur. Dirse
Han’ın kırk yiğidi, oğlanı babasına kötüler. Babası avda oğlunu
oklar. Annesinin sütü ve kır çiçeği oğlanın yarasına derman
olur.Oğlan, kırk yiğit tarafından kaçırılan babasını kurtarır.
Dirse Han oğluna taht verir.
2- Salur Kazan’ın Evinin Yağmalandığı Boyu:
Salur Kazan, oğlu Uruz Han’ın uyarısına rağmen, Oğuz beyleriyle
ava çıktığı sırada, evine üç yüz yiğidi ve Uruz’u bırakmasına
rağmen düşman gelir. Eşini, gelinini ve oğlunu esir alır. Gördüğü
rüya üzerine avdan dönen Salur Kazan, düşman ellerine gider. On
bin koyununu düşmana vermeyen çoban da (o istemese de) kendisiyle
gelir. Oğuz beyleriyle birlikte düşmanı yener ve yurtlarına
dönerler.
3- Kam Büre Bey-oğlu Bamsı Beyrek Boyu:
Bayındır Han’ın Oğuzları topladığı sohbete tüm beylerin
oğullarıyla gelmesi üzerine, Büre Bey üzülür. Oğuz beyleri, Büre
Bey için bir oğul, Bican Bey’e de doğacak oğlana vermesi için bir
kız dilerler. Doğan oğlan büyüdükten sonra kendisine hediye
getiren bezirgânları kafirlerden kurtarır ve “Bamsı Beyrek” adını
alır. Banı Çiçek’le evleneceği gece kafirler düğünü basarak
Bamsı’yı esir alır. Banı Çiçek’in abisi Deli Karçar’a Yalancı oğlu
Yaltacık’ın kanlı bir gömlek getirip “Bamsı öldü.” demesiyle Banı
Çiçek Yaltacık’a verilir. Düğün gecesi esir bulunduğu kaleden,
tekürün kızının yardımıyla kaçan Bamsı, yaşadığını Bani Çiçek’e
bildirir. Sonra düğün yapılır.
4- Kazan Bey’in Oğlu Uruz’un Tutsak Olduğu Boyu:
Kazan Bey, oğlunun henüz bir kan akıtıp, baş kesip isim sahibi
olamayışına üzüldüğünü bildirir. Oğlu da babasından nasıl savaş
edildiğini, kan döküldüğünü kendisine öğretmesini ister. Kazan Han
bunun üzerine oğlunu ava çıkarır, bu sırada düşman gelir ve Kazan
Han savaşmaya başlar. Oğluna sadece izlemesini söylemesine rağmen
oğlan babasına fark ettirmeden savaşır. Babası, oğlunu bulamaz;
evde de göremeyince düşmanla savaşılan yere gelir. Oğlunun
kılıcını görünce onun esir düştüğünü anlar. Düşmanla tek başına
savaşa giden Kazan Bey, yenilir.Bunun üzerine Hatun kırk kızla ve
diğer Oğuz beyleriyle kafirleri yener. Oğuzlar yurtlarına
dönerler.
5- Duha Koca-oğlu Deli Dumrul Boyu:
Duha Koca oğlu Deli Dumrul, bir kuru çayın üstüne köprü diker,
geçenden de geçmeyenden de akçe alır. Bunun sebebini de erliğinin,
yiğitliğinin yayılması olarak açıklar. Köprü üstünde birinin
ölmesi üzerine Deli Dumrul, bu yiğidin canını alan Azrail’in gelip
kendisiyle savaşmasını ister. Bu başkaldırı üzerine Allah,
Azrail’i Deli Dumrul`un canını alması için yollar. Deli Dumrul,
Azrail’i bir türlü yakalayamaz ve Allah’ın birliğine iman eder.
Bir can getirmesi şartıyla canı bağışlanacak olur. Annesi de
babası da can vermeyi kabul etmez. Artık öleceğine inanan Deli
Dumrul, karısıyla helalleşmeye gider. Karısının kendisine canını
vermesini istemesi üzerine Allah’a “Ya ikimizin canını da birlikte
al, ya ikimizi de yaşat.” der. Allah ikisine de yüz kırkar yıl
ömür verir. Annesi ve babasının da canını alır.
6- Kanlı Koca-oğlu Kanturalı Boyu:
Kanlı Koca adında bir Oğuz eri kahraman oğlu Kanturalı’ya onu
evlendirmek istediğini söyler. Ancak oğlan, aradığı kadar
kahraman, gözü pek bir kız bulamaz. Babası arar ve Trabzon
tekürünün kızının tam oğlunun istediği gibi bir kız olduğuna
kanaat getirir. Bir aslanı, bir boğayı ve bir deveyi öldürmek
şartıyla verilecek olan kızı, Kanturalı bu şartları
gerçekleştirerek alır. Evlendikleri gece kafirlerin saldırısına
uğrar ve savaşırlar. Savaş devam ederken Salcan Hatun eşini arar,
bulamaz. Bulduğu yerde de yardım eder. Salcan Hatun’un düşmanı
yendiği için övüneceğini düşünen Kanturalı, Salcan’ı öldürmeye
karar verir. Ok çekerler; ancak Salcan, okunun başındaki demiri
çıkartmıştır. Salcan’ı böylece deneyen Kanturalı ve Salcan,
yurtlarına dönerler.
7- Kazılık Koca-oğlu Yeğenek Boyu:
Bayındır Han’ın İç Oğuz beylerini sohbete çağırdığı bir gün,
aralarından Kazılık Koca denilen bir bey, Bayındır Han’dan akın
ister. İzin alınır, Kazılık Koca yararlı ihtiyarlarla birlikte
Karadeniz kenarındaki bir kaleye gider. Kalenin Tekürü Kazılık
Koca’yı haklar ve esir alır. On altı yıl esir kalan Kazılık
Koca’nın on altı yaşına gelmiş olan oğlu Bayındır Han’a giderek
babasını kurtarmaya gideceğini söyler. Yanına yirmi dört sancak
beyini de alır. Yola çıkmadan gördüğü rüyada Dede Korkut’tan
öğütler alan Yeğenek, Allah’a sığınıp dualar ederek tekürü yener.
Babasını kurtarır.
8- Basat’ın Tepegözü Öldürdüğü Boyu:
Basat, Uruz Bey’in Oğuzlar’ın göçü sırasında düşürülüp bir aslan
tarafından büyütülen oğludur. Uruz’un çobanı Oğuzlar’ın yaylaya
göç ettikleri sırada bir peri kızıyla çiftleşir. Peri kızı, bunun
acısını Tepegöz’ü (çobandan olan çocuğu) Oğuzlar’ın içine salarak
çıkarır. Tepegöz, çocukların kulaklarını, burunlarını yer;
adamları yiyerek öldürür. Basat’ın kardeşi Kıyan Selçuk da Tepegöz
yüzünden ölmüştür. Basat gider kardeşi uğruna Tepegöz ile savaşır.
Önce gözünü yok eder; sonra da öldürür.
9- Begil-oğlu Emren’in Boyu:
Bayındır Han, Gürcistan’dan haraç olarak bir kılıç, bir çomak, bir
at geldiğini görünce kızar. Bunları yiğitlere, boylara
veremeyeceğini söyler. Dede Korkut, bu üç haracın da bir yiğide
verilmesi yönünde akıl verir. Begil, bunları kabul eder. Haraçları
alan Begil, Gürcistan sınırına yerleşir. Oğuz’a geldiğinde Kazan
Bey’in Begil’e avda hünerli olduğunu; ancak bu hünerin ata bağlı
olduğunu söylemesi üzerine darılır. Oğuzlara başkaldırışından onu
ancak karısı döndürür ve ava çıkmasını söyler. Av sırasında sağ
uyluğunu kıran Begil, bunu bir süre saklar. Açıklaması üzerine
Tekür bunu duyar ve Oğuz üstüne yürür. Begil oğlu Emren direnir.
Allah ona kırk er gücü verir, böylece kafirler yenilir.
10- Uşun Koca-oğlu Seğrek Boyu:
Uşun Koca adında birinin Eğrek ve Seğrek adında iki oğlu vardır.
Eğrek, bir gün beyleri çiğneyip Kazan Bey’in karşısına gelir,
oturur. Ters Uzamış adında bir bey ona baş kesmediğini, kan
dökmediğini, aç doyurmadığını, burada ne aradığını sorar. Eğrek,
baş kesmenin, kan dökmenin hüner olduğunu öğrenince Kazan Han’dan
akın diler. Kazan Han, kabul eder; üç yüz er verip gönderir. Bu
akın sırasında esir düşer. Kardeşi Seğrek, onu kurtarmaya gider.
Kafirler, Eğrek kardeşini tanımadığı için bir tuzak kurmak
isterler. Seğrek’in bir deli olduğunu, yoldan geçenlerin ekmeğine
el uzattığını, bunun üstüne yürürse onu serbest bırakacaklarını
söylerler. Eğrek gidince bu kişinin kardeşi olduğunu öğrenir.
Kafirleri yenerler. Yurtlarına dönerler.
11- Salur Kazan’ın Tuksak Olup oğlu Uruz’un Çıkardığı Boyu:
Tarabuzan Tekürü Salur Kazan’a bir şahin gönderir. Salur Kazan
şahincibaşına haber vererek ava çıkacağını söyler. Av sırasında
şahin, Taman’ın Kalesine iner. Şahinin arkasından gittiği sırada
Salur Kazanın uykusu gelir, yedi gün uyur. Taman, Salur Kazan’ın
Oğuz beyi olduğunu öğrenince onu esir alır. Taman’ın eşinin isteği
üzerine esir edildiği kuyudan çıkarılan Salur Kazan’dan kafirleri
övmesi istenir, ama o övmez. Kardeşi ve oğlu olduğu için de
öldürülemez. Oğlu Uruz, Salur Kazan’ı kurtarmaya gelir. Kazan ile
oğlu savaştırılır ve Uruz babasını yaralar. Tam bu sırada Kazan
Bey Uruz’a babası olduğunu açıklar. Uruz, babasının elini öper,
yurtlarına dönerler.
12- İç-Oğuz Dış-Oğuz’a Asi Olup Beyrek’in Öldüğü Boyu:
Kazan üç yılda bir İç ve Dış Oğuz beylerini toplar, helalini alır,
nesi var nesi yoksa yağmalatırdı. Yine Kazan’ın evini yağmalattığı
bir zaman Dış Oğuz beyleri gelmez, İç Oğuz beyleri yağma eder.
Bunun üzerine Dış Oğuz beyleri Kazan’a düşman olur. Kılbaş adında
bir bey Dış Oğuz beylerinden Aruz’un evine gider ve Dış Oğuz
beylerinin Kazan Han’a kin beslediğini öğrenir. Kılbaş gittikten
sonra Dış Oğuz beyleri yemin eder, Beyrek’in bu yemine katılmasını
yoksa öldürüleceğini söylerler. Beyrek, kabul etmez, ancak Dış
Oğuz beyleri de Beyrek’e kıyamaz. Aruz Bey, Beyrek’in sağ uyluğunu
keser. Beyrek öleceğini anlayınca Kazan Han’a kanını yerde
bırakmamasını vasiyet eder. Kazan Bey bunun üzerine İç Oğuz
beylerini toplayarak Aruz’un evini yağmalar, kendisini öldürür.
Kazan, Dış Oğuz beylerini affeder. (27)
Sözlük:
Bayımaz :Zenginleşmez.
Çalap :Tanrı, Allah.
Çatma-Kaşlım :Kaşlarının arası boya ile çatılmış olan.
Çevük :Çevik
Çığnam çığnam :Çağıl çağıl.
Devlet :Baht, mutluluk, zenginlik, talih.
Dölek :Ağırbaşlı, sakin, terbiyeli kimse, çok döl veren, çok
doğuran.
Göçtüğüm :Varıp geldiğim, gidip geldiğim.
Görklü :Güzel, gösterişli
Göynüdü :Yandı, kavruldu
Hoyrad :İtaatsiz.
Kara Polat :Kara çelikten, halis çelikten
Kolca kopuz :Kul uzunluğunda saz.
Külük :Çabuk
Musa Kelimin :Tur dağında Tanrı ile konuşan Musa peygamberin.
Onmaz :Felah bulmaz, refah olmaz, yolunda yürümez.
Orda :Hanın karargahı, Bey çadırlarının bulunduğu yer, oba.
Ozan :Eski Oğuzlarda Oğuz destanlarını okuyan saz şairi.
Soylama :Türkü veya şiir söylemek.
Tekebbürlük :Böbürlenme.
Uyan ursan :Gem vursan.
Yom :Mutluluk, saadet, uğur.
Yumru :Set, tümsek, toparlak. (28)
Dipnotlar
1- Alfabetik Okul Ansiklopedisi 5.Cilt Görsel Yayınları
Ansiklopedik Neşriyat Ticaret ve Sanayi A.Ş. 1990 Sayfa: 1298
2- Orhan Şaik Gökyay, Dedem Korkudun Kitabı, Milli Eğitim Basımevi
İstanbul 1973 Sayfa: 1
3- Alfabetik Okul Ansiklopedisi 5.Cilt Sayfa: 1298
4- Dedem Korkudun Kitabı, Sayfa CXXIII
5- Prof.Dr. M.Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi Sayfa 143-165
6- Aras, Aylık Edebi Gazete, Baskı Özdemir Kırtasiye Yıl:2 Sayı 18
Kağızman
7- Kars Tarihi Sayfa 143
8- Aynı Eser, Sayfa 144–145
9- Aynı Eser Sayfa 144
10- Aynı Eser Sayfa 141–135
11- Aynı Eser Sayfa 144
12- Sait Küçük, Ağcakale Gezisi, Aras Gazetesi Sayı 18 Haziran
2003 Kağızman
13- Dedem Korkudun Kitabı Sayfa XXXII-XXXVI
14- Sait Küçük, Oğuzlar Yaylağı Kağızman adlı makale.Folklor
Edebiyat Dergisi, Ankara.
15- http://www.tdkterim.gov.tr/türkdilkurumubüyüktürkçesözlük.
16- Orhan Şaik Gökyay, Dede Korkut Hikayeleri, İstanbul 1976,
Sayfa 19
17- Aynı Eser, Sayfa 248
18- Aynı Eser, Sayfa 167
19- Aynı Eser, Sayfa 3
20- Aynı Eser, Sayfa 27
21- Aynı Eser, Sayfa 36
22- Aynı Eser, Sayfa 74
23- Orhan Şaik Gökyay, Dedem Korkudun Kitabı, Sayfa 1-2
24- Orhan Şaik Gökyay, dede Korkut Hikayeleri, İstanbul 1976,
Sayfa 121
25- Hayrettin Küçük, Yömsüz adam veya Yömsüz itoğlit deyimlerini
kullanan kişi.
26- Orhan Şaik Gökyay, Dede Korkut Hikayeleri, İstanbul 1976 Sayfa
54
27- http://tr.wikipedia.org/wiki/dede_korkut_hikayeleri.
28- Orhan Şaik Gökyay, Dede Korkut Hikayeleri, İstanbul 1976
(*) Sait Küçük, Halk Ozanı ve Araştırmacı Yazar.
|