V
Vade gelmek: Ömrün dolması, ömür süresinin dolması.
Va'de gelüben: Günün biter, ömrüm dolarsa.
Vade: Ömür, ömür süresi.
Vaha : Çöllerde çoğu kez yüze çıkan yer altı sularının yarattığı ve önemi suyun niceliğine bağlı olarak değişen tarım veya yerleşme bölgesi.
Vahdet: Yalnızlık, teklik, birlik.
Vahşet: Vahşilik.
Vahtıdır: Zamanıdır.
Vakt: Vakit, zaman.
Vaktında: Vaktinde, zamanında.
Vala: İpekten baş ve yüz örtüsü.
Varak: Yaprak, kağıt veya kitap yaprağı, yazılmış kağıt.
Vasf etmek: Överek ve anlatarak tarif etme, övme.
Vasfetmek: Anlatmak, tanımlamak, nitelendirmek.
Vasl: Birleştirme, kavuşma.
Velbağsü bağdel mevt: Öldükten sonra dirilme (Haktır).
Velekad: Asalet, iyilik.
Velvele: Gürültü, bağrışma.
Veran olmak: Yıkılmak, haraplaşmak.
Veran: Viran, yıkık.
Verende: Verdiği zaman.
Veresen: Veresin.
Vermenem: Vermem, ben vermem.
Vesvas: Kur'an-ı Kerim'de Nas suresi. 114/4. ayet.
Vesvese: Şüphe, kuruntu.
Virana: Virane, yıkıntı.
Vird: Sık sık ve devamlı okunan dua. Bir cüz.
Visal: Kavuşma -sevgiliye kavuşma- .
Vurasız: Vurasınız.
Vurmak: Sapmak, yönelmek.
Vücut şehri: Beden, can, özvarlık.
|