Otantikten klasiğe nitelikli müzik türlerinin toplum içerisinde
yaşamasıyla birlikte, sanatsal yaratıcılıkla pekişen doyum verici
ve birikimsel dışavurumu sağlayıcı yapısal özellikler, müzik
kimliğimizin en önemli yapı taşlarını oluşturmaktadır. Bu müzik
türlerinin içine bize özgü sanatsal müziklerle birlikte pop ve caz
müziği açılımlarını da eklememiz çok doğal bir yaklaşımdır. Çoklu
müzik yaşantısı yoluyla, müzik mozaiğini oluşturarak toplum içinde
bireylerin geniş bir açılımda gereksinimlerini gidermesi ve bu
gelişmelerin çağın özelliği olan tecimsel ölçütlerle birlikte
yürümesi olağan bir görünüm kazanmıştır. Sanatsal doyum duygusu bu
geniş açılım içerisinde karmaşık bir yapı içerse de, her birey
ülkesinde yaşayan nitelikli müzik türlerinden kendine düşen payı
şu ya da bu şekilde alır.
Müziği yapanlar ve müziği dinleyenler arasında bir ayrım yapmadan
toplumumuzda yaşayan nitelikli müzik türleri ve bu müzik türleri
arasında gerçekleşebilecek niteliksel alışverişler yazımızın
konusunu oluşturmaktadır.
Toplumumuzdaki müzikal renklerin birbirine karışması, çoğu kez
olumsuz biçimde nitelenmesine rağmen, bu karışım bazen de kendini
ummadığınız şekillerde gösterebilmektedir. Bu durum aslında
sağlıklı bir toplumun birikimsel dışavurumuna en çarpıcı
örneklerden birini oluşturmaktadır. Bu dışavurum
yaratıcılık-duyumsama ve sanatsal doyum duygusu ile örtüştüğünde,
müzik kendini yıllar içerisinde tekrarlayan sistemlerden daha çok
ve tüketim anlayışları dışında, yaratıcılığı ve toplumla paylaşma
duygusunu sağlayabilen heyecan verici bir sonuca dönüşebilir.
Kuşkusuz, iyi planlanmış projeler üzerindeki geri dönütün,
toplumda yaşayan müzik renklerinden oluşması nedeniyle, özellikle
toplum tarafından sanatçıya verilmesi önem kazanmaktadır.
Müziğin toplumla ilişkilendirilmesi
Müziğe ilişkin deneyselliğin toplum içindeki bireylere doyum ve
heyecan verebilmesi için bazı koşulların oluşması gerekmektedir.
Bunlar şöyle sıralanabilir:
• Toplum içerisinde yaşayan nitelikli, müzik türlerine çoklu müzik
anlayışı içinde saygı duymak ve onları geliştirmek için çaba
gösteren insanlara destek olmak.
• Müzik türleri arasında niteliksel alışverişler yoluyla gelişen
deneysel uygulamaları kendi müzik çalışmalarına yansıtmak isteyen
kişilere saygı duymak ve çalışmalarına destek olmak.
• Toplum içerisinde yaşayan bireyleri profillere ayırmamak ve
onların alışkanlıkları dışındaki müzik türlerini de
dinleyebilmeleri için, ayrı ayrı veya hepsini bir arada barındıran
müzik çalışmalarıyla buluşmalarını sağlayıcı ve köprüler kurucu
etkinlikler düzenlemek.
• Uluslar arası sanatsal ve eğitsel etkinlikleri, iyi planlanmış
tasarımlarla yeniden biçimlendirerek ülkeye özgü müziksel yapıları
kavrayıcı modellere dönüştürmek.
• Müzik eğitiminin tüm boyutlarını önemseyerek toplumun bu
boyutlarla her anlamda ilişkilendirilmesini sağlamak.
• Aynı tipte ve aynı kültürden gelen müzikçilerin yaptıkları
çalışmalar yanında, toplum içerisinde yaşayan farklı kültür ve
yaşam biçimine sahip, farklı yaşlardan oluşan müzikçilerin bir
araya gelmesiyle toplumdaki renkleri yansıtıcı deneysel müzik
çalışmalarına ortam hazırlamak ve bu çalışmaları cesaretlendirmek.
• Yapılması planlanan ve toplumu etkileyici roller içermesi
düşünülen müzik çalışmaları için, modernizasyonu gerçekleştiren
kişilerin müzik kimlikleri ne olursa olsun gerektiğinde çekinmeden
müziğin ekseninde Türk müziği türlerine ve çalgılarına başat
roller içeren yerler vermek.
• Müzikle etkilenmesi düşünülen kitlenin hedeflenmesinde, tıpkı
radyo ve televizyon reytinglerinde ölçüt olduğu gibi, bu
kitlelerin değişik iş ve sosyal gruplarda bireylerden
oluşabileceğini göz önünde bulundurmak.
• Sanatsal, dinlence ve eğlence müziği ayırtlarının yapılmasıyla
birlikte müzik dinleme alışkanlıklarının kendine özgü
duyarlılıklar içerebileceği, müziğin yapıldığı yere, zamana ve
yapılan müziğin insanlar üzerinde oluşturacağı psikolojik etkiye
göre kendine özgü değişiklikler gösterebileceği göz ardı
edilmemelidir.
• Müzik toplum alışverişiyle gelişen ve her kültüre, her ülkeye
göre az çok değişiklikler gösterebilen müzik dinleme
alışkanlıklarının her müzik türü için batı toplumlarındaki gibi
katı kurallara ve kalıplara dökülemeyeceği göz ardı edilmemesi
gereken gerçeklerdir. (Bu konuda Afrikalıların müzik dinleme
kültürleri ile klasik batı müziği dinleme kültürleri arasındaki
farklılık uç örnekler olarak ortaya konulabilir.- Fidayda olarak
bildiğimiz Ankara oyun havasını otantik incelikleri yitirmeden
gerçekleştirilen bir modernizasyonla ortaya koyduğunuzda
seyircilerin yerlerinde kendilerini müziğin ritmine ve coşkusuna
ister istemez bıraktıklarına hem de uluslar arası boyutlarda tanık
olabilirsiniz.)
• Türk müzik türlerinin genellikle söze dayalı olan gelişiminin
çalgıları kaçınılmaz biçimde eşlikçi durumuna getirdiği
söylenebilir. O nedenle yapılan deneysel çalışmalarda çalgısal
ifadenin üzerinde önemle durulması ve sözlerin altında yatan
ezgilerin çalgısal yaklaşımlarla işlenmeye hazır durulukta
bekleyen dinamikler içerdiği, önemsenmesi gereken ve topluma yeni
alışkanlıklar kazandırabilecek bir durumdur.
Yukarıda açıklanmaya çalışılan konular bize derin bir kültürel
birikimle ilinti kurma gerekliliğini çağrıştırmaktadır.
İçinde yaşadığımız toplumun sözlü kültür özellikleriyle donanık
zengin bir birikime sahip medeniyetler bütününü içerdiği ve
özellikli bir coğrafyada geliştiği yine bilinen bir durumdur.
Cumhuriyet Türkiye’si ile birlikte her alanda çok hızlı gelişim
gösteren yazılı kültür özelliklerimizin sözlü kültürümüzle
birlikte gözetilerek yapılacak deneysel müziklere aktarılması,
toplumun yadırgamayacağı ve tersine gereksinim duyduğu bir anlayış
biçimidir. Bu belki de batıdaki gelişmeleri hedefleyen ve kendine
özgülüğü yitirmeden çağdaşlaşmak isteyen ülkemizin zaman, zaman
içinden çıkamadığı kaotik ortamın en çarpıcı görünümlerinden
biridir.
O nedenle, “Türk Kalarak Çağdaşlaşmak” gibi ortaya konulan şimdiye
değin kanımca teorinin ilerisine pek fazla geçememiş kapalı ifade
biçimlerinin, müzik yaklaşımları açısından sözlü ve yazılı kültür
özelliklerinin harmanlanmasıyla birlikte açık bir duruma
kavuşturulması gerekmektedir. Çünkü, çoğu zaman böylesine iddialı
önermelere rağmen halkın yapılan müzik örneklerinden oldukça uzak
kalabildiği de görülmektedir. Bu da bize halkın içinde etkili ve
heyecan yaratabilecek nitelikli müzik üretmenin pek kolay
olmadığını gösterir.
Müzik sanatındaki iz düşümü
Ülkemizde günümüze özgü müziksel yaklaşımların nerede ve hangi
noktalarda hız kazandığına veya hız kaybettiğine, sözlü kültür
yaklaşımlarıyla yazılı kültür yaklaşımlarının sınırının veya
birbirleriyle karışımının hangi ölçülerde gelişebileceğine açıklık
kazandırılması müzik kültürümüze ve toplumumuza ilişkin bakış
açılarını daha sağlıklı zeminlere oturtacağını ve netleşme
sağlayacağını göstermektedir.
Toplumsal paylaşım, tarih boyunca olduğu gibi, yaratıcılığı ve
üretimi doğrudan etkilemesi bakımından günümüzde de çok etkili bir
durumdur. Müzik sanatındaki iz düşümü; anında gerçekleşmesi yüksek
düzeyde olduğundan, toplumsal paylaşımın yalnızca popüler müzik
türlerinin eline bırakılmaması önemsenmesi ve birinci elden
çözümler üretilmesi gereken bir durumdur.
Sözünü ettiğimiz çalışmaların yerine gelebilmesi için özellikle
müzikçilere ve müziğin yayılmasını sağlayıcı çevrelere
sorumluluklar düşmektedir. Herkes, şimdiye değin sürdürdüğü
çabaları olumlu yönde ilerlediği sürece değiştirmemelidir. Ancak,
müzikçiler toplumsal duyarlılıkların yukarıda sözü edilmeye
çalışılan yönlerine de eğilmelidir. Toplum, duyarlı ve etkili
yaklaşımlarla karşı karşıya kaldığında geleceği yansıtan ip uçları
verebilecek reflekslere sahiptir.
Anadolu Güneşi Müzik Topluluğu
Her geçen gün, toplumsal duyarlılığımızın daha da çok artması
gereken günleri yaşarken, müzikçilerin daha cesaretli ve yeni
adımlar atması öncelikli konular arasındadır. Bir an önce
hareketli, heyecanlı ve nitelikli müzik adımları atmak dileğiyle
bu yazımızda, Anadolu Güneşi Müzik Topluluğu ile birlikte
geçenlerde katıldığım TRT FM’deki bir radyo programının beni
düşündüren yönlerini paylaşmak istiyorum:
Anadolu Güneşi ile katıldığımız “Geceden Sabaha” programında bize
ayrılan süre, gece 24.00’den itibaren 1 saat için tasarlanmıştı.
Açıklamalar ve müzikle birlikte gelişen program iki saat kadar
sürdü. Bize söylendiğine göre, o saatte kamyon şoförlerinin de
yollarda dinlediği bir programdı. Biz bağlamayı eksen alan ve
keman-piyano gibi çalgılarla halk ezgilerini modern biçimleme
yöntemleriyle kavrayan deneysel bir topluluk olduğumuz için, o
saatlerde radyoda yer almamız ilginç bir durum oluşturuyordu. İki
yıldır yurt dışını da kapsayıcı birçok etkinliğe katılmış ve halk
türkülerinin sözlerinin altında yatan ezgilerdeki dinamikleri
çalgısal ifadeye dayalı olarak kendimize özgü yöntemlerle ortaya
koyma yaklaşımını benimsemiştik. İki saat süren programın
başarısına yetenekli bendircimiz Yaşar Gümüş’ün güzel sesiyle
aralarda isteklere yalnızca bağlama eşliğiyle cevap vermesi de
etkin rol oynadı. Ancak, içerisinde kemanımla yer aldığım Anadolu
Güneşi olarak çalgısal ifadeyle modernize ettiğimiz halk
ezgilerini sanki geleneksel bir halk müziği programıymışçasına
izleyenlere sunma fırsatı yakalayabildik. Daha sonra alınan sonuç
programın çok etkili olduğu yönündeydi.
66 yaşındaki Kemal Bilsel Sarısözen gibi, topluluğun
etnomüzikolojik kimliğini güçlendirerek halk müziğinin özünü
yetkin ifade özellikleriyle üzerinde barındıran usta bir bağlama
sanatçısını eksene oturtan Anadolu Güneşi; ISME (International
Society for Music Education )’nin 2006 temmuz ayında Malezya Kuala
lumpur’da düzenleyeceği Dünya konferansı’na söz konusu kayıtlar
üzerinden seçilmiş ve 80 ülkenin üzerinde müzik eğitimcilerinin
katıldığı bu kültürler arası buluşmaya ülkemizi temsil etmek üzere
davet edilmiştir. Bu toplulukta ayrıca, piyanoda Can Kahramansoy,
vurmalı çalgılarda Uğur Alim yer almaktadır.
Umarım bahsedilen çalışmalar ve halkla kaynaşma biçimleri
sayesinde, öze olan ve çağımıza özgülüğe olan saygıyla birlikte
halkın beğenisinin kazanılması, çeşitlenerek ve zenginleşerek
adım, adım sürer gider.
.
*Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Müzik Eğitimi
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
|